Zeytin hasadının törene dönüştüğü gün
Türkiye’de davet aldığım zeytin hasatları aklımda kaldı ama kısmet Andria’da hasat etmekmiş. Yaşadıklarımı, gidemediğim Türk zeytinlik sahipleri ile paylaşmak istedim
Türkiye’de davet aldığım zeytin hasatları aklımda kaldı ama kısmet Andria’da hasat etmekmiş. Yaşadıklarımı, gidemediğim Türk zeytinlik sahipleri ile paylaşmak istedim. İtalya’da zeytin kültürel bir varlık olarak değerlendiriliyor. Bu bildiğimiz bir şey ama bunu nasıl başardıklarına tanık oldum. İtalya’nın Puglia bölgesinde bulunan Andria’daki hasat töreni, (gerçekten bir tören gibiydi) ya da tanıtıldığı adıyla “Frantoi Aperti.” Basitçe söylemek gerekirse, İtalya genelinde zeytin hasat zamanı zeytinliklerde sahipleri tarafından halka açık yapılan bir davet. Frantoi, zeytinleri kıran değirmen taşlarının adı imiş ama bugün zeytinlik anlamında kullanılan bir sözcük. Aperti ise açık demek.
BİLGİLENDİRİRKEN EĞLENDİRİYORLAR
Davet, bilbordlar’da ilan edilecek kadar da önemli ama, beni Andria Belediye’sine yaptığımız ziyaret esnasında cin gibi genç ve aralarında tek İngilizce konuşan Elia Pellegrino ayrıca uyarıyor ve “Çiftliğime yarın bin kişi gelecek, kaçırmayın” diyor. 140 hektarlık Pellegrino zeytinliği, “Açık Zeytinlikler” günü için tespit edilmiş iki çiftlikten biriymiş. Gittiğimde eğlenceli bir lunapark ortamı ile karşılaştım. Aileler çocuklarıyle birlikte gelmişler. Bu insanların bilgilenmesi kadar eğlenmeleri de önemsenmiş olmalı ki bir orkestra devamlı neşeli parçalar çalmaktaydı. Rengarenk boyalı bir lunapark trenine yine çoluk çocuk bindik. Bu komik tren, bizi zeytin toplayanların yanına götürdü. Elia hepimizi toplayıp vibratör makinasının zeytin toplamadaki yararlarını, zeytinlerin özelliklerini, ağaçları “seçici kesme” denilen, güneşin diğer dallara kolay ulaşmasını sağlayan bir şekilde budadıklarını çoluk çocuk, buraya trenle ulaşan herkese ter dökerek anlattı. Heyecanını bize geçirdi.
İlgimi çeken bilgiler arasında toprak üzerine düşen zeytinlerin katiyen toplanmadıkları var. İşçiliği getirisinden fazla tuttuğu gibi zeytinin kiri resmi tadımda hemen anlaşılırmış. Çiftlikteki zeytinlerin yüzde 95’i yeşil ve “Coratino” cinsi. Güçlü tadı ile etli yemeklere yakışırmış. Diğer zeytin çeşidi olan Peranzana ise daha tatlı imiş. Bu arada Giovanni Casetta’dan Kuzey Avrupa ülkelerinin Tunus yağını yeğledikleri bilgisini alıyorum. Bu zatın işi çeşitli zeytinyağlarını damak tatlarına göre ayarlamakmış. Yani iş, yetiştirmekle bitmiyor, dahası var.
TOPRAK KAPTA ADAÇAYLI FASULYE
Zeytin havuzlarında Elia ile ellerimizi zeytin yığınının içine daldırıyoruz. Hissettiğimiz sıcaklık zeytinde fermantasyon başlangıcının belirtisiymiş. Bunu engellemek için toplanan zeytin 24 saat bilemediniz en geç 36 saat içinde sıkılırmış. Sıkma sisteminde ise ısı en fazla 26 derece. Ayrılan yaprakları inekler yediklerinden bu mevsimde yapılan peynir daha lezzetli olurmuş (Buranın Burrata peyniri tatmaya değer.)
Son fasıl en keyifli andı. Devasa bir masanın başında tüm davetliler yedi, içti. Toprak kaplar içinde adaçaylı kuru fasulye, şarap ve taze zeytinyağına bandırılan buranın ünlü altamura ekmeği gibi son derece mütevazı ama bir o kadar da lezzetli yiyeceklerle tıka basa doyuyoruz. Bir kültür mirası şölene dönüşüyor... Üstelik burada ne gazeteci ne de fotoğrafçı var ama ürünü ilk baş tacı etmesi gereken halk her tarafta... Zira bu kültürü yaşatacak olan yine halk. İtalyanlar hiçbir olayı tesadüfe bırakmadıklarından neleri var neleri yoksa tanıtmakta birebirler ama inançlı olup öz kültürlerinden aldıkları güç hiç yadsınamaz. Tabii bir de eğlenceli olabilme yapıları... İnsanı sıkmadan çok şey öğretiyorlar...