Cari açığın belalısı da madencilik, ilacı da...
.
Türkiye’nin maden ihracatı 3.5 milyar dolar. Üstelik bunun büyük bölümü de sadece mermerden. Oysa sadece kömür ithalatına ödenen tutar 3.5 milyar dolar. Madenciler Birliği Başkanı Atılgan Sökmen, “Yeraltı zenginliklerine Türkiye kadar hor davranan bir başka ülke yok” diyor
Madenciler Kasım ayının ortalarında Ankara’da TOBB çatısı altında toplandı. GİTES yani girdi tedarik stratejisi çerçevesinde cari açığın azaltılması noktasında madencilik sektörünün neler yapabileceği masaya yatırıldı.
Tablodan da açıkça görüldüğü gibi Türkiye’nin ara malı ithalatında temel açık madencilikte veriliyor. Türkiye’nin ihracat tutarı, yani 130 milyar dolar kadar ara malı ithalatı var. Bunun yüzde 28.5’lik bölümü madencilikten kaynaklanıyor. Madencilik sektörünü izleyen otomotivin toplam ara malı ithalatındaki payı bile yüzde 19.2’de kalıyor. Yani cari açığın en büyük sebebi madencilik. Şöyle bir örnek vermek gerekirse sadece kömür ithalatına ödenen döviz, Türkiye’nin toplam madencilik ihracatına eşit. Türkiye yaklaşık 3.5 milyar dolarlık maden ihracatı gerçekleştiriyor. Bunun 1.5 milyar dolarlık bölümünü de mermer oluşturuyor üstelik.
Türkiye Madenciler Birliği Başkanı Atılgan Sökmen ile hafta içinde buluşarak madencilik sektörünün sorunlarını, Türkiye’nin yeraltı kaynaklarına nasıl daha çok hakim olabileceğini konuştuk. Sökmen, öncelikle söze “İnanın hiçbir ülke kendi kaynaklarına bu kadar hor davranmıyor. Evet cari açık belasının kaynağı madenciliktir ancak çaresi de madenciliktir. Türkiye’nin zenginliklerini açığa çıkarması gerekir” tespiti ile başladı. Sonra konuşmamız soru-cevap şeklinde gelişti.
- Genel olarak Türkiye’de madenciliğin bir fotoğrafını çekebilir misiniz. İlkokuldan itibaren hep şunu duyduk. Tarımda kendine yeten 7 ülkeden biriyiz diye. İthalat rakamlarına bakınca pek de doğru bilgi çıkmadı. Madenler konusunda da çok zengin olduğumuz iddia edilir. Doğru mudur bu bilgiler?
Türkiye’de yaklaşık 52 çeşit mineral var. Bunlar içinde başta bor olmak üzere trona yani soda külü, mermer, ponza ve magnezit en önemli madenlerimiz. Tabii altını da unutmamak lazım. Türkiye giderek büyük bir altın üreticisi ülke durumuna geliyor. Ancak asla Türkiye yeraltı kaynakları konusunda çok zengin değil. Varolan zenginliği de maalesef kullanamıyoruz.
- Neden kullanamıyoruz? Yine bir efsane vardır. Mesela Türkiye’de petrol var ancak çıkartmamıza izin vermiyorlar denir. Madenlerimizi değerlendiremeyişimizin gerçek sebepleri neler?
Başta da söyledim. Cari açıkta bela burada ancak çare de burada. Kaynaklarımıza çok hor davranıyoruz. Madencilik sektörü Türkiye’de ne yazık ki sahipsiz. Enerji Bakanlığı’nın içinde kaybolup gitmiş vaziyette. Bizim bir sahibe ihtiyacımız var. Sorunlarımızı daha iyi anlayabilecek ve Başbakan’a daha iyi duyuracak bir yapılanma lazım. Madencilik Bakanlığı istiyoruz. Madencilikte zenginiz diyoruz ancak bir envanterimiz bile yok. Daha düşük tenörlü madenlerin çıkarılabilmesi için teşvik gerekiyor.
- Teknik oldu biraz sözleriniz. Düşük tenör nedir mesela ve madenlerin çıkarılabilmesi için nasıl bir teşviğe ihtiyaç var?
Hiçbir maden doğada tek başına bulunmaz. Bir yan taşı vardır mutlaka. Tenör 1 ton kayanın içindeki maden miktarını belirtir. Örneğin magnezit. Türkiye’de ortalama 40 tenör ortalamalı alanlardan magnezit çıkarılır. Daha düşük tenörlü alanlar ekonomik değildir. Oysa Türkiye’de 15-20-22 tenörlü çok fazla magnezit alanı var. Buralara zenginleştirme tesisleri kurulması gerekiyor. Bunlar madeni yan taştan kurtaracak tesisler. Bahsettiğim teşvikler bu tesisler için verilmeli. Bu teşvikler verilirse atıl olan pek çok maden sahası ekonomik hale gelir ve yeraltı zenginliklerimizi değerlendirmeye başlarız. Bir de madencilikte teşvik sisteminin değişmesi lazım. Türkiye biliyorsunuz teşviklerde bölgelere ayrılmış vaziyette. Ancak madencilikte bu bölgesel ayrımın mantığı yok. Sivas’ta bir madene teşvik var, Balıkesir’deki Bursa’daki bir madene yok. Oysa ikisi de dağın başında. Bir de bu iş tekstil gibi değil ki. Tamam, tekstilde teşviklere bakarsınız neresi cazipse orada üretim yaparsınız. Maden sahasını teşvikli bölgeye taşıma imkanı yok ki. Bulunduğu yerde çıkarmanız lazım. Yani 4. bölge teşviklerinin hepsinin diğer bölgelerde de geçerli olması lazım. Bir de MTA’nın maden arama konusuna daha fazla eğilmesi lazım. Bir ara maden aramaları tamamen durmuştu. Şimdi biraz kıpırdanma var ancak yine de yeterli değil.
Param olsa KÜMAŞ’ı hiç düşünmez alırım
Türkiye’nin en bol madenlerinden biri magnezit. Magnezit alanında Zeytinoğlu’ndan TMSF’ye geçen KÜMAŞ, 320 milyon dolar bedelle satışa çıktı. İhale Aralık’ta. Dün basına yansıyan haberlere göre Sabancı ve Ülker de bu tesisi radarlarına almış durumda. 320 milyon dolar ciddi bir rakam olarak dikkatimi çekmişti. Atılgan Sökmen’e, “Bu kadar eder mi?” diye sordum.
“Eder, hatta fazlasını eder. Param olsaydı hiç düşünmez alırdım” dedi.
KÜMAŞ kamuoyu tarafından çok bilinmeyen sadece konunun profesyonellerinin değerini farkettiği bir şirket. Stratejik önemini de Sökmen, şöyle aktardı:
“Demir çelik sektöründe kullanılan yüksek ısılara dayanıklı fırınların, elektrik arklarının magnezitten yapılmış tuğlalarla örülmesi gerekiyor. KÜMAŞ, işte magneziti alıyor ayrıştırıyor ve fırınlarda kullanılan tuğla malzemesi haline getiriyor. Çok stratejik bir ürün. Ayrıca KÜMAŞ sadece işleme tesisi değil, maden sahalarına da sahip. Çok kaliteli maden sahalarına sahip ve bunun da çok önemli bir parasal değeri var. Muhtemelen bu tesisin satışına yabancılar da büyük ilgi gösterecektir.“
En fazla çantacılık madencilikte vardı
Bir ara maden sahası alıp sonra devretmek modaydı. Pek çok şirket ucuza aldığı maden sahalarını daha sonra çok iyi fiyatlara devrettiler. Atılgan Sökmen, bu konuda da şu ilginç bilgileri verdi:
“Bir ara enerjide çantacılık vardı. Ancak çantacılığın en yoğun olduğu alan madencilikti. 5595 sayılı yasa bu işi dondurdu. Çünkü mali yeterlilik, teknik bir takım şartlar aranıyor artık. O yüzden 300 lira verip bir maden sahası alanlar bu ruhsatları devretmek için kapı aşındırıyorlar.”