Maliki kovarken Barzani çağırıyor
.
Türkiye’nin komşusu Irak’ta ilginç gelişmeler oluyor. Bağdat’taki Maliki yönetimi Türkiye’ye adeta savaş açarken ve kendi kontrol bölgesindeki 1600 kadar irili ufaklı Türk şirketini kastederek ‘Haşimi bize teslim edilmediği takdirde yakar yıkarız‘ diye tehditler savururken, Kuzey Irak yönetimi ile aramızda adeta bahar havası esiyor.
Geçen hafta başında Genel Energy Plc, A&T Petoil’e ait Kuzey Irak’taki Bina Bawi petrol arama lisansını 175 milyon dolara satın aldı. Satan Güntekin Köksal’dı, alan firmanın da ağırlıklı hissesi Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet Sepil’e ait. Yani Kuzey Irak petrol sahalarında Türkiye’nin ve Türk işadamlarının etkinliğinde bir azalma sözkonusu olmadı. Bu önemli satıştan sonra Mehmet Sepil gazeteye ziyaretime gelerek hem bu satışın hikayesini anlattı hem de Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile aramızda büyük aşk mı başladı sorusuna kendi yorumunu kattı.
Pek çok işadamının Kuzey Irak’ta iş yapmak istediğini biliyorum. Ancak endişeliler. Geçenlerde Cihan Kamer ile ayaküstü sohbet ederken benim 1 gün önce Erbil’den geldiğimi öğrenince şöyle demişti:
“Ben de Kuzey Irak’ta inşaat işi yapmak istiyorum. Ancak ciddi endişelerim var. Öncelikle güvenli mi?. İki; pek çok Türk şirketi vakti zamanında gitti ama yüzüne gözüne bulaştırıp geri geldi. Bölgede Türk işadamı algısı itibarlı mı emin değilim.”
Mehmet Sepil ile olan sohbetin bu soruya yanıt vermesi açısından da önemli olduğunu düşünüyorum.
-Yeni satın aldığınız sahada ölçülen rezerv nedir?
Çok iyi bir saha gibi görünüyor. 500 milyon varil kesinleşen rezerv var. Ancak daha derine inen bir sondaj da devam ediyor. Ben rezervin 1 milyar varile kadar çıkabileceğini tahmin ediyorum. Bu bizim Kuzey Irak’taki rezervlerimizi yüzde 20 artıran bir satın alma oldu. Daha fazlasını bulursak ilave rezerv hanemize yazılır.
-Birleşme sonrası sürekli ‘cebimizde para var satın alacak şirket arıyoruz’ mesajı verdiniz. Bu satın alma yatırımcılarınız tarafından stratejik ve değerli bulundu mu?
Kesinlikle. Paramızı iyi kullandığımız yönünde tepkiler alıyoruz. Biz bu satın almayı 4 gün içinde tamamladık. Güntekin abiye gittim ve ‘Ciddi alıcıyız’ dedim. O sahadaki büyük ortak OMV bile satışı bizim bültenimizden öğrendi. Yatırımcılarımızın bu alıma sıcak baktığı enerji hisselerinin yüzde 5 düştüğü o gün, bizim hisselerimizin yarım puan artmasından da net olarak görüldü.
-Güntekin Köksal da Kuzey Irak’ta çok eskiden beri petrol işi yapıyor. Böylesine değerli bir sahayı neden kendi işletmek yerine hakkını size devretti?
Bu bölgede sadece petrolü bulmak yetmiyor. Sonra yatırım yapıp o petrolü çıkarmanız lazım. Bu da ilk yıllarda ciddi yatırım gerektiren bir iş. Yılda 350 milyon dolar yatırmanız lazım. Bu işler genellikle böyledir. Küçük çaplı şirketler sahayı geliştirir, sonra bizim boyutumuzdaki şirketler de çıkarma işine talip olur. Burada önemli olan bölgedeki Türk varlığının eksilmemesiydi. Bina Bawi sahasının büyük ortağı Avusturyalı OMV de Petoil’in payını istiyordu. Ancak Kürt yönetimi de biz Türkler’in bölgede varlığını sürdürmesini hatta artırmasını istiyor. OMV mesajı aldı, pazarlıkta geri adım attı. Neden bizi istiyorlar? Çünkü bu rezervin bir bölümü de gaz. Yarın öbür gün Kuzey Irak gaz varlığı dünya pazarları için çok stratejik bir seviyeye çıkacak ve burada Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu biliyorlar. Bunun hesabı çok basit. Türkiye’den geçmeyen alternatif hiçbir gaz boru hattı ekonomik olmaz.
-Bina Bawi, sahip olduğunuz Taq Taq’ın komşusu. Bölgedeki varlığınızı daha da artırma ihtimaliniz var mı?
Bu değerli bölgenin yüzde 23’ü Petoil’deydi aldık. Yüzde 36’lık bölüm OMV’de ve satacaklarını sanmıyorum. Ancak yüzde 21’lik hisse Prime adında bir hedge fonda. Hisselerinin değerini bulduğunu hissettikleri anda satacaklardır. O hisselere da talip oluruz. Kalan yüzde 20’lik hisse ise Kürt Bölgesel Yönetimi’ne ait.
-Son olarak Cihan Kamer’in endişelerini aktarıyorum. Bölgeyi belki de en iyi bilen uzman sayılabilecek işadamı olan Mehmet Sepil, şöyle yanıt veriyor:
Evet bölgede ilk iş yapan Türk firmaları istenen verime ulaşamadı. Ancak bunda Kürt Bölgesel Yönetimi’nin hatası vardı. Kendileri de hatalarını kabul ediyorlar. Öncelikle kendileri gibi Kürt olan ancak iş hacmi yeterli olmayan firmaları çağırdılar. Mesela Diyarbakır’dan küçük küçük firmalar gitti. Onlar da heyecanlıydı ancak yaptıkları işler boylarını aştı, nefesleri yetmedi yarım bıraktılar. Kürt yönetimi yaptığı hatanın farkında. Dolayısıyla Türk sermayesine yönelik bir olumsuz algı yok. Büyük firmalar geldi çok önemli projelere imza attı. Erbil havaalanını gördünüz. Zaten Divan Oteli’nin açılışına gittiniz. O yatırımı da gördünüz. Kesinlikle Kürt Bölgesel Yönetimi, Türk sermayesinin bölgede varlığını artırmasını istiyor...
Dün ben bu yazıyı henüz kafamda yazarken, Yazı İşleri Masası’nda Dış Haberler Müdürü Uğur Koçbaş da Basra’da Türk Elçiliği’ne yapılan saldırıyı anlatıyordu. Bir tarafta Maliki yönetimindeki Bağdat’la ilişkiler geriliyor, diğer tarafta Kuzey Irak yönetimi Türkiye’nin en iyi müttefiki olma yolunda ilerliyor. Yakın geçmişe bakınca bu 180 derecelik dönüşe insanın inanası gelmiyor. Ancak gerçek şu ki dış politika da büyük oranda ekonomik çıkarların ekseninde şekilleniyor...