Şu gezintiden bir dönebilsek
.
Gezi olaylarının yıl dönümündeyiz.
Olayların 1 hafta öncesinde 22 Mayıs 2013’de dönemin FED Başkanı Ben Bernanke, ABD Kongresi’nde konuşmuş, varlık alımlarını kısabileceklerinin ilk sinyalini vermişti.
Dolar/TL kuru 2.37’lerden 2.54’lere kadar çıkmıştı.
Biz ne yaptık?
Kurdaki artışın asıl nedenini ısrarla görmezden geldik.
“İşte Gezi’nin sonucu. Olacağı buydu. Türkiye üzerine kirli oyunlar oynanıyor. Manüplasyon var” dedik, konuyu geçiştirdik. Ben bu söylemlerin tribünlere yönelik olduğunu, kapalı kapılar ardında aslında meselenin özünün kavrandığını ve alınması gereken önlemlerin kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlandığını düşündüm hep.
Naif bir düşünceymiş.
İşe bu tarafıyla bakınca Gezi Olayları’nın Türkiye’ye çok büyük faturası vardır. Gerçekten zamanlaması manidar oldu.
Kurdaki artışın çok büyük bölümü FED kaynaklıyken, FED sinyalini es geçtik.
Kırılgan 5’li arasında Türkiye, para çıkışının en çok yaşanacağı ülkeydi.
Kırılganlar, bugünleri gördü reformlara hız verdi. Biz çıtkırıldım kalmaya devam ettik.
Yıllar içinde sorunları halının altına süpürdük. Evet son 1 yıl öncesine kadar mali disiplinden uzaklaşmadık. Çok güçlü bankacılık sektörünü töhmet altında bırakacak en ufak bir politikaya izin vermedik ancak hatalarımızı da kabul etmedik. Kredi derecelendirme kuruluşlarının uyarılarını dikkate almadık, hep politik bulduk, kızdık. Kendimizi boy aynasında görmeye, birbirimize gaz vermeye devam ettik.
“Biz aslında aslanız, kaplanız, ama bizi çekemiyorlar, kıskanıyorlar.” dedik, iğneyi kendimize hiç batırmadık.
Dünyadaki bol para müziği sonsuza kadar devam edecek sandık.
İhracatımızdaki her yüzde 10’luk artışı düğün dernekle halay çekerek kutladık, ancak aynı anda ithalatta her seferinde yüzde 20’lik artış olduğunu görmezden geldik.
Doğruları söyleme cesareti de gösteremedik.
Bugün geldiğimiz noktada da hala aynı kafada olmamız belki de en büyük risk faktörü bence. Belki de o yüzden, Merkez Bankası gecikmeli de olsa alabileceği tüm keskin kararları aldığı halde kurdaki geri çekilme sınırlı kalıyor.
Bakın dün dolar düşer gibi oldu, yine talep gördü. Bu gel-gitleri iyi analiz etmek gerekiyor.
Çünkü büyük bir yanılgı içindeyiz.
Hasta olduğumuzu kabul etmiyoruz. Hastalığa doğru teşhisi koyamazsak, doğru tedaviyi de yapamayız ki...
Bir de, hesap makinesi elimde bölüyorum çarpıyorum işin içinden çıkamıyorum. Yabancı güçlerin bu oyunu oynamasında kendileri adına bir menfaat göremiyorum.
Bir yabancı geçen sene Türkiye’ye 1 milyon dolar getirdiyse ve Hazine tahviline yatırdıysa, bugünkü şartlarda faiz gelirine rağmen çıkmaya kalktığında kurun geldiği seviye yüzünden 857 bin doları kalıyor.
Bunu hangi lobi kendine yapar ki?