2.5 euro için turizmi baltalamaya değer mi?
.
Bodrum’da yaşanan ve 5 Rus vatandaşının ölümüne sebep olan sahte içki olayının şoku henüz atlatılabilmiş değil. Herkes kulağının üzerine yattı fakat sahte içkinin yarattığı güven kaybı ve olumsuz algı Türk turizmini bu yıl epey zorluyor.
Ortadoğu’da yaşanan karışıklık Türk turizmine yarayacak deniyordu.
Daha önce de bir yazımda vurguladığım gibi Ortadoğu’daki karışıklıkları, Yunanistan krizini bir an önce fırsata çevirmek isteyen Türk turizmcisi ‘uyanıklık’ yapayım derken ayağına kurşun sıktı sonra da apışıp kaldı. Turizm sanıldığı gibi patlamadı...
Sahte içki olayı da turizme bu yıl epey darbe vurdu. Sahte içkiyi üreten kadar hatta ondan daha çok bu içkileri sahte olduğunu bile bile alan turizmcinin, tekne sahibinin suçlu olduğunu belirtmiştim.
Geçtiğimiz hafta Antalya Belek sahilinin en iddialı tesislerinden biri olan Susesi Luxory Resort’ta kısa 3 günlük bir tatil fırsatı yarattım kendime.
Bizde tatille iş birarada olduğu için gitmişken otel yöneticileri ile de oturup konuştuk. Otelin genel müdürü Levent Topçuoğlu, Yiyecek İçecek Müdürü Osman Bakar ve Susesi’nin hakikaten çok ama çok iddialı mutfağının Executive Chef’i Bülent Yıldız ile bir masa etrafında buluştuk.
Sahte içki meselesine turizmcinin nasıl bir gözle baktığını merak ediyordum. Yiyecek İçecek Müdürü Osman Bakar, öyle rakamlar verdi ki işin sahtekarlığına kaçanlara bir kez daha sövüp saymadan edemedim.
‘Lüks otellerde genel giderleri 100 birim kabul ederseniz bunun 20 birimi mutfağa gider’ dedi Osman Bakar.
Daha net konuşmasını euro üzerinden bir hesap yapmasını istedim:
-Bir lüks otelde iddialı bir mutfağın bir misafir başına gideri günlük 18 euro civarında çıkıyor.
-Peki işin sahtekarlığına kaçan bu işten ne kazanır? diye sordum. Yine Bakar, cevap verdi.
-Öyle sanıldığı gibi yüklü bir kazanç elde etmezler. Yiyecekte düşük kaliteli malzeme kullanan işletme kişi başı etsin etsin de 1.5 euro kâr etsin. İçkinin sahte ya da kaçak olduğunu bile bile ucuzunu alan da yine misafir başına en fazla 1 euro kazanç elde eder. Yani toplamda misafir başına kalitesiz ve sahte üründen sağladığı günlük kazanç 2.5 euro’yu geçmez. Kişi başına 18 euro değil de 15.5 euro harcama yapıp günü tamamlar.
-Bütün bu sahtekarlık topu topu 3 euro için mi, değer mi? diye tepki gösterdim.
Maalesef öyle. Belek’in en lüks otellerinden birinin yiyecek içecek müdürünün ortaya koyduğu rakamlar bunu gösteriyor.
Sonra Executive Chef Bülent Yıldız, söze girdi:
-Aslında mal alırken kazanılır. Bunu pek çok işletme ne yazık ki bilmiyor sonra dolambaçlı yollara sapıyor. Ben her yıl 12 bin kilometre yol katederim. Ununa varıncaya kadar tüm ürünlerin en iyisini yerinden almaya çalışırız. Zeytinyağımız Assos’tan, domatesimiz Biga’da kendi tarlamızdan gelir. Kaşar peyniri, bal ya da dut pekmezi için Kars’a kadar giderim.
Benim için değil ancak tatile gidenlerin çok büyük bölümü için yemek kalitesi tercihte belirleyici oluyor. Her ne kadar gırtlağına çok düşkün biri olmasam da Susesi’nin mutfak kalitesi beni bile şaşırtacak kadar yüksekti.
Genel Müdür Topçuoğlu, kalitesinden ödün vermeyen ve bu özelliği ile de yurtdışı piyasalarda isim yapmış tesislerin bu tür güven sorunlarından hiç etkilenmediğini hatta kazançlı çıktığını söyledi.
Kalitesiz ürün endişesi ucuz otelleri daha çok vuruyor. Bu konuda Turizm Bakanlığı’nın Maliye başta olmak üzere diğer ilgili bakanlıklarla da koordineli bir şekilde sahtecilik olayının üzerine gitmesi gerekiyor.
Sahte içkiden ölümler, Türkiye’nin en büyük turizm pazarı Rusya’da çok konuşuldu. Allah korusun tekrarı yaşanırsa Ruslar bu kez affetmezler. Ayaklarını bir çekerlerse yanarız.