Uluslararası bilim zirvesindeydim
Bilim zirvesinde neler konuşuldu?
Kanser aldı başını gidiyor! Kalp damar hastalıklarından ölümler daha da arttı. Diyabet hızla yayılıyor. Peki bilim adamları ne yapıyor? Hiç merak etmeyin, boş durmuyorlar. Marsilya’da Sanofi Aventis’in düzenlediği Immunoloji ve Metabolizma Konferansı’ndaydım. Dünyanın her yerinden gelen bilim adamlarıyla birlikte...
Doktorum. Ama bilim adamı olmak çok farklı bir şey. Bambaşka bir dünyaları var. Biz metropol insanlarının hangi meslekten olursak olalım sahip olduğumuz genel-geçer değerler sanki onlar için hiç önemli değil. "İnsanlık için yeni ne bulabiliriz" diye uğraşıyorlar. Katıldığım konferansa ancak özel izinle girebildim. Amacım bilim adamları ve dış dünya arasında bir köprü kurabilmek, tercüman olabilmekti.
Prof. Ziad Mallat Cambridge Üniversitesi / İngiltere
Damar sertliğine karşı aşı bulma yolundayız
Damar sertliği damar duvarının kronik yangısal bir hastalığı. Aynı zamanda kalp damar hastalıklarının çoğunun da sorumlusu. Yeni bir aşı bulma yolunda ilerleyen Cambridge Üniversitesi ekibinden Prof. Ziad Mallat ile konuştum.
* Damar sertliği konusunda araştırmalarınızda vardığınız son nokta nedir?
Şu anda bildiğimiz ateroskleroz (damar sertliği) damar duvarının kötü kolesterole karşı verdiği reaksiyon. Yani olayı tetikleyen kötü kolesterol. B lenfosit diye özel bir kan hücresi tipi var. Bu hücrelerin bir alt tipi damar sertliğinin damar üzerindeki kötü etkilerini artıyor. Eğer B hücreleri ortadan kaldırabilirsek, damar sertliğinin gelişmesini engelleyebiliriz.
* Ekibiniz damar sertliğine karşı bir aşı geliştirmeye çalışıyor. İşleyiş mekanizması nasıl olacak?
Bizi damar sertliğinden koruyan bazı hücre tipleri var. Bunların en önemlilerinden biri de T-lenfositlerin (vücudun bağışıklık mekanizması hücrelerinden) bir tipi. Biz bunlara düzenleyici T hücresi diyoruz. Kötü kolesterol T hücreleri ve B hücrelerini active edip damar sertliğine yol açıyor. Ama düzenleyici T hücreleri damar sertliğini önlüyor.
Aşının işleyiş mekanizması şöyle olacak: Aşı, düzenleyici T hücrelerini motive edecek, tetikleyecek. Düzenleyici T hücreleri de damar sertliğine yol açan T ve B hücrelerini engelleyecek. Böylece damar sertliği önlenmiş olacak.
* Erken yaşta bir doz, belki düzenli dozlarla aşıyla erken yaşta kalp-damar hastalıklarından ölümler de önlenmiş olacak. Her 4 erkekten birinin kalp krizi geçirdiği, damar sertliğine bağlı ölümlerin sık olduğu bir ülkeden geliyorum. Elinizi çabuk tutun lütfen.
Çalışıyoruz!
Prof. Anna Krook Karolinska Enstitüsü-Stockholm / İsveç
Şeker hastalığı kader değil egzersizle önleyebilirsiniz
* Araştırma konunuz kasın neden insüline dirençli hale geldiği... Kas hücreleri neden insüline direnç gösteriyor?
Kanınızda çok fazla glukoz (şeker) olduğunda pankrestan insülin salgılanır. İnsülin kandan glukoz geri alımını uyarır. Bu glukoz fazlası özellikle yağ ve kas hücrelerine gider. Kas çok büyük bir organ. Şişman bir kişide bile vücut ağırlığının neredeyse yüzde 50"sini oluşturuyor. Kas kandaki glukoz seviyesini düzenlemek için çok önemli. Tip 2 şeker hastalığında (erişikin tip diyabet) ilk bozulan şu: Kas artık insüline doğru yanıt veremiyor. Glukozu yerterli alamadığı için kandaki glukoz seviyesi yükselmeye başlıyor. Ekibimle birlikte şunu gördük: Egzersiz yaptığınızda kaslarınız insüline daha duyarlı hale geliyor. Böylece glukozu tekrar kandan almaya başlıyor.
* Yani bir anlamda kanı temizlemeye devam ediyor, değil mi? O zaman hiçbir diyabetli egzersizi ihmal etmemeli?
Kesinlikle... Anne babanızdan biri şeker hastasıysa veya doktorunuz şeker hastası olabileceğiniz konusunda uyardıysa mutlaka egzersiz yapmalısınız. Hastalığın gelişmesini engelleyebilirsiniz.
* Deneyi nasıl yaptınız?
Şeker hastası olan kişileri egzersiz öncesi ve sonrası incelemeye aldık. Kaslarına baktık. Egzersiz sonrası glukozu hücrelerin içine taşıyan proteinlerin arttığını gördük.
* İyi de ne kadar egzersiz yapmalılar?
Çok iyi soru bu... Farklı kişiler için farklı miktarda. Genel olarak yüksek tempolu ve daha fazla. Diyabet hastaları egzersizle daha iyiye gidebilir.
Prof. Peter Ghazal/ Moleküler Genetik bölümü Edinburgh Ünivesitesi Tıp Fakültesi / İskoçya
Bazı bebeklerde hastalıklara direnç geni var
* Siz bebeklerle çalışıyorsunuz. Araştırmalarınız Afrika’ya kadar uzanmış. Bebeklerin bağışıklık sistemlerini inceliyorsunuz....
Evet. Bebeklerin hastalıklara karşı nasıl yanıt verdiğine bakıyoruz. Niye bir bebek çabuk iyileşiyor da, öbürü iyileşemiyor. Bunu bulursak yeni tanı ve tedavi yöntemleri geliştirebiliriz.
* Peki şimdiye kadar ne buldunuz?
Bazı bebeklerde diğerlerinden farklı genler keşfettik. Bu bebekler hastalık yapıcı etkenlere karşı daha iyi mücadele ediyorlar. Böylece bu bebekler hastanede mi kalacak, yoksa gönderecek miyiz, karar verebileceğiz.
* Yani savaş genine sahipse evde de rahatlıkla iyileşebilir. Böylece gereksiz yere hastane masrafı da önlenmiş oluyor. Toplumların üzerinden büyük yük kaldıracak bir çalışma. Bunu kanser için de söyleyebilir miyiz?
Tabii, dünyada pek çok bilim adamı gruplar halinde bu konu üzerinde çalışıyor. Bazı ilaçlar çok zarar veriyor vücuda. Eğer hasta bu ilaçtan yarar görmeyecekse niye verelim ki? Yapmaya çalıştığımız doğru hastaya, doğru ilacı, mümkün olduğunca çabuk verebilmek. Buna kişiselleştirilmiş ilaç diyoruz.
* Ben buna haute couture drug diyeceğim. Kişiye birebir, tam uyan, oturan ilaç.
Denebilir, neden olmasın? (Gülüyor)
Prof. Lee Herzenberg Stanford Üniversitesi Genetik Bilimleri
Akşamdan kalanlara yumurta...
İnsanlığın çok şey borçlu olduğu çok değerli bir bilim kadını var karşımda. Son derece mütevazı. 1970"de eşi Prof. Lee Herzenberg’le birlikte flow cytometry tekniğini bulmuş. Bu teknikle hücre, kromozom gibi mikroskobik yapılar sayılabiliyor. Üstelik 1 saniye içersinde binlercesi! Özellikle kan kanserlerinde çok kullanılıyor. Ona soru sormaktan çok sohbet ettim. O kadar ilginç işleyen bir beyni var ki, size hemen uydusu haline getirebiliyor. İşte sohbetimizden bazı başlıklar...
* Günümüzde bilim adamı olmak isteyen genç azaldı. Oysa ben gençler bilimi sevsin istiyorum. Bilim sayesinde cevaplarını bilmediğimiz her soruyu anlayabiliyoruz. Tüm resmi görme şansınız doğuyor. Bilimin yeterli parası yok! Burada dinlediğiniz araştırmalar için çok ama çok para gidiyor. Daha çok destek gerek.
* Şişmanlık kişinin kendi bağışıklık sisteminden kaynaklanan bir sorun olabilir aynı zamanda. Bir ayakkabıyı herkese giydiremezsiniz. Herkesi aynı yoldan tedavi etmek mümkün değil.
* Sordum: 120 yaşına kadar yaşamak sıradanlaşacak mı?
Bilimde yarın ne olacağını söylemek çok zordur. Şimdi aklıma şu geliyor. Haydi 120 yaşına kadar yaşattık diyelim, erken emekli olacaklar. Bu insanlara kim bakacak?
O zaman yeni bir işe ihtiyaçları olacak. Ona da çare bulmak gerek.
* Neden sabahları yumurta yiyoruz? Çünkü sabahları glutatyon seviyesi çok düşük. Yumurtanın içinde sistein var. Bu da glutatyon sentezi için gerekli. Glutatyon hücrelerde önemli bir antioksidan. Her hücrede glutatyon var.
Uykuda onarım işemi glutatyon kullanıyor. Alkol glutatyon kullanıyor. Bu yüzden yumurta akşamdan kalmalar için iyi bir seçenek. Onarıma yarar.