Sabah-atv kredisi kötü örnek sayıldı, Türkiye yolsuzlukta kırık not aldı
.
Ülke, sektör ve yönetim alanında dünyanın en büyük araştırma ve analiz şirketi olan The Economist Intelligence, 11 Şubat 2009’da yayınladığı raporda Türkiye’ye ait genel değerlendirmede yolsuzluklara dikkat çekip Türkiye’ye kırık not verdi. Türkiye’de yaşanan yolsuzluklara örnekler verilirken, Başbakan Erdoğan’ın damadının CEO vekili olduğu Çalık Grubu’nun, Sabah-atv’yi alırken kamu bankalarından kullandığı krediye de vurgu yapılması dikkat çekti
Çalık Grubu’nun TMSF tarafından satışa çıkarılan Sabah-atv’ye 1.1 milyar dolar verip satın alması çok tartışıldı.
Tartışmanın temelinde Çalık Grubu’nun, medya sektörüne girerken ihtiyaç duyduğu kaynağı iki kamu bankası olan Halk Bankası ve Vakıfbank’tan kullandığı krediyle temin etmesi yatıyordu.
Kredi işlemi gerçekleştiğinde dünyada krizin ayak sesleri çoktan duyulmaya başlamıştı. Finans kurumları kredi verirken ince eleyip sık dokur olmuş, kredilerin fiyatını da yükseltmişti. Bolluk döneminde reel sektörü fonlarken “Yüzde 20-30 özkaynak koy, gerisini ben sana kredi olarak veririm” diyen, kredi vermek için birbirini yiyen bankalar değişen ortamda “Satın alma değerinin en fazla yüzde 50’sini kredilendiririm, gerisini özkaynak olarak sen koy” demeye başlamıştı.
Çalık Grubu kredi arayışına girdiğinde henüz kriz derinleşmemiş, hatta bu denli etkili bir kriz olabileceğine dair beklentiler de oluşmamıştı. Buna rağmen Çalık Grubu, Sabah-atv alımı için gerekli krediyi piyasadan bir türlü bulamadı.
Kriz ortamında iki kamu bankasının Sabah-atv alımı için 750 milyon doları, Çalık Grubu’na uygun şartlarla 3 yılı ödemesiz proje kredisi adı altında gözü kapalı ‘trink’ vermesi çok konuşulmuştu.
Başbakan Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Sabah-atv’yi alan Çalık Grubu’nun CEO vekili ve Genel Müdürü olması ise verilen krediye daha çok anlam katıyor, eleştirilerin en can alıcı noktasını oluşturuyordu.
Belirtmek lazım ki bu kredi yüzünden bugün geldiğimiz noktada ne Halk Bankası ne de Vakıfbank gerçek işlevlerini yerine getiremiyor.
Esnafı, tüccarı fonlayamıyor. Sermaye yeterlilik rasyoları, BDDK’nın dikkatini çekecek kritik seviyelere inmiş vaziyette.
Daha önce çok tartışılan bu konuyu temcit pilavı gibi tekrar tekrar gündeme getirmenin ne alemi var diyerek yazdıklarımda kasıt arayanlardan biraz sabırlı olmalarını rica ederek esas konuya giriyorum.
Damadın CEO vekili olduğu Çalık Grubu’nun kamu bankalarından kullandığı kredi ne yazık ki Türkiye’nin uluslararası iş çevrelerindeki prestijine büyük zararlar veriyor. Türkiye’de yolsuzlukların konu edildiği bir raporda, sözkonusu krediye vurgu yapıldığını görmek doğrusu çok üzücü...
Raporu hazırlayan kuruluş öyle herhangi bir kuruluş değil.
Bunu da belirtmek lazım.
Zira kasıt arayanlar rapora ve hazırlayan kuruluşa burun kvırabilirler...
O yüzden önce raporu hazırlayan kuruluşun kim olduğuna bakmakta fayda var.
Ülke, sektör ve yönetim alanında dünyanın en büyük araştırma ve analiz şirketi olan The Economist Intelligence Unit (EIU), 1946’da kuruldu. 46 ülkede ofisi bulunan EIU, abonelerine 200 ülke ve tüm sektör ile ilgili detaylı analizler, geleceğe dair öngörüler hazırlıyor. Her bir analizin binlerce dolar karşılığında sunulduğu EIU’in aboneleri arasında resmi kuruluşlar, çokuluslu şirketler, bankalar ve üniversiteler bulunuyor. 750 ekonomi ve uluslarası ilişkiler uzmanının çalıştığı EIU, haftalık tirajı 2 milyon olan dünyanın en saygın ekonomi dergilerinden The Economist çatısı altında bulunuyor ve derginin bel kemiğini oluşturuyor.
İşte o Economist Intelligence Unit’in 11 Şubat 2009 tarihli Türkiye’ye yönelik genel değerlendirmesinde Türkiye’ye en risksiz A notu ile yüksek risk anlamına gelen E arasında C notu uygun görüldü. Yolsuzlukların, hükümet politikalarının etkinliği açısından büyük risk oluşturduğu belirtildi ve Türkiye’ye 100 üzerinden 64 puan verildi. (Yüksek puan, yolsuzluğun yoğun olarak yaşandığı anlamına geliyor. 64, Türkiye kriterlerine göre 100 üzerinden 36 gibi bir seviyeye denk geliyor)
EIU’nin bu notu verirken dikkate aldığı unsurlar ilginç. Raporda AKP’nin iktidara gelirken söz verdiği halde, Anayasa’nın milletvekillerine tanıdığı dokunulmazlığı kaldırmak konusunda adım atmadığına dikkat çekiliyor.
Kamu sektöründe yüksek seviyede ve yaygın olarak görülen yolsuzlukların uluslararası yatırımcılar tarafından da büyük bir caydırıcılık taşıdığı belirtiliyor.
Kamu İhale Kanunu’nun AB standartlarına uygun hale getirilmesi için yasa hazırlandığı ancak daha sonra ulaştırma enerji gibi sektörlerin ihale kanununun kapsamı dışında bırakılarak bir anlamda kanunun kuşa çevirildiği ifade ediliyor.
Kamu maliyesi daha şeffaf hale getirildi ancak uygulamada problemler devam ediyor. 2005 yılında hükümetin uluslararası ticari işlemlerde yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesinin önlenmesi sözleşmesini yürürlükten kaldırdığı hatırlatılıyor.
AKP’nin iktidarının ilk döneminde vergi kaynaklı suçlara pek çok af kararı çıkarttığına dikkat çekiliyor.
Raporun en ilginç tespitlerinden biri de AKP’ye yakın şirketlerle ilgili olanı.
EIU raporunda, 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesinin ardından AKP’ye yakınlığı ile bilinen şirketlerin gözle görülür bir şekilde büyüdüğüne, palazlanıp yeni yeni sektörlerde faaliyet göstermeye başladığına işaret ediliyor. AKP’nin iktidara geldikten sonra özel sektöre müdahale ve patronluk etme fırsatlarından geri durmakta isteksiz davrandığı belirtiliyor...
Ve raporun bana göre en can alıcı kısmı. Bu tespitler yapılırken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın yöneticisi olduğu Çalık Grubu’nun da hızlı büyüyen şirketlerden biri olduğuna dikkat çekiliyor.
Çalık Grubu’nun, Sabah-atv’yi TMSF’den satın alabilmek için devletin kontrol ettiği iki bankadan kredi kullandığının altı çiziliyor.
Sabah-atv’ye Etibank’tan kaynaklı kamu zararının karşılanabilmesi için el konduğu hatırlatılıyor. Kamu zararının karşılanması için el konulan Sabah-atv’nin kamu bankalarından kullanılan kredi ile satılmış olmasının tuhaflığına vurgu yapılıyor.