Şampiy10
Magazin
Gündem

Ezici taciz şeker hastalığına yol açıyor

Diabetologia’da yayımlanan araştırmaya göre iş yerinde ezici taciz, diyabet riskini yüzde 50 artırıyor. Bu durum ayrıca motivasyon kaybının yanı sıra insan hayatını cehenneme çevirebiliyor.

İş yerinde ezici taciz ne demek önce onu açalım; iş yerinde patron, yönetici veya iş arkadaşınız veya çoğul kişi tarafından hor görülmek, sürekli söz veya davranışlarla bir şekilde taciz edilmek, rahatsız edilmek. Buna ezici taciz diyoruz.

Yeni bir araştırmaya göre iş yerinde bu tip taciz hem erkek hem kadınlarda Tip 2 Diyabet riskini artırabiliyor. Bu araştırma Diyabet konusunda çok saygın bir yayın organı olan Diabetologia’da da yeni yayımlandı.

İş yüküyle baş edilemiyor

Daha önceki araştırmalar işsiz kalma korkusu ve uzun çalışma saatlerinin diyabet riskini artırabileceğini göstermişti. Ayrıca ezici taciz ve şiddetin kişinin kendine güvenini etkileyeceği, iş yüküyle baş etme kapasitesini azaltacağını da ortaya konmuştu.

Kopenhag Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü’nden Tianwei Xu’nun liderliğindeki araştırmacılar İsveç, Finlandiya ve Danimarka’dan değişik iş gruplarını inceleyerek sonuca varmışlar.

Diyabet riskini yüzde 50 artırıyor

40-65 yaş arası 20 bin erkek, 25 bin kadını incelemişler. Daha gençlerin listeye dahil edilmemesinin nedeni gençlerde görülen Tip 1 Diyabeti ayırmakmış.

İncelenenlerin yüzde 9’u işyerinde ezici tacize uğradıklarını belirtmiş. 12 yıl sonra baktıklarında 1223 kişide Tip 2 Diyabet saptamışlar. Ezici tacize uğrayanların yaklaşık yüzde 50 daha fazla riski olduğu kayıt edilmiş.

Bir sosyal stres kaynağı

Araştırmacılara göre ezici tacize uğramak ciddi bir sosyal stres kaynağı. Bu da vücutta strese karşı yanıt oluşturuyor; birtakım biyolojik işlemlere yol açıyor. Çünkü strese yanıt rahatlama ihtiyacı içindeki kişinin daha fazla yemesine yol açabiliyor.

Yumuşak hali de var

Ezici taciz tartışma, hakaret, kabalık şeklinde kendini gösterebileceği gibi yumuşak biçimde de olabiliyor.

Kişiyi nasıl etkiliyor?

İşyerinde yaşamınızı cehenneme çevirebiliyor. Kendinize güveninizi yitiriyorsunuz. Depresyona giriyor ve hasta hissediyorsunuz. Motivasyon kaybına uğruyorsunuz. Ezici taciz her zaman zayıf kişiyi hedef almıyor. Güçlü bir kişilik tacizci tarafından tehdit olarak algılanabiliyor. Bu yüzden güçlü de hedef alınabiliyor.

Ne yapabilirsiniz?

Kendinize bir dost bulun ve insanlara neler olduğunu anlatmaktan utanmayın.

Taciz uygulayan kişiyle konuşun

Sizi nelerin rahatsız ettiğini anlatıp davranışlarının farkında olmasını sağlayın. Eğer siz konuşmak istemiyorsanız bir arkadaşınıza rica edin.

Avrupa’da üçüncü sıradayız...

Diyabet hastalarının sayısı açısından Türkiye, Avrupa’da Rusya ve Almanya’nın ardından üçüncü sırada.

Türkiye Diyabet Vakfı’ndan Prof. Dr. Mehmet Temel Yılmaz, Türkiye’de bugün yetişkin nüfusun yüzde 15’inin diyabet hastası olduğunu söylüyor.

Yazının devamı...

Yaş yalnız bir sayıdır!

Dünyada anti-aging konusunda önemli bir otorite olan Dr. Charles Eugster son kitabında yaşın ve yaşlılığın önemsizliğini anlatıyor...

Dr. Charles Eugster’den size daha önce de bahsetmiştim; bir diş hekimi, rekorlar kıran bir atlet, dünyanın en fit 97’liği, kitapları çok satan bir yazardı. Geçtiğimiz Nisan ayında doğal nedenlerle hayatını kaybetti. Dünyada anti-aging konusunda en çok aranan, konuşması istenen kişilerden biriydi. Eugster emekliliği “yavaş ölüm fermanı” olarak nitelendiriyordu. Emekliliğe karşıydı; emeklilikle birlikte hastalık ve ölümün geldiğine inanıyordu. 60 m - 400 m arası koşuyordu ve inaması zor ama 30 yaşında birinin performansına sahipti. İnternette sayısız videosu var; müthiş motivasyon sağlıyor, şiddetle öneriyorum. Dr Eugster’i izledikten sonra uzun süredir nazlandığınız egersizlere başlayacağınıza eminim! “Yaş yalnızca bir sayıdır” adlı kitabı geçen yıl çıktı. Kendini nasıl yenilediğini anlattığı kitabını henüz bitirdim. Size Dr. Eugster’in sağlıklı yaşlanma önerilerini sıralıyorum:

Dünyanın en fit 97’liğinden sağlıklı yaşlanma önerileri

1-Dişlerinize iyi bakın

Hayatta en büyük zevklerden biri de yiyeceklerden keyif almak. Bu yüzden diş ve diş etlerimizi korumak çok önemli. Günde iki kez floridli bir dişmacunuyla dişlerimizi fırçalayarak ve diş doktorunu düzenli ziyaret edip kontrolden geçerek diş sağlığımızı koruyabiliriz.

2- Artık sigarayı bırakın

Çoğu kişi sigaranın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu biliyor, ancak keyif aldıkları için bırakmakta zorluk çekiyorlar. Cesaret verici bir nokta var; yaşlı sigara tiryakilerinin gençlere göre sigarayı bırakmada çok daha başarılı olduğu gösterildi. Adım atın, çok daha rahat nefes alacak, kendinizi iyi hissedecek, kalp - akciğer sorunlarınızın ciddileşmediğini gözlemleyecek, felç riskinizi azaltacak ve daha uzun yaşayacaksınız.

3-Kemiklerinize dikkat edin

Genelde genlerinizin kemik sağlığınız üzerinde büyük etkisi var. Düzenli ağırlıkla çalışarak kemik yoğunluğunuzu artırabilirsiniz. Yürüyüş, tenis, jogging gibi ayak ve bacaklarınızın ağırlığınızı taşıdığı egzersizler hep yararlı. Kalsi-yumdan zengin yiyeceklerin yer aldığı beslenme biçimine sahip olmanız gerekiyor. Yaşlılarda D vitamini takviyesi güçlü kemikler için şart.

4-Sağlıklı bir bakış açısı edinin

Kendini iyi hissetme sadece fizikel sağlıkla olmuyor. Akıl sağlığınız da aynı derecede önemli. Bu ikisinin biririyle çok yakın ilişkide olduklarını düşünüyorum. Benim tecrübeme göre; iş ve egzersiz yaşamdaki yerim ve kendim hakkında pozitif hissettiriyor. Hobilerimiz, merak alanlarımızdan hep keyif alıyoruz. Yaşımız ilerleyince bunları neden sürdürmeyelim? Kendinizi kötü hissediyorsanız doktorunuza görünün; onlar için akıl sağlığınız fiziksel sağlığınız kadar önemli.

5- Sürekli iletişim halinde olun

En basiti; eğer aile ve arkadaşlarınız yakındaysa onlarla düzenli olarak görüşmeye çalışın veye size davet edin. Düzenli telefon görüşmeleri de yakın kalmanızı sağlar, yabancılaşmayı önler. İnternet iletişim için çok çeşitli olanaklar sağlıyor; e-mail atabilir, videofon görüşmeleri yapabilirsiniz. Diğerlerinin size önemsediğini bilmek hayata bakışınız üzerinde çok önemli.

Yazının devamı...

Dopamin diyetiyle 70 kilo verdi

Ünlü şef Tom Kerridge, Dopamin Diyeti’yle 3 yılda 70 kilo verdi. Üstelik gülümseyerek! Kerridge’e göre bu mutlu bir diyet.

Tom Kerridge, Michelin yıldızlı İngiltere’de çok tanınan, sevilen, televizyonda programlar yapan bir şef. Seyircilerin gözü önünde 3 yılda 70 kilo vererek dönüşüm geçirince fikirlerini kitaba dökmeye karar vermiş. Dopamin diyeti yemeklerini sunduğu bir davette Tom Kerridge ile tanışma fırsatı buldum. Mutlu, sakin, kendiyle barışık, kocaman bir adam. Kendini çok iyi hissettiğini söylüyor.

Bir diyet kitabı değil

Kitabının adı: Dopamin Diyeti. Ancak ünlü şef hiçbir zaman bir diyet kitabı yazmak için masa başına geçmediğini söylüyor. Amacı kendisi gibi yemeyi seven, çok kilo almış, belki doğru seçimler yapamayan birçok kişiye yardımcı olmak, mutluluğunu paylaşmak.

‘Bira içen, geceleri burger yiyen, peynir atıştıran koca adam gitti’ diyor. Kitabında verdiği tarifler et - balık, süt ürünleri, kuruyemiş, omletler, kıymayla yapılan tarifler. Şekerden ve alkolden uzak duruyor. Kitap düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli tariflerden oluşuyor. Yemekleri tatsız - tuzsuz değil; baharat ve soslarla zenginleştiriyor.

Diyetin adı neden dopamin?

Çoğumuz uzun süreli diyet uygulamakta güçlük çekiyoruz. Sava göre bu diyet farklı; bu diyette yenen yiyecekler beyinde dopamin salgısını artırıyor. Dopamin ‘multluluk hormonu’. Bu yüzden bu diyet bizi mutlu kılıyor. Nişastalı karbonhidratlar yerine, protein, sebze ve meyve ağırlıklı bir program. Diyette amaç beyinde mutluluk hormonu dopamin üretimini artırmak. Bu diyeti ünlendiren kişi de işte İngilizlerin ünlü şefi Tom Kerridge!

Yazının devamı...

Küflü yiyeceklere dikkat!

Küflü yiyecekler atılmalı! Çünkü küf, yiyeceklerimizin ve sağlığımızın önemli bir düşmanı. !

Yiyeceklerimiz genelde küf nedeniyle bozuluyor. Bu yüzden çöpe giden yiyecek miktarı da çok fazla. Normalde küflü yiyecek atılmalı, doğru! Ancak şöyle bir sıyırıp yiyenleri de çok gördüğüm için bu hafta küf konusunu mercek altına almak istedim.

Küflü yiyeceği tanımak zor değil; yiyeceğin hem görüntüsü, hem tadı değişiyor. Rengi yeşile dönüyor, üzerinde tüylü beyaz benekler oluşuyor. Tadı ve dokusu da faklı oluyor.

Küf nedir?

Bir tür mantar. Sporlardan oluşuyor ve bu sporlar havada da dolaşabiliyor. Binlerce çeşidi var. Küfün yaşamak, ilerlemek için suya, neme ihtiyacı var. Bazı peynirler bilinçli olarak mantarlar kullanılarak yapılıyor. “Penicillium roqueforti” adlı mantar mavi bazı peynirlere; -rokfor, stilton gibi- tadını veriyor. Yumuşak peynirde küfün bulunması peynirin bozulduğu anlamına geliyor. Bu peynirler genelde küf mantarının yanı sıra hastalık yapıcı bakteriler de içerebiliyor.

Elmaya dikkat!

Elma uzun süre bozulmadan saklanabilen bir meyve. Ancak kabuğu yara almışsa mantarlar buradan içeri sızabiliyor. Küflü veya hasar görmüş elmalar patulin adlı mikotoksini içerebiliyor. Böyle elmalardan hazırlayacağınız elma suyu ya da kek ishale yol açabilir.

Aflatoksin bir numaralı kanser nedeni

Küf ve diğer mantarlar tarafından üretilen toksinlere mikotoksin deniyor. İşte aflatoksin de iyi saklanmayan kuruyemiş, tahıl, kuru meyve ve diğer bazı yiyeceklerde görülen küflerin oluşturduğu bir mikotoksin. Birinci derece karaciğer kanseri nedeni. Vücuda alınan aflatoksin süt, idrar ve karaciğere geçerken DNA’yı mutasyona uğratarak kanser meydana getiriyor. Bir çok çalışma aflatoksinler ile artan karaciğer vakaları arasında bir ilişki olduğunu göstermiş. Kanser Araştırma Merkezi, aflatoksinleri “Grup 1” kanserojenler sınıfına dahil etmiştir.

Küflenen yiyeceği atın

Küfü sıyırdığınızda mikotoksinini de sıyırıp almış oluyorsunuz. Ama yiyeceğin içine çoktan nüfuz ediyorlar. En doğrusu: Küflü yiyeceği tamamen atmak aksi takdirde bağırsak ve mide sorunları oluşur.

En tehlikelisi kuruyemiş

Kuruyemiş eğer küflendiyse en tehlikeli yiyecek haline geliyor. Nedeni ise ‘aspergillus flavus’ mantarıdır.

Ekmek en çok küflenen yiyeceklerden

Ekmeği saklamak için en iyi yer ekmek kutusu veya serin bir dolap. Ancak haftalık alışveriş yapıyorsanız, ekmeği buzdolabında saklamak ideali. Hiçbir zaman pişiridğiniz pilavı oda sıcaklığında açıkta bırakmayın. Çünkü pirincin içinde çok kolay yiycek zehirlenmesine yol açan toksinler oluşuyor. Pişirdiğiniz pilavın arta kalanının doğru buzdolabına yerşeltirin. Birkaç gün boyunca güvenle yiyebilirsiniz. Hemen hemen tüm yiyecekler küflenebiliyor. Ancak bazı yiyeceklerin küflenmeye daha çok eğilimi var. Özellikle su oranı yüksek taze yiyeceklerde risk yüksek. Paket yiyeceklerde kullanılan koruyucular küf oluşumu ve çeşitli mikropların üremesini büyük oranda engelliyor.

25 bininci tüp bebeğe kutlama!

1999 yılında Dr. Hakan Özörnek’in medikal direktörlüğünde İstanbul’da kurulan Eurofertil tüp bebek merkezi, önceki gün 25 bininci tüp bebek sayısına ulaşmanın mutluluğunu ekip olarak kutladı. Kutlamada bir konuşma yapan Eurofertil Medikal Direktörü, Dr. Hakan Özörnek, “Her defasında kısırlık tedavisi gören bir ailenin daha Eurofertil ailesine katılarak bebek sevinci yaşaması bizi çok mutlu ediyor. Amacımız, anne baba adaylarına en iyi olan hizmeti sunarak mükemmel bir deneyim yaşatmak” dedi.

Yazının devamı...

Cildinizde sihirli değnek etkisi gösterecek 8 yiyecek

Cildi sağlıklı tutmak sadece sağlık açısından değil, aynı zamanda güzel ve fit görünmek için de önemli. İşte cildinizi sihirli değnek değişmişçesine parlatacak 8 yiyecek...

1-Avokado - Sağlıklı yağ deposu

Avokado yağlı bir meyve; içerdiği yağın yüzde 80’i sağlık için çok yararlı ve hem iç hem dış cildimizi iyileştiriyor, güzelleştiriyor. Avokado potasyum mineralinden de zengin; bu özelliğiyle sinir hücreleri arası iletişimi kolaylaştırıyor.

2- Ceviz - Yaşlanmayı önlüyor

Ceviz özellikle kalp ve beyin sağlığımız için çok gerekli olan Omega-3 yağ asitlerini içeriyor. Ancak aynı zamanda Omega-3 yağları eşittir güzel cilt! Pırıl pırıl, dinlenmiş görünümlü, yaşlanması gecikmiş bir cilt için kesinlikle Omega-3’leri bol bol almamız gerekiyor. Günde bir küçük avuç ceviz yemeyi alışkanlık haline getirin.

3-Zeytinyağı - Güzellik iksiri

Zeytinyağı sağlığımız için yine çok faydalı olan tekli doymamış yağları içeriyor. Adeta bir güzellik iksiri. Cilt için kullanabileceğiniz en güzel ‘içilebilir‘ krem. Aynı zamanda uzun yaşamın kanıtlanmış sırlarından biri. Her gün en az iki yemek kaşığı tüketmeye çalışın.

4-Somon - Ciltte harikalar yaratıyor

Somon yağlı bir balık. Ülkemizde hamsiyle birlikte en çok sevilen yağlı balıklardan. Her mevsim bol bulmak - yemek mümkün, pişirmesi de kolay. İçerdiği Omega-3 yağ asitleriyle ciltte harikalar yaratıyor. Haftada iki kez somon yemeyi alışkanlık haline getirin.

5- Domates - Cildin bodyguard’ı

Domates yüzde 95 oranında su içeren bir sebze. Cildimizin suya ihtiyacı olduğunu unutmayalım; bu tür sulu sebzeler cilt için yararlı. Domates son yollarda içerdiği likopen adlı antioksidan açısından da mercek altında. Likopenin prostat ve meme kanserine karşı etkili olduğu araştırmalarda gösterildi.

6-Maydonoz - Dokuları sıkılaştırıyor

Maydanoz bol C vitamini içeriyor; C vitamini de cilde destek veren kollagen dokusunun birbirine daha sıkı bağlanmasını sağlıyor. Yani cildimiz yumuşamıyor, elastikiyetini kaybetmiyor. Diri kalıyor. Ayrıca C vitamini tüm cilt hastalıklarına karşı bağışıklık mekanizmamızı güçlendiriyor.

7-Havuç - Bitkisel A vitamini

Havuç beta-karoten deposu. Beta karoten ise A vitaminin bitkisel şekli. Vücudumuzda A vitaminine çevriliyor. A vitamini cilde destek sağlayan, güçlendiren vitaminlerden. Aynı zamanda çok güçlü bir antioksidan. Havuçu iyi bir diyet yiyeceği olarak da kullanmak mümkün.

8-Taze kırmızı biber - Parlak bir cilt için

C vitamini denince akla ilk gelen yiyecek taze kırmızı biber olmalı! Çoğu kişi hala portakal, mandalina, limon diye düşünüyor, ancak narenciye grubu C vitamini içerikleri açısından listenin ortalarında yer alıyor. Taze kırmızı biberi kahvaltıdan başlayarak her öğünde tüketmenizi öneririm. Aynen kendi cildi gibi bizim cildimizi de parlatıyor.

Yazının devamı...

Bağışıklığı güçlendiren 10 besin

Sonbahar geldi; tabii soğuk algınlıkları da! Mevsim değişikliklerinde bağışıklığımızı da güçlendirmek gerekiyor. Şimdi önce bağışıklık ne bakalım, ardından bizi koruyacak yiyecekleri öğrenelim.

A vitamini

İki şekli var. Hayvansal gıdalarda bulunan retinol ve bitkilerde bulunan beta karoten. Beta karoten vücuttta retinole çevrilebilir. Ancak retinol kalitesinde A vitamin alabilmek için altı kat fazla beta-karoten içeren besin yemeniz gerekir. Bu şu demek: Et yediğinizde havuç yediğinizden daha çok A vitamini alıyorsunuz.

Hangi yiyeceklerde var?

Karaciğer, böbrek, yumurta, buğday, mantar, baklagiller, fasulye, domates, kereviz, havuç, patates, fıstık, ceviz, cashev, avokado.

C vitamini

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hastalıklara karşı savaşta çok etkili. Strese karşı hormonların yapımında, enerji üretiminde, vücudun destek dokusu olan kollagen yapımında görevli. Kemikleri, cildi, eklemleri güçlendiriyor. Kanser ve kalp hastalığına karşı koruyor.

Hangi yiyeceklerde var?

Yeşil ve kırmızı biber, acı biber, maydanoz, kivi, yeşil yapraklı sebzeler, narenciye grubu meyveler (portakal, mandalina, greyfurt, limon) kavun, brokoli, karnabahar, lahana, çilek, bezelye, soğan.

E vitamini

En güçlü antioksidanlardan biri. Hücre yapısının bozulmasını engeller. Kansere karşı koruyucu. Vücudun oksijeni kullanmasına yardımcı olur. Yaraların iyileşmesini hızlandırır. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önler. Cildi güzelleştirir.

Hangi yiyeceklerde bulunuyor?

İşlemden geçmemiş yağlar, zeytinyağı, balık yağı, buğday, mısır, ayçiçeği, fıstık, susam, soya yağları, fındık, fıstık, badem, ton balığı, sardalya, somon, yumurta sarısı, domates, koyu yeşil renkli sebzeler.

Çinko minerali

Antioksidan, birçok enzimin yapısında bulunuyor. Yaraların iyileşmesi, büyüme ve gelişme, testis ve yumurtalıklardan salınan hormonların kontrolü, stresle savaş, kemik ve diş sağlığı, saç ve kılların uzamasında rolü var.

Hangi yiyeceklerde bulunuyor?

Et (özellikle koyun ve dana eti), karaciğer, peynir, zencefil kökü, istiridye, tam ekmek, yumurta sarısı, buğday ürünleri, susam, ayçiçeği çekirdekleri, kakao, fıstık, esmer pirinç, badem, bezelye, turp.

Kırmızı biber

Yıllardır hep en çok C vitamini portakalda var diye öğretildi. Ancak aşağıdaki tabloda da göreceğiniz gibi kırmızı biber başı çekiyor. Şanslıyız; ülkemizde hem kırmızı, hem yeşil biber bol yetişiyor. Sabah kahvaltılarınızda domates salatalığın yanına mutlaka biber de ekleyin. Sofranızdan kırmızı ve yeşil biberi eksik etmeyin.

Sarımsak

Dünyanın potansiyeli en yüksek doğal ilaçlarından biri. Vitamin-mineral ve güçlü antioksidanlardan da zengin. Soğuk algınlığı riskini azaltıyor. Özellikle sonbahar ve kış aylarında yemeklerinize 1-2 diş sarmısak atmaya özen gösterin.

Zerdeçal

İçindeki kurkumin adlı bileşik enfeksiyonları önlüyor. Vücudu güçlendiriyor. Hintlilerin baş tacı. Ancak herkesin seveceği bir tadı yok, biraz acımsı; çorba ve özellikle türlülere karıştırıldığında yemesi hoş.

Virüssavar süper gıdalar

Kırmızı et

Yumurta

Taze kırmızı biber

Taze yeşil biber

Sarmısak

Soğan

Propolis

Yoğurt

Zerdeçal

Çörek otu

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.