Telsim ölmedi, hala yaşıyor
.
Kuzey Kıbrıs’ta Yatırımcı Danışma Konseyi toplantısı bitmiş, İstanbul’a dönmek üzere Ercan Havalimanı’nın yolunu tutmuşuz.
Yol kenarındaki reklam panoları dikkatimi çekiyor.
Bir reklam: Güle güle, uçuş öncesi telefonunuzu kapatmayı unutmayın...
Sloganı veren Telsim.
Hafifçe gülümsüyorum. ‘Telsim mi kaldı? artık kullanılmayan yıllar öncesinde kalan bir markanın reklam panosunu üşenmişler kaldırmamışlar’ diyorum kendi kendime...
O da ne?
1.5 kilometre ileride bir reklam panosu daha: KKTC Telsim Kuzey Kıbrıs’ta 3G hızında hep yanınızda...
3G ibaresini görünce uyanıyorum. Bu reklam panoları geçmişten kalmış olamaz. Zaten görünümleri de oldukça yeni gibi duruyor.
İstanbul’a dönüşte araştırıyorum ve maalesef Vodafone’un Kuzey Kıbrıs’ta halen Telsim markasını kullandığını üzülerek öğreniyorum.
Vodafone hangi kaygıyla bilinmez Kuzey Kıbrıs’taki şirketine kendi adını vermekten kaçınıyor.
Malum Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’nin dışında hiçbir ülke tanımıyor. Dolayısıyla Vodafone da tanımamayı tercih ediyor.
Oysa 30-40 kilometre ileride Rum Kesimi’nde Vodafone kendi adı ile hizmet veriyor. Annan planına hayır diyen, adada kalıcı barış görüşmelerine taş koyan Rum bölgesinde kendi adını ortaya koyuyor ancak 2005’te yapılan oylamada barıştan ve uzlaşmadan yana tavır sergileyen Kuzey Kıbrıs’a bir nevi o da ambargo uyguluyor.
Hem yatırım yapacaksın, para kazanacaksın, ancak markanı kullanmak istemeyeceksin.
Bu biraz tuhaf değil mi?
Sorum sadece Vodafone’a da değil. Türk tarafında Burger City markasını kullanan Burger King ile BigMac adını kullanan Mc Donald’s firmasına da aynı soruyu soruyorum.
Bu arada farklı örnekler de var. Mesela HSBC kendi adı ile bankacılık yapıyor Kuzey Kıbrıs’ta. Demek ki KKTC’de markanın adını kullanmak dünyanın sonu değil. Sizi afaroz etmiyorlar.
Vodafone CEO’Su John Bond bir hafta önce Türkiye’deydi. “Türkiye Vodafone, Vodafone’un Avrupa’da en hızlı büyüyen şirketi. Sonsuza kadar buradayız” dedi.
Sonsuza kadar Türkiye’de olmayı düşünen bir şirketin Kuzey Kıbrıs’ta da adını göğsünü gere gere kullanması gerekir.
Serpil Timuray’ın şirkette önemli bir ağırlığı var. Serpil Hanım lütfen bu hassasiyeti merkeze iletin ve Kuzey Kıbrıs’taki bu ayıp sona ersin.
Bir önerim de Hellim peyniri üretenlere
Hellim malum Kıbrıs adasına özgü bir peynir. Kıbrıs Türk Sanayi Odası hellimin Türkiye’de coğrafi tescilini aldı. Bu demek oluyor ki Hellim peyniri Türkiye’de üretilemez. Oysa 80’e yakın firma hellim adı altında peynir üretiyor.
İçlerinde Sütaş, Bahçıvan, Yörsan gibi büyükler de var.
KKTC’ye destek olmak için bu firmaların artık hellimi kendi tesislerinde değil, Kıbrıs’ta fason olarak yaptırmaları gerekiyor. Bu kurala uyan hassas davranan firmalar da var.
Mesela Pınar markasıyla satılan hellim Kıbrıs’ta bir üreticiden alınıyormuş.
Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik açıdan desteklenmesi gerekiyor. Eğer bu destek sağlanacaksa ayda 200 tondan fazla satılan hellim de çok önemli bir ürün. Türkiye’de tüketilen hellimin tamamı Kıbrıs’tan gelirse ada ekonomisine yılda 35-40 milyon TL gibi bir katkı sağlayabilir. Kuzey Kıbrıs’ın toplam yıllık ihracatının sadece 70 milyon dolar olduğu gözönüne alınırsa, konunun önemi belki daha iyi anlaşılır.