Baz istasyonlarını tek yerde toplarsak 440 kişi konuşur 441’inci kişi çevir sesi bekler
.
Mahkeme bir davada baz istasyonunun ‘insan sağlığına zarar vereceği, insanların psikolojisini bozacağı’ gerekçesiyle şehir dışına çıkarılmasına karar verdi. BTK Başkanı Tayfun Acarer, baz istasyonlarının şehir dışında tek bir yerde toplanmasının teknik açıdan imkansız olduğunu belirtip
“O zaman 1 operatörden sadece 440 kişi konuşur, 441’inci kişi çevir sesi bekler. 20 milyona yaklaşan nüfusu ile İstanbul’da bu mümkün mü?” dedi.
Baz istasyonlarının insan sağlığına zararlı olup olmadığı, bitmek bilmeyen bir tartışma konusu. Kanser vakalarının sık görüldüğü Türkiye’de bunun suçunu hiçbir bilimsel veriye dayanmasa da suçu baz istasyonlarına atmaya hazır bir kamuoyu var.
Geçenlerde Bolu Ömerler Köyü’nde yaşayan Safure Gökdemir adlı vatandaşın sanki ilim irfan sahibi, bu konuda 2 üniversite bitirmiş üstüne 2 de master yapmış gibi otorite kabul edilen sözleri gazete sütunlarında yer aldı. Köylerine 10 yıl önce baz istasyon takıldığını o tarihten sonra da köylerinde 39 kişinin kansere yakalandığını bunun bir tesadüf olamayacağını suçlunun baz istasyonu olduğunu söylüyordu.
Bir başka davada ise Ankaralı bir vatandaş kızının lenf kanserine yakalanmasının suçunu yine baz istasyonlara attı. İstasyonun kaldırılması için dava açtı. Davayı kabul eden Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, gerekçesinde, her gün konutundan çıkıp evine dönen ve zamanının çoğunu evinde geçiren davacının ve aile bireylerinin, her gün baz istasyonu ile karşı karşıya kalmasının psikolojilerini olumsuz etkileyeceğinin doğal bir sonuç olduğunu vurguladı.
Haberleşme hakkının bireyin konutunda huzurlu ve sağlıklı yaşama hakkından üstün tutulamayacağı kaydedilen gerekçede, bilirkişi raporunda da davacı ve ailesinin baz istasyonundan olumsuz etkilendiği, tedirgin olduklarının gözlendiği, bu nedenle istasyonun başka bir yere yerleştirilmesinin uygun olacağı kaydedildi.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını onadı. Son sözü de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu söyledi ve baz istasyonun kaldırılması kararının doğru olduğuna hükmetti.
Peki bu karar bir emsal olabilir mi? Acaba tüm baz istasyonları şehir içinden kaldırılıp mesela İstanbul’da tek bir yerde Çamlıca’da toplanabilir mi?
Tartışmalar Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nu da rahatsız etmiş olacak ki dün BTK Başkanı Tayfun Acarer verdiği iftar davetinde ağırlıklı olarak bu konunun üzerinde durdu. Söze öncelikle baz istasyonlarının tek bir yerde toplanmasının ve şehir dışına çıkarılmasının teknik olarak imkansız olduğunu belirterek girdi:
“Bir baz istasyonda 55 kanal vardır. Her bir kanalda ise 8 tane frekans. Bu şu demek oluyor. Tek bir istasyon en fazla 440 kişiye aynı anda hizmet verebilir. 441’inci kişi ise diğerlerinden birinin konuşmasının bitmesini beklemek zorundadır. Nüfusu 20 milyona yaklaşan bir şehirde bunun pratikte uygulanması imkansızdır.”
Acarer, halen tüm Türkiye’de 72 bin 500 baz istasyon bulunduğuna da dikkat çekerek “Operatörler bu istasyonları bir sistem içinde yerleştirerek her bir peteğin birbiriyle bağlantısını kurar. Hücresel sistemlerdir. Böylece çok daha fazla sayıda insan aynı anda telefonunu kullanabilir” diye ekledi.
Acarer, istasyonların şehir dışına çıkarılması gibi bir tercih lükslerinin olmadığına da işaret etti:
“Böyle bir uygulamanın dünyada örneği yok. Teknik olarak da imkansız. Zaten böyle bir kararı bu işten biraz anlayan ne bir elektronik mühendisi ne de bir uzman akademisyen desteklemez, destekleyemez. Olamayacağını bilir. Karar psikoloji bozuluyor diye alınan bilimsellikten uzak bir karardır. Teknik olarak geçerliliği olmayan bir yargı kararıdır.”
İstasyona uzak telefon
Acarer, manyetik dalga yayımının hem baz istasyonundan hem de cep telefonundan yapıldığına da dikkat çekerek şöyle devam etti: “Elektromanyetik alan elektrikle çalışan her cizahdan yayılır. Baz istasyon gibi elinizdeki telefon da manyetik dalgaı yayar. Üstelik baz istasyon uzaktaysa, onun sinyalini yakalamak için daha fazla güç sarfeder. Mesela şehirlerarası yolda giderken telefon şarjı daha çabuk biter. Baz istasyonlar ne kadar geniş bir alana sık sık yayılırsa karşılıklı harcanan güç de azalır.”
İstanbul’un yüzde 84’ünde manyetik alan çok düşük
Tayfun Acarer, cep telefonu sistemlerinin dünyanın her yerinde aynı kriterler doğrultusunda çalıştığını ifade ederken Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği manyetik dalga limit değerinin 41.2 volt/metre olduğunun altını çizdi. Türkiye’de ise bunun dörtte biri oranında 10.25 üst sınır değerini kabul ettiklerini söyleyen Acarer, sadece İstanbul’da yaptıkları ölçümlerde bu değerin bile çok altında değerlere ulaştıklarını belirtti. Acarer “İstanbul’un yüzde 38’lik bölümünde 0 ile 1 volt/metre değeri bulundu. Yüzde 46’lık bölümünde 1 ile 3 volt/metre arası ölçüldü. 3 ile 5 volt/metre arası yüzde 13’lük alan. Yüzde 2’lik alanda 5 ile 6, yüzde 1’lik alanda ise 6 ile 9 volt/metre değerleri ölçüldü. Yani İstanbul’un tamamında 10.25 sınırının bile altındayız. Zira sertifika verdiğimiz mobil operatörlere ait bas istasyonlar kriterlere uygun olarak kuruluyor ve son derece gelişmiş cihazlar” diye konuştu. Acarer manyetik alana sadece baz istasyonlarının değil, radyo ve televizyon yayınlarının kablosuz internetin hatta yaktığımız ampulün bile sebep olduğunu belirtirken “Ölçülen manyetik dalganın dörtte biri baz istasyonlardan, kalanı diğer elektrikli aletlerden geliyor. tüm manyetik dalgaya da cep telefonları ve baz istasyonlar sebep olmuyor. Hatta küçük bir bölümü. Verdiğim değerler tüm etkenleri içeren ortak ölçümdür” dedi.
Neden bu işe sahip çıkıyorum çünkü bu malın sahibi benim
Pratikte düşündüğünüzde kaldırılan baz istasyonları 3 GSM operatörünün sorunuymuş gibi görünebilir. Nitekim Acarer’in konuşmasının bir bölümünde bir gazeteci arkadaşım “Bu işin savunmasını neden siz yapıyorsunuz?” diye bir soru sordu. Acarer şu yanıtı verdi: Devletin verdiği bir imtiyaz sözleşmesidir. Oysa bu mal devletin malıdır. 10-12 yıl sonra üst kullanım hakkı bitecek devletin olan bir maldan sözediyoruz. Bu yüzden geçenlerde bir baz istasyon tahrip edildi çok sinirlendim. Ben göreve geldiğimde oturduğum masadan sandalyeye kadar bana zimmetlediler. Herhangi bir zarar olursa, kırarsam ben ödeyeceğim. Baz istasyonu da öyle. Devletin malı. İşin tuhaf yanı istasyon tahrip edilirken, belediye görevlileri de buna göz yumuyordu. Ayrıca şu bir gerçek ki ileriki yıllarda bilgi toplumu olursanız öne geçeceksiniz. Bakın uçağımız düşürüldü, mermiyle mi yoksa elektronik bir saldırımı bilmiyoruz. Pek çok ülke siber karargahlar kuruyor, siber komutanlar yetiştiriyor. Yarının savaşları teknolojik olacak. Bunu da unutmamalıyız.”