Fransız kadınları neden şişmanlamaz?
İşte Fransızlarla Amerikalılar arasındaki fark...
Geçen hafta sonu Paris’teydim. Ara sıra ruhumu zenginleştirmek, kendime dışarıdan bakmak, farklı bir hava solumak, gözlem yapmak için çıktığım yolculuklardan biriydi... Bundan 15 gün önce de Amerika’daydım. İki ulusu karşılaştırma fırsatım doğdu. Çok net gözlemlerim var...
FRANSIZLAR
Fransızlar doğru-dürüst yemek yiyor. Yemeklerde hep yan masaları da gözledim. Başlangıcı, ana yemeği, tatlısı, içkisi, hiçbir şeyi atlamıyorlar!
Yavaş yiyorlar. Saatlerce sohbet ederek masada kalıyorlar.
Yiyeceklerden korkmuyorlar.
“Junk food” (kötü, sağlığa zararlı paket yiyecek) yok denecek kadar az.
Fast food zincirleri çok yoğun değil.
Hiç diyet dergisi veya light ürün görmedim. En azından ortalık yerde yok!
Kendileriyle barışık görünüyorlar.
Paris’te hiç aşırı şişman görmedim. Aslında şişman görmedim!
Son olarak efsanevi modacı Coco Chanel’in gençlik dönemini anlatan bir filmde rol alıyor Audrey Tautou. Ülkemizde de çok sevilen bir yıldız. Bazı insanları sevememezlik edemiyorsunuz. O da böyle işte; Fransız sinemasının Julia Roberts’ı! Bu yaz İtalya’da aşırı zayıf şekilde fotoğraflanınca Fransızlar “Böyle çok güzelsin, sakın kilo verme” diye tutturmuşlar. Haklılar da!
Diyet yapmıyorlar!
“Fransız Kadınlar Şişmanlamaz” adlı kitap 2005’te yayımlandığında best-seller olmuştu. Türkçe olarak da yayımlandı. Yazarı Mireille Guiliano Amerika’daki öğrencilik yılarında aşırı şişmanlamış, sonra Fransa’ya dönünce fazla kilolarından kurtulmuş biri... Şu anda önemli bir şirketin yöneticisi olan yazarın yararlanabileceğimiz gözlemleri var. En ilginçlerini seçtim:
Mevye sebze YERLER........
Günde 3 öğün yemek yerler.
Habire atıştırmazlar.
Hiçbir zaman kendilerini aç bırakmazlar.
Yağı-şekeri azaltılmış veya tamamen kaldırılmış yiyecekleri tercih etmezler. Gerçek yiyecekleri kararında yerler.
Bol sebze, meyve yerler.
Midelerini tıka basa doldurmazlar.
Herkesin farklı zayıf noktaları olduğunu ve bunları nasıl kompanse edeceklerini bilirler.
Çok fazla televizyon izlemezler.
Evde akşam yemeği yemeyi de en az dışarıda yemek kadar seksi bulurlar.
Yürüyebilecekleri her yere yürürler.
Bütün gün su içerler.
Çok iyi bir saç kesimi, bir kadeh şampanya ve güzel bir parfümle bir kadının birçok şeyi başarabileceğini bilirler.
Gülmeyi severler.
Diyet yapmazlar.
....Ve Fransız kadınlar şişmanlamaz.
AMERİKALILAR
Geçiştirmece şeklinde yemek yiyorlar.
Çok hızlı yiyorlar. Hep bir yerlere yetişme telaşı içinde gibiler. Yiyeceklerden korkuyorlar. Ortalık junk food kaynıyor. Hemen herkesin elinde ya bir gazoz, ya şekerleme-gofret görüyorsunuz. Her yerde diyet dergileri göze çarpıyor. Önemli bir endüstri haline gelmiş.
Adım başı bir fast food restoranı var. Amerika’da aşırı şişman görmek sıradan bir olay. Çoğu kişi de şişman kategorisinde.
NİSUAZ SALATA
Malzemeler:
n 80 gr light ton balığı
n 5-6 yaprak marul
n 2 avuç taze ıspanak
n 3 siyah zeytin
n 1 haşlanmış yumurta
n 1 avuç kiraz domates
Hazırlanışı:
Sos için
n 1 çay kaşığı hardal
n 1 tatlı kaşığı zeytinyağı
n 1 yemek kaşığı su
n 1 yemek kaşığı sirke / limon suyu
Ton balığının suyunu iyice süzün. Teflon bir tavada çevirerek pişirin.
Büyük bir tabağa marul ve ıspanakları ellerinizle parçalayarak koyun.
Domatesleri de ekleyip, sosu dökün ve iyice karıştırın. Orta kısma ton balığını yerleştirin. Yanlarını da halka halka doğrayacağınız yumurtayla süsleyin. İşte yaza hazırlanırken sık sık kullanabileceğiniz hem tok tutacak, hem zayıflatacak bir salata. Akşam yemekleri için ideal. Evde yemek olmadığı zamanlarda imdadınıza yetişebilir.
Alfalfa
Ülkemizde bilinmeyen, tanıtmaya çalıştığım bir tahıl.
n Londra’da yaşarken tahılını pişirerek veya filizlenmiş halini salatalara koyarak kullanıyordum. Ağızda bezelyemsi bir tat bırakıyor. Süper yiyeceklerden biri. Ülkemizde bulunmasa da bilmenizi istedim.
n Bezelye ve fasulye ailesinden mor çiçekli bir bitki.
n Adı Arapça’dan geliyor: “Tüm yiyeceklerin babası” demek.
n Kökleri çok derinlere ilerleyebiliyor. Hatta madencilerin kasklarına değdiği söyleniyor. Bu yüzden de topraktan vitamin ve mineralleri bünyesine daha rahat alabiliyor.
n 40’dan fazla bioflavanoid içeriyor (antioksidan bileşik)
n Yaşam için gerekli tüm vitamin ve mineralleri içeriyor.
n Kökeni Doğu Akdeniz ve Batı Asya.
n 1500’lü yıllarda İspanyollar Amerika’ya taşımış.
n Avrupa ve Amerika’da bitkisel destek olarak çok yaygın kullanılıyor.
n Narenciyeden 4 kat fazla C vitamini içeriyor.
n Lif oranı çok yüksek; kabızlığı önlüyor
n Tablet, toz, çay şeklinde de satılıyor.