Erken seçim çağrısındaki detay
.
Erken seçim mi olacak? Yerel seçim önce mi yapılacak? derken dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup konuşması ve “26 Ağustos 2018’de (Malazgirt Zaferi) erken seçim yapılsın” çağrısı gündemin ilk sırasına oturdu.
Bunu bekliyor muydum? Evet...
Ülkenin iç ve dış politikada sıkışmışlığı, ilk fırsatta böyle bir çıkışın gelebileceğini işaret ediyordu.
Sayın Bahçeli’nin konuşmasına dönersek öne çıkan 3 temel husus vardı:
BİRİNCİSİ “İç ve dış tehditlerin ağırlaştığı zaman diliminde” denilerek böyle bir sürecin içinde olunduğu vurgulanıyor ve “Kaos üretme çabalarının şimdiden ortaya çıktığı” belirtiliyor. Daha önce seslendirilen “beka tehlikesi” gibi bu genel yaklaşım tarzının da analizciler tarafından epey irdeleneceği kesin.
Dış tehdit... ABD, İngiltere, Fransa’nın Suriye’ye müdahalesi ve asıl hedefin Türkiye olduğu yönündeki iddialarla ilişkilendirilmeli mi? Zira bu adımın Türkiye’nin kuşatılması için yeni bir senaryonun parçası olduğu yorumları da yapılıyordu.
İç tehdit... Son haftalarda terör saldırılarının yoğunlaşması, dövizdeki hızlı ve durdurulamayan artış, artan cari açık ve pek çok sektörün daralması ekonomi odaklı bir sorunlar yumağının büyüdüğünü gösteriyordu.
Böyle bakıldığında iki tehdit alanı da birbiriyle ilişkili bir çerçeve sunuyor.
Şimdi burada asıl soru şu. Gerçekten Türkiye’nin yeni hükümet sistemine geçmesinden önce ya da 2019 genel seçimlerine giderken bu tehditler etkisini daha mı artıracak? Ve en önemlisi seçimin erkene alınması bunu nasıl önleyecek?
Dünki konuşmada erken seçimin “milli irade” aracılığıyla bu tehditleri bertaraf edeceği ifade ediliyor. 2002’de TBMM ve hükümeti neredeyse tamamen değiştiren erken seçim için benzer bir çağrıda bulunan Devlet Bahçeli 7 Temmuz 2002’de Bursa Kocayayla’da şöyle demişti: “Türkiye’nin, belli çevre ve odakların yönlendirmesi, uluslararası finans kuruluşları veya basın desteğiyle Türkiye’de iktidarlara şekil verme gayreti içinde olanlara Millet olarak bir cevap vermeliyiz.”
İKİNCİSİ yerel seçimler önce yapılırsa bu seçimde alınabilecek muhtemel sonuçlar ve ardından yaşanacak kaotik gelişmeler ciddi bir risk olarak görülüyor. Özellikle “Seçim güvenliği” meselesi ile burada ortaya çıkabilecek kutuplaşmalar öne sürülüyor. Belirtmek gerekir ki yerel seçimde test edilecek ittifak süreci 2019 Kasım’da yapılacak bir genel seçim için her şeye açık bir zaman dilimi arz ediyor.
ÜÇÜNCÜSÜ ise açıklamada mahalli idareler seçimine her partinin kendi adaylarıyla katılacağı vurgusunun yapılması. Dolayısıyla MHP yerel seçimlerde, AKP ile ittifak konusunda getirilen eleştirilerle bağlantılı olarak yasalaşan ittifak mantığının dışında bir yarış ve bir yönüyle yerel seçimlerde partinin kurumsal kimliğini korumak istiyor.
Bu üç temel vurgunun dışında konuşmanın satır aralarında dikkatimi çeken bir başka detay daha vardı. Yüksek Seçim Kurulu 19.01.2018 tarihli kararında bu tarihten 6 ay öncesini dikkate alarak seçimlere katılma yeterliliği olan 9 partiyi açıklamıştı. Bu partiler arasında İyi Parti bulunmuyordu. Açıklamanın ardından özellikle soysa medyada polemik konusu olmuştu. Sayın Bahçeli’nin dün ki konuşmasında “10 partinin seçimlere girdiği dikkate alındığında” ifadesi olduğu görülüyor. Eğer bir erken seçim kararı alınırsa kaç partinin seçime katılacağı tartışmaları yeniden gündeme gelebilir. Zira İyi parti’nin seçimlere katılması veya aksi bir durumda gerek olası ittifaklar gerekse oy dağılımları ciddi şekilde etkilenebilecektir.