Tantanasız lezzetler
Şimdi Amasya elması zamanı
Eskiden lezzetli beslenme önemsenirdi. Sonraları sağlıklı beslenme öne çıktı. Bu lezzete alternatif olmamalıydı ama oldu. Birde salataya talim edenler, yağı hepten gündemlerinden çıkaranlar tüm bu çabalarına rağmen sağduyulu beslenmediklerini gördüler. Çoğu kilo verecek yerde kilo aldı. Niye? Beslenmede bir ideal denge kuramadıkları için. Artı, çoğu kişi işin özüne de vakıf değil. Neyin ne olduğu tam bilinmedikçe beslenme de sonunda kadersiz bir kader olur.
Beslenme ve lezzet dengesini iyi kurmuş kişilerden, Sibel Tilev"in evinde öğle yemeği önerisini sevinerek kabul ettim. Hele mönüsünü duyunca... Tavuk suyuna sebze çorbası varmış. Bir öğle yemeği için ala. Sofraya oturduğumuzda tavuğun köy tavuğu olduğunu söyledi. Buna şapka çıkardım. Eski tavukların tadını hatırlayabilenler bu suda ne pişerse pişsin lezzetli olacağını da bilirler. Çorbada salatalarda düğme şeklinde mutlaka karışımıza çıkan dometesin izi yoktu. Sibel kışın mevsimi olmadığı için domates değil sadece salçası kullandığını söyledi. Çorbada pazı, mantar, maydanoz ve kereviz gibi kış sebzeleri vardı. Sibel kışın kış sebzelerini yani pırasa, karnabahar, lahana yediğini, domates, biber, kabak gibi sebzeleri ise açık havada, güneşte yetiştikleri yaz aylarına sakladığını söyledi. Benim gibi düşününen birinin sofrasında olduğuma sevindim.
Pancar turşusunun alameti
Sofradaki suluca yoğurt ise "Görüntüye aldırma bende iş var" der gibiydi. Sibel uzun süre yurt dışında kaldığı için yoğurt yapmanın üstadı olmuş. Sofradaki ev yapımı değilmiş ama ekşiliği enfesti ve bu da doğal üretilmiş olmasının belirtisiydi. Ekşiliği ve doğal yapıldıkları için zaten nerde bulsam kese yoğurdu alırım. Soframızdaki diğer çeşit artık nadiren görmeye başladığım pancar turşusuydu. Oysa bu ne müstesha bir lezzettir ve ne kadar çok Türk damak tadının sembolik lezzetlerinden biridir. Yapması da bir o kadar kolay, uzun süre saklanabilmesi de kocaman bir cabası. Turşuya iştahla elimi uzattım. Dişe gelir dokusu muhteşemdi. Tam turşu gibi, kıtır kıtır. Derken renginin de benim yaptıklarım gibi olmadığını farkettim. Meğerse Sibel pancarları buharda 15 dakika pişiriyormuş. Ben suyun içinde ve daha uzun süre pişiririm. Sibel "Pancar pişmeden bile tüketilebilir" deyince iyice aklım yattı. Dolaptan çıkardığı pancar turşusunu zevkle seyrettim. Pancarın damarları belli oluyordu. Salamurası ise benim tertipmiş; yani bir kilo pancar için yaklaşık iki ila üç bardak su, bir yemek kaşığı toz şeker, bir çay kaşığı tuz. Genelde ben tadına bakıp eksik olanı eklerim. Önemli olan su ve pancarların aynı seviyede olmaları. İçine de iki-üç diş sarımsağı da ince ince kıyıp koymak unutulmamalı. Ve de mevsimi geçmeden yapılmalı. Yazın buz gibi pancar turşusu muhteşem bir ikram olur... Kendinize ve konuklarınıza!
Şimdi Amasya elması zamanı
Yeme içme kadar dinamik bir ortam yok. Günde en az üç öğün yemek hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olunca, çeşit ve tat deneyimleri de sınır tanımıyor. Ancak tüketimde aranan haz maceracılığı sağlık içermeli ki beslenme aynı zamanda işlevini görsün yani doğru dürüst beslesin bizi! Kısacası Nisan ayında karpuz yemek marifet değil. Doğal ürünlerin merkezi haline gelen pazarlardan Reşitpaşa pazarını kaçırmamamın bu hafta getirisi Amasya elması ile Anamur muzu oldu. Her ikisi da doğal ve orijinal tohumdan yetiştikleri için hem lezzetteler hem de bedenimiz için sağlıklı bir hamle. Bu fiyatlardan belli oluyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte ya da ufacık tefecik içi dolu fıçıcık misali, minicik Amasya elması 5 lira iken ilaçlı ve orijinal tohum elmaları olmayan elmanın kilosu 1.75 lira... Misal; ekmeğe para almıyorlar ama midenizi boş doldurduğunuz bir gerçek.
Antik çağlardan gelen Maraş çöreği
Maraşlı Adem Bey sayesinde Maraş"ın enfes çöreği ile tanıştım. Tuzlu yapılan antik çağların araba tekerleklerini andıran içi çörek otlu bir çörek bu. Osmanlı dönemindeki çörek zenginliğini hatırlarsak kimbilir hangi bölgemizde ne çörekler var. Bence Türk mutfağı derken araştırılması gereken zengin bir lezzet kulvarı bu. Maraş ayrıca biberine sahip çıkan bir bölge. Kurutulup öğütülmüş kıpkırmızı Maraş biberi rengi ve lezzetiyle önemli bir yer edinebilir dünya gastronomisinde. Üstelik bu biber çekirdiği ayıklanarak çekilmiş yani safrası yok. Netice de bu hafta tantananız bir hedonizm süreci oldu benim için. Hedonizmi altın varaklı sulu pilav yemek gibi demode bir yaklaşımla sofraya oturanlara nisbet...