4G siyasi şova kurban edilmesin
.
Orta Vadeli Program, 2016 tahminleri de eklenerek revize edilirken Bakan Ali Babacan’ın üzerine basa basa vurguladığı mesaj “Türk insanı maalesef tasarruf etmiyor. Önümüzdeki dönemde buna yönelik tedbirler alacağız” oldu.
Çok da güzel bir örnek verdi Babacan:
“Vatandaş telefon alıyor, daha aldığı telefonun taksidini bitirmeden yeni çıkan modelle değiştiriyor.”
Gerçekten de cep telefonuna dünyanın parasını ödüyoruz. Petrole ve gaza ödenen enerji faturasından sonra Türkiye’nin belki de en büyük ithal girdi kalemini oluşturuyor.
Babacan’ın bu sözleri sarfettiği saatlerde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 4G teknolojisi ile ilgili tarih veriyordu. 2014 bitmeden Türkiye’nin 4G teknolojisine geçeceğini müjdeliyordu.
4G teknolojisi iyi hoş da bunu artıları ve eksileri ile değerlendirmek ve zamanlamasını tartışmakta fayda var.
Türkiye’ye faturasını ve aciliyetini iyi hesaplamalıyız.
Mesela şu sorulara yanıt bulmalıyız...
Türkiye’de akıllı telefon penetrasyonu operatörden operatöre değişmekle birlikte yüzde 25’ler civarında. Tersten okuyacak olursak her 4 telefondan 3’ü 3G teknolojisine sahip değil. Yani yine tersten okuyacak olursak aslında şu an talep arzın önüne geçmiş değil. Henüz talebi tam yaratmamışken arzda bir adım öteye geçmek şu an akılcı mı? Tamam kabul ediyorum ki operatörlerin data gelirleri büyük bir hızla artıyor.
Örnek vermek gerekirse 2013 ilk çeyreğinde Türkiye 24.233 TByte’lik internet verisi kullanmış. 2012 aynı dönemde rakam 13.822 TByte. Yani yüzde 75’lik bir artış var.
Ancak yine de henüz yolun başındayız. Olayı her boyutuyla değerlendirmek zorundayız.
Bir diğer önemli konu, 4G uyumlu telefonların şu an mevcut telefonların yüzde 1’ini bile bulmaması. Yani 4G’ye geçerken ciddi bir telefon masrafı çıkacak. Tam da Türkiye tasarrufu bilmiyor, yeterince tasarruf etmiyor derken...
Türkiye 3G’ye 2009’da geçti ve GSM operatörleri henüz 3G teknolojisine yaptıkları yatırımın karşılığını da alamadılar.
Ayrıca fiber kabloların kullanımı konusunda ve altyapı yatırımlarının masrafının bölüşülmesi konusunda da operatörler son derece isteksizler. Belli ki kanuni düzenlemeye ihtiyaç olacak, aralarında anlaşamayacaklar.
Tüm bunların dışında bana “4G için Türkiye biraz daha bekleyebilir” dedirten en önemli veri ise Türkiye’nin şu an sahip olduğu 3G teknolojisinin yetenekleri.
Daha önce de yazmıştım yine belirteyim. Türkiye’nin kullandığı 3G teknolojisi aslında 3.5G teknolojisidir.
Şu an Avrupa’da 4G’ye geçen ülke sayısı artıyor ve hız testlerinde ortalama 40-45 megabitler görülüyor. Türkiye’de ise 3G ile biz ortalama 25-30 megabit/saniye hızları görüyoruz. Abone yoğunluğunun az olduğu yani mobil telefon trafiğinin düşük olduğu yerlerde 43 megabitleri de 3G ile görebiliyoruz.
Türkiye’deki 3G hızının neredeyse Avrupa’da 4G hızına yakın olmasının sebebi 3G ile geç tanışmamız. 2009’da 3G’ye geçerken hem santralde hem de baz istasyonlarda son teknolojiler Türkiye’ye geldi ve Avrupa’nın en iyi 3G şebekesine sahip olduk. Oysa Avrupa 3G’ye çok önce geçmişti ve onların 3G ortalama hızları 7 ile 14 megabit/saniye arasında değişiyordu. Yani onlar için 4G’ye geçmek şarttı. Ortalama 10 megabitlerden 40 megabitlere çıktılar.
Kıskanılacak bir durum yok ortada.
Biraz daha bekleyebiliriz.
Vereceğim örnekle konuyu çok basite indirgemiş olacağım ve teknoloji çılgınlarını kızdıracağım ama yine de yazacağım: ‘Bir filmi telefonumuza 7 dakikada değil 10 saniyede indirmek için biraz daha bekleyelim ölür müyüz? diye soracağım.
Zaman hakikaten tasarruf zamanı.