Lezzet izinde gerçek Türkiye’ye ilk adım
Claudia Roth’u tanımak...
Almanya Parlementosu’nda Yeşlileri eş başkan olarak temsil eden Claudia Roth’u tanımak gibi bir şansım var. Şanslıyım zira kafalarımız uyuşuyor. İnsaniyet, çevrecilik ve yemek konusunda uyumluyuz. Pozitif enerjisinin gücüyle Muğla’ya doğru ışınlandığımızda açıkçası en küçük detayları gözünden kaçırmayan Claudia Roth’un bu kadar çabuk Türkiye’nin lezzet tablosunu çözeceğini ummamıştım. Duyarlılığı, lezzet ve yemek kültürünü önemsemesi mutfağımızı selamete çıkaracak önerileri ile bu sevimli gezi bir o kadar da verimli oldu.
Hedef Ula idi ama daha yarı yolda lezzet sepetimiz dolmaya başladı. Güzergah üzerindeki Lökler’de bermutad durdum. Bal adresim budur. Nitekim Isparta’nın kompleksite taşıyan çiçek balı bizi bekliyordu. (Bu aralar hakiki bal bulmak zor, zira çoğuna şeker karıştırılıyor, bildik adrese gitmeli...) Özer Lök’ün eniştesinin güttüğü keçilerinin sütünden kendi tertibine göre yaptığı peynir, çocukluğumda yediğim peynirin aynısıdır. Yapılmış olduğunu görünce çouklar gibi sevindim. Ocak korunda kızartılmış, üzerine tereyağı sürülmüş pide ve bu peynir unutulmaz bir kahvaltı sahnesidir benim için... Claudia da peynirin tatlımsı lezzetini ve sert dokusunu çok özel buldu ve bayıldı. Ver elini Muğla ilinin ünlü pazar yeri. Devasa mekanda gözüm hemen futbol topu iriliğindeki karpuzlara takıldı. Evet, iri çekirdekli, nesli tükenmeye yüz tutmuş bu karpuzlar artık nadide; almalıydık. “Pazar yerleri düş yeridir” diyen Roth kurutulmuş patlıcan ve bamya dizilerini muhtemelen düşlerine katacak.
Claudia Roth’un hayran kaldığı Ula tatları
Ula’ya vasıl olduğumuzda Sultan Abla’nın çardağındaki asma yapraklarından yaptığı yalancı sarmayı, yöresel dilde bebeli (içli) taze börülce ve buzlu cacığı sofrada bizi bekler bulduk. Roth, ilk kez gördüğü taneli börülce yemeğine vuruldu. Üzerine nane serpiştirilmiş, zeytinyağı ile keyiflendirilmiş cacık için “Bu Almanya’da 3 yıldızlı lüks lokantaların mönüsündeki yaz çorbası“ derken yüksek mutfak onayı alıyordu. Yoğurdun ekşi lezzeti Roth’un yüzünde gülücük açtırdı. “En iyi yoğurt olan Türk yoğurdunu almak için Berlin’de en lüks bakkala gidiyorum. Elinizdekinin kıymetini bilmeniz gerekiyor” diyerek kulağımızı da çekti. Sarmalar serçe parmağı kadar olduğundan çekirdek niyetine tüketildi sofrada.
Ulalı film yönetmeni Yüksel Aksu’nun evine ziyarette ise annesi Gülizar Hanım’ın yaptığı otlu börek, katmer ve çay sofrası kurulmuştu. Demli çay ve katmer Roth’u fethetti. Bal katmerin kesin ilacı derken, laf ekmeğe uzadı. “Almanya’da en üstün kalitede ekmekleri Türk fırıncılar yapıyor. Garip gelecek ama Alman fırıncaların yapmayı unuttuğu geleneksel Alman ekmeğini Kreutzberg’deki Türk fırınlarından alıyorum. Çünkü sadece onlar yapıyor. İnsanlarınız o kadar zeki ki... Alman ekmeğinin ustası olmuşlar” dedi Roth. Cinselliğin bile konuşulduğu kadınlı erkekli sohbet ortamı Roth’u çok etkiledi. “Ve işte, kadını ile erkeği ile bu güzel insanlar ve bugün tattığım yemekler gerçek Türkiye“ demekten kendini alamadı. Yürü Claudia dedim içinden...
Tok mideyi ağırlamak zordur ama Roth Muğla Belediyesi’nin destekleriyle açılan Keyifoturağı’nda rakıya davet etmeden olmazdı. Ama önce Ula belediye reisi Nadi Şenkal’ı ziyaret. Ula’da yaşı genç halkın bisiklet kullanması Roth’u gönlünden vurdu. Hele Başkan’ın, dükkanlara getireceği naylon poşeti yasağını söylemesinde, dayanamadı “Avrupa’da bile benzeri olmayan bir yaşam biçimi, umarım kentin göbeğine konmuş kamyon parkını da kısa zamanda ağaçlı, dondurma satıcısı olan bir parka dönüştürürsünüz” dedi. “Dondurmam Kaymak“ filminin dondurmasına bile ilham veren Ali Özsoy’un sahlepli dondurması ile lezzetli Ula turumuzu noktaladık.
Oğlak etinin lokum gibi lezzeti herkesi büyüledi
Gün batımında, Muğla yaylasının Keyifoturağı’na vasıl olduk. En güzelini sadece bu bölgede yiyebileceğiniz yoğurtlu patlıcan kızartması ile Ula kavunu buranın enerji küpü işletmecisi Selma Girginer tarafından gönderildi. Annemlerin yazları göçtüğü Muğla yaylası serin ve karşımızdaki eski mescit dingin... Hoşgörünün her zaman egemen olduğu bu kentten ve çevresinden etkilenmemek mükün değil. Muğla Belediye Reisi Osman Gürün ve Almancıların masamızı ziyareti ile ortam birden kutlamaya dönüştü.
Bıçak gerektirmeyen oğlağın lokum gibi eti ise bir lezzet fenomeni. Hele Almaya’da
oğlak bulmanın bir düş olduğu Roth için... Dayanamıyor “En iyi eti de yine
Türk kasaplardan alırsınız. Oturduğum Charlottenburg’dan et almak için Türklerin olduğu Kreutzberg’e giderim“ diyor.
Karnımız tok derken yörenin koruk ekşili közde patlıcan salatasını kaşıklıyoruz. Sarımsaklı yoğurda pide bandırıyoruz. Yıldızlar ve ayla donanmış gökyüzü ise bu güzelliği doyumsuz kılıyor. Gece dönerken yarı yolda Claudia yediklerimizin listesini yapıyor. Tadı damağında kalan börek, börülce ve mantı gibi yemekleri Almanya’da yiyemediğine hayıflanıyor. “Döner, hamburgeri çoktan solladı ama iftahar edeceğiniz o kadar çok yemeğiniz var ki...” diyor ve ekliyor “Bu inanılmaz lezzetlerle Türkiye’yi tattım ve kokladım. Yaşadıklarım, kültürünüzün zenginliğinin kanıtı. Komşunun tavuğunu kaz görmeyin. Dünyayı bu zenginliğiniz ile tanıştırın. Gelenekler geleceğimizdir. Sizde o kadar çok var ki...”