Şampiy10
Magazin
Gündem

Karpuz - peynir gibisi var mı?

Türkiye Çin’den sonra en çok karpuz üreten ülke. Bizi İran takip ediyor. Karpuzun etli kısmı beta-karoten ve C vitamini, çekirdekleri ise çinko ve selenyum mineralleri içeriyor. Bunların hepsi çok önemli antioksidanlar. Peynir vücudumuzda üretilemeyen zorunlu amino asitleri içeriyor. Bu nedenle komple protein kaynağı.

İnanması güç biliyorum, ancak Türkiye 40 derecelerde kavrulurken İngiltere’deki evimde kalorifer yakıyorum!

En çok da karpuz peyniri özlüyorum. İngiliz eşime karpuz peyniri ilk sunduğumda çok şaşırmıştı. İkisinin yan yana sunulduğunu, birlikte yendiğini hiç görmemişti çünkü.

Tadına o da bizim gibi bayıldı. Gelin bu hafta biz Türklerin çok sevdiği karpuz-peynir ikilisini mercek altına alalım.

KARPUZ

- Anavatanı Afrika’nın güneyi. MÖ. 2000 yıllarında Mısır’da ekiliyormuş. MS. 10. yüzyılda Çin’e ve Hindistan’a geçmiş. Avrupalıların karpuzu tatması ise çok daha sonraları mümkün olmuş.

- Türkiye Çin’den sonra en çok karpuz üreten ülke. Bizi İran takip ediyor.

- Karpuzun etli kısmı beta-karoten ve C vitamini, çekirdekleri ise çinko ve selenyum mineralleri içeriyor. Bunların hepsi çok önemli antioksidanlar.

- Karpuzdan kalsiyum, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum, çinko da alıyoruz. Ancak hepsi eser miktarda. Asıl öne çıkan hastalıklara karşı koruyan, cildimizi güzelleştiren C vitamini.

100 gramında 30 kalori var Kan şekerini yükseltiyor

- Kan şekerini hızlı yükselten bir meyve, glisemik indeksi yüksek. 100 gramında 6.2 gram şeker var.

Diyabetlilerin dikkat etmesi gerekiyor.

- Tuz oranı çok düşük olduğu için hipertansiyonlular için faydalı.

- Diüretik etkisi var; idrara çıkartıyor. Böbrek hastaları için faydalı .

- İçinde citrulline diye bir madde var. Bu madde vücutta damarları gevşeten bir bileşiğin yapımını tetikliyor. ABD’den Sebze Meyve Araştırma Merkezi araştırmacılarından Bhimu Patil karpuzun vücutta aynen ereksiyonu kolaylaştırıcı ilaç alındığında oluşan etkiyi gösterdiğini savunuyor. Amerikan Yiyecek Data sistemi için çalışan bir diğer araştırmacı Penelope Perkins ise bu etki için günde 6 kase karpuz yenmesi gerektiğini belirtiyor.

PEYNİR HANGİ SÜTTEN YAPILIRSA BESİN DEĞERİ ONA GÖRE DEĞİŞİR

Yazının devamı...

Parlak bir gülüş için ne yemeli?

Başarının anahtarlarından biri de gülümsemek, pozitif olmak. Gülümsemekten çekinmeyeceğimiz parlak, sağlıklı, bembeyaz dişler gerekiyor bunun için! Dişlerimiz için en sağlıklı yiyecekler ve içecekleri Diş Hekimi Sevgi Keskin sıraladı...

BEMBEYAZ SAĞLAM DİŞLER İÇİN BU YİYECEKLERİ BAŞ TACI EDİN

1-Yeşilçay: Antioksidan olması sebebi ile kansere karsı etkilidir

2-Peynir: Ağız için ph dengesini sağlar. Çürük oluşumunu engeller

3-Elma: Diş etlerini kuvvetlendirir

4-Deniz ürünleri: Fosfor, kemik ve diş dokusunun sertleşmesini sağlar

5-Yoğurt: Kalsiyum içeriği ile dişeti hastalığı olan kişilerde dişetlerini sağlamlaştırır

6-Çilek: Dişetlerine içinde bulunan asitler ile plak oluşumunu azaltır. İçerdiği C vitamini diş etlerini güçlendirir

7-Süt ürünleri: Kalsiyum açısından kemikleri güçlendirir

8-Adaçayı: Antiseptik özelliği ile mikropları öldürür

ÜLKEMİZDE DİŞ FIRÇASIYLA HİÇ TANIŞMAMIŞ OLANLAR VAR

Ülkemizde yıllık diş fırçası tüketimi 1 adetin altında; bu demektir ki hiç diş fırçası kullanmayan pek çok kişi var. Türkiye’de kişi başı düşen yıllık diş macunu oranına baktım; 2010 verilerine göre 110 gr. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımda dramatik bir fark var. Örneğin; İngiltere’de kişi başına düşen yıllık diş macunu tüketimi 359 ml, ABD’de 400 ml. Şimdi anlıyorum bu Amerikalıların hepsinin neden bu kadar bembeyaz dişlere sahip olduğunu… Bozuk dişlisini hiç görmedim!Ancak İngilizlerin öyle aman aman dişlere sahip olduğunu söyleyemeyeceğim!

Dişeti Hastalıkları Uzmanı Dr. Uluç Yılmaz ağız , diş ve diş eti bakımında düzenli diş fırçalamanın çok önemli olduğunu vurguluyor.

- Diş günde kaç kez fırçalanmalı? Nasıl fırçalanmalı?

İdeal bir ağız bakımı için dişlerimizi her ana öğün sonrası fırçalamalıyız. Besin tüketme alışkanlıklarımız yıllar içinde değişmektedir. Gittikçe daha kolay parçalanabilen, daha yumuşak bir diyetle beslenmekteyiz. Bu da bakteri plağı birikimini ve yapışkanlığını arttırmakta ve dişlerin temizliğini güçleştirmektedir. Bu nedenle kahvaltı ve öğle yemeği sonrası ve en önemlisi yatmadan önce gerekli bakımı yapmamız son derece önemlidir.

- Dişler kadar diş etlerimizin de sağlıklı olması önemli, değil mi?

Evet. Ağız bakımı sadece dişlerin fırçalanmasını içermez, dişeti bakımı da aynı derecede önemlidir. Diş fırçamızın hem diş, hem de dişetini kavrayarak yuvarlak hareketler ile temizlenmesi bireyi hem diş çürüğüne hem de ülkemizde çok yaygın olarak görülen dişeti hastalıklarına karşı koruyacaktır.

- Ne kadar süreyle fırçalamalı?

İdeal bir fırçalama süresi iki dakikadır.

- Peki normal fırça mı, elektrikli fırça mı?

Elektrikli diş fırçaları bakteri plağını daha hızlı uzaklaştırmakta ve özellikle ağız içinde ulaşılması zor olan bölgelerde daha etkili bir temizlik yapmaktadır. Titreşim ve rotasyon hareketleri ile doğru fırçalama tekniğinin uygulanmasını sağlar.

Ayrıca kullanım süresini ve fırçalama sırasındaki aşırı hareketleri denetleyerek bireye yol gösterir. Bununla birlikte çocukların ve gençlerin diş fırçalama motivasyonlarını arttırdığı gibi yaşlı veya ellerini kullanmakta zorlanan fiziksel olarak düşkün bireylerin ağız bakımını da oldukça kolaylaştırmaktadır.

- Hangi sıklıkla diş hekimine gitmeli?

Altı ayda bir yapılacak kontroller ve diş taşı temizliği gibi ağız bakımı işlemleri kişiyi dişlerini erken yaşta kaybetmekten kurtaracaktır. Altı ayda bir yapılacak kontroller sırasında diş hekimi sadece diş ve dişetin de gördüğü sorunları belirlemez aynı zamanda hastanın ağız bakımı alışkanlıklarını da denetleyerek yol gösterir.

Yazının devamı...

Vitamin ve mineralleri yeterince alamıyoruz

Vitamin ve mineraller konusunda uluslararası uzmanlığa sahip önemli kişilerden biri olan Dr. Luca Barella İstanbul’daydı. Şu anda Bayer Global Medikal Müdürü olarak görev yapan Dr. Barella uluslararası çapta medikal birçok başarıya imza atmış bir bilim insanı. Vitamin mineral ve diğer destekler konusunda soru sorulacak en doğru kişilerden. Hazır buraya gelmişken kaçırmadım, kendisini soru yağmuruna tuttum.

Dr. Barella, kaç yıldır vitamin-mineral destekler üzerinde çalışıyorsunuz?

2000 yılında bir ilaç şirketinde araştırma grubu lideri olarak başladım. O zamanlar E vitamininin insan vücudundaki rolünü araştırıyorduk. Kısacası 15 yıldır bu hayranlık uyandırıcı moleküller üzerinde çalışıyorum.

Vitamin-mineralin görevleri neler?

Vitamin ve mineraller normal bir metabolizma, büyüme ve sağlıklı olmak için küçük miktarlarda ihtiyaç duyduğumuz zorunlu besinlerdir. Mineraller ve vitaminlerin çoğu vücutta üretilemiyor, o yüzen dışarıdan yiyeceklerden almak zorundayız. Eğer yeterli miktarda almazsak, yetersizliklerine bağlı bozukluklar başlıyor.

Siz destek olarak alınmalarının önemli olduğunu vurguluyorsunuz. Bu konuda bazı değişik görüşler de var; “Destekler doğal değiller, almayın, sadece yiyeceklerden alın gibi”...

Günlük ihtiyacımız olan vitamin ve mineralleri yiyeceklerden alma konseptiyle tamamen aynı fikirdeyim. Aslında sağlıklı ve dengeli bir beslenme biçimi protein, karbonhidrat yağ gibi diğer önemli makro besinleri de sağlıyor. Ancak ne yazık ki önemli bir çoğunluk yiyecekle gerekli ve yeterli vitamin mineralleri alamıyor. Sağlık yetkillerince önerilen günde beş porsiyon sebze-meyve önerisini yerine getirmek çoğumuz için güç.

Haklısınız. Düşünüyorum da bir günde yediğim sebze-meyve çoğunlukla beş porsiyonu bulmuyor. 4’te kalıyorum!

Batı toplumlarının önemli bir bölümünün neden yeterli vitamin-mineral alamadığının açıklaması bu aslında... Bu gibi durumlarda toplu bir vitamin-mineral desteği beslenme açığını kapatmada faydalı olabilir. ‘Doğal’ (yiyecekten) veya ‘sentetik ‘( destekten) aralarında bir fark yok. Her iki şekli birbirinin aynı. Vücut aralarında bir ayrım yapmıyor. Her ikisi de etkili ve vücudumuz için aynı şekilde iyi...

Türkiye’deki eksiklik düzeyi nedir?

Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Türkiye’nin de iyi bir beslenme şekli var ve çoğu insan yeterli yiyeceğe ulaşabiliyor. Vitamin eksikliği nadir. Ancak birçok ulusal araştırma Türkiye’de yiyecekle mikrobesinlerin yeterli alınamadığına işaret ediyor. Buradan yola çıkarsak; kronik vitamin-mineral yetersizliklerinin metabolizmamız üzerinde uzun süreli etkileri olabilir. Genel sağlık ve iyi olma halimiz üzerinde uzun süreli negatif etkiler yaratabilir.

Bir de son 10 yıldır Koenzim Q10 denilen kimyasal bileşiğin adını çok sık duyar olduk. Ne yararları var?

Koenzim Q 10 vücudmuz tarafından üretilen vitamin benzeri bir madde. Ana görevi vücudun enerji üretimine yardımcı olmak. Diğer bir deyişle Koenzim Q10 vitamin ve minerallerle yiyeceği vücut enerjisine dönüştürmek için iş birliği yapıyor.

Madem vücut üretiyor, neden dışarıdan destek gerekli?

Yaşla birlikte vücudun Koenzim Q 10 üretme kabiliyeti azalıyor. 20-30 yaşlarından sonra Koenzim Q 10 seviyesinin vücudu riske sokacak şeklide azalmaya başladığı konusunda kanıtlar var. Ayrıca kolesterol düşürücü statin grubu ilaç kullananlarda da Koenzim Q 10 seviyesi düşüyor.

Kimlerin daha çok Koenzim Q 10’e ihtiyacı var?

- Eğer 45 yaş üzerindeyseniz,

- Statin grubu ilaç kullanıyorsanız,

- Yüksek enerji gerektiren fiziksel veya zihinsel aktiviteniz varsa

- Koenzim Q 10 desteği almanızı öneriyorum.

- Koenzim Q 10 bazı kardiyovasküler durumlarda da destek tedavisi olarak uygulanıyor.

Yazının devamı...

Kadınlar hamileyken hiç alkol almamalı!

İngiliz Tıp Birliği’nin Başkanı Prof. Al Aynsley Green hükümetin kadınlara hamilelikte alkol kullanımı konusunudaki uyarılarının kafa karıştırıcı oldğunu, karmaşa yarattığını ve tek- net bir öneri getirilmesi gerektiğini belirtti ve ‘ Hamilelik döneminde alkol tüketiminin güvenli dozu yok’ dedi. Prof. Green etiketlere ‘ Alkol doğmamış çocuğunuzun sağlığını bozabilir’ şeklinde uyarı yazılmasını istiyor. Halihazırda İngiltere’deki sistemde şişelerin üzerinde hamile bir kadın silüeti, üzerinde de bir çizgi var. Ancak çoğu uzman bu uyarının işe yaramadığını düşünüyor.

İngiliz Tıp Birliği ‘Eğer hamile kadın alkol tüketirse bunu haftada 2 birimle veya tek seferde içecekse 1 veya 2 birimle sınırlamalı’ diyor. İngliz Sağlık Sistemi’nin bu konudaki genel önerisi ise farklı: Hamileliğin ilk 3 ayında düşük riski nedeniyle kadınların alkolden uzak durmasını öneriyorlar. Geriye kalan zamanda ise haftada bir veya 2 kez, 1 veya 2 birimden fazla alkol tüketmemeleri gerektiğini belirtiyorlar. İngiliz Tıp Birliği’nden Prof. Sheila Hollin net konuşuyor: ‘Hamilelikte alkol tüketiminin bebeğe zarar verdiğini biliyoruz. Bu zararın boyutları değişiyor; çocuğun zekasından, davranışına, ilişkilerine, öğrenme ve fiziksek bozukluklara kadar…’

İngilizlerin alkol ve hamilelik konusuna bu kadar önem vermelerinin önemli bir nedeni var: İngiltere’de her yıl yaklaşık 7000 bebek anneleri hamileyken alkol kullandığı için zarar görmüş olarak doğuyor.

Hangi sütü içmeli?

Günümüzde bir çok kişi inek sütünün kendilerini şişirdiğini , gaz yaptığını söyleyerek alternatif sütlere yöneliyor. Keçi sütü, soya sütü, badem sütü, yulaf sütü, pirinç sütü vs. Yurtdışında henüz Türkiye’de hiç görmediğimiz çok değişik sütler de var. Sütün içindeki laktoz adlı şekeri metabolize etmek için gerekli laktaz adlı enzim yeterli değilse kişide bazı şikayetler olabiliyor. Bazı- larının inek sütündeki proteinlere hassasiyeti veya alerjisi de olabiliyor.

Yağsız süt mü, yarım yağlı mı, tam yağlı mı?

Son araştırmalar yağsız sütün en iyi seçim olmadığını ortaya koyuyor. Yağsız sütün yağı ve kalorisi daha az , kalsiyumu daha fazla. Ancak yağda eriyen A ve E gibi vitaminleri yağsız sütten alamıyoruz. Bu iki vitamin de bizi kansere ve yaşlanmaya karşı koruyan çok güçlü iki antioksidan vitamin aynı zamanda!

Ya bebekler?

İngiltere Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki önerisi şöyle:

- İlk 6 ay bebek mutlaka anne sütüyle beslenmeli.

- 1 yaşından itibaren tam yağlı inek sütü verilebilir.

- 2 yaşından itibaren yarım yağlı süt verilebilir.

- 5 yaşından sonra yağsız süte geçilebilir.

Yazının devamı...

Yakında doğayı reçete edeceğiz

Doğanın içine doğduk, onunla evrim geçirdik, ama şimdi çoğumuz metropollerde yaşıyoruz ve doğadan çok uzağız, değil mi? Dünya nüfusunun yüzde 50’si şehirlerde yaşıyor. 2050’de bunun yüzde 70‘e çıkması bekleniyor. Araştırmacılara göre çok yakında biz doktorlar doğayı reçete etmeye başlayacağız.

Amerikalıların araştırmasına göre doğa negatif düşüncelerin takılmış plak gibi ( yeni nesiller artık bu terimi anlamayacaktır!) zihnimizi tırmalamasına izin vermiyor,aksine zihnimizi yumuşatıyor.

Stanford Üniversitesi’nden bir grup doğada yürüyüşle, şehirde kalabalık bir caddede yürüyüş arasındaki farka bakmış.

Beyin scanleri 90 dakika çınar ağaçları, kuşlar, sincaplar arasında yürüyen kişilerde zihinsel hastalık riskinin bulunduğu bölgelerde aktivitenin azaldığını göstermiş. Stanford Üniversitesi’nden Gregory Bratman ‘İnsanoğlunun evirimi gözönüne alındığında şehirleşme bir göz kırpma süresinde olup bitti .

Doğada yaşamın duygusal durumumuz ve kavrayış yetimiz üzerinde çok önemli etkileri var. Doğanın zihin üzerindeki etkilerini psikolojik ekosistem hizmeti olarak düşünebilirsiniz’ diyor.

Stanford Üniversitesi şimdi doğadaki bu olumlu etkilerini büyük şehirlere taşımanın yollarını arıyor.

Yeni sağlık trendi: Orman banyosu

Japonya ‘dan dünyaya yayılan yeni bir sağlık trendi var: Shinrin-yoku; yani orman banyosu.

Japonya’da 24 ormanda yapılan çalışma ağaçlar arasında yürümenin kan basıncını düşürdüğünü, stres hormonu kortizol seviyesini azalttığını ortaya koydu.

Orman banyosu veya terapisi Japonlar için yeni bir yöntem değil aslında… Japon hükümeti 1982’den beri bu yöntemi ‘mobil meditasyon’ olarak tanımış. Japonya Orman Vakfı da terapiyi destekliyormuş.

Orman banyosu bağışıklığı güçlendiriyor

Toyku Nippon Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Qing Li ve ekibi deneyleri için genç erkek ve kadınları 3 günlük orman terapisine sokmuşlar. Gruplar ormanda sık ağaçların bulunduğu yollarda yürüyüşler yapmış, orman içindeki otellerde konaklamış. Önce ve sonrasında kan tahlileri yapılmış.

Araştırmaları sonucunda orman banyosu yapanların enerjisinin arttığını , vücutlarında bağışıklık mekanizmasını güçlendiren hücre sayısının çoğaldığını gözlemişler. Prof. Li ağaçlardan çıkan uçucu yağların (örn; mikroplara karşı savaşan ve bağışıklığı güçlendiren limonene gibi ) solunmasının da bu etkide rolü olduğunu düşünüyor.

Orman banyosu depresyon için de kullanılacak

Orman banyosu kullanımı dünyada gitgide yayılıyor. Sadece kan değerlerini düzeltmek için değil, ruhsal sorunlar içinde kullanılacak. İngiltere,Exeter Üniversitesi’nden psikolog Dr. Mathew White anksiete veya depresyon için ‘ orman reçetesi’ verilecek birçok projenin yolda olduğunu açıkladı.

Dikkat! Sağlıklı yiyecekle de kilo alabilirsiniz!

Bazı sağlıklı atıştırmalıklar bize faydadan çok zarar veriyor olabilir mi acaba? Bazı protein barlar neredeyse 400 kalori içeriyor.

İki ayrı ülkeden; Almanya,Münih Teknik Üniversitesi ve ABD. Pennsylvania Üniversitesi’nden bilim insanları biraraya gelip bir araştırma yapmışlar. Sonuç ilginç: Sağlığına dikkat eden çoğu kişinin örneğin 500 kalorilik bir cips paketinden uzak durduğunu, ama aynı kaloriyi müsliden almakta sakınca görmediğini belirtiyorlar. ‘ Sağlıklı yiyecekle de kilo alabilirsiniz’diyorlar.

Kontrollü yiyen, kilosuna çok dikkat eden kişilerin bile sağlıklı diye algılanan yiyecekleri yedikten sonra daha az aktif olduğunu gözlemişler.

Müsli örneğinde olduğu gibi çoğumuz bazı yiyeceklerdeki kalori miktarını önemsemiyoruz. Kendimi düşünüyorum da şimdi; evet, çok sevdiğim patates kızartmasını yerken aşırı dikkatli davranıyorum, ama bol kalorili müsliden iki porsiyon yemekte sakınca görmeyebiliyorum.

Ayrıca egzersizde yaktığımız kaloriyi de abartıyormuşuz! Örneğin; bantta 1 saat tempolu yürüyüp 300 kalori yaktığımızda her şeyi yiyebileceğimizi sanıyoruz, değil mi? Oysa bu sadece 3 iri dilim ekmek demek!

Yazının devamı...

“İftar sofrası ‘hafif’ olmalı!”

Doğru beslenme bilincimiz giderek artıyor. Çoğu kişi bu bilinci iftar sofralarına da yansıtmak istiyor. İftar sofrası nasıl olmalı? Ülkemizin beslenme ve diyetetik alanındaki en sayın hocalarından biriyle; Bilim Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu ile konuştum.

Bol sıvı tüketin

Bu yıl ramazan geçen yıllarda da olduğu gibi yaz sıcağına denk geldi. Artan hava sıcaklıkları birtakım sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Bu nedenle dengeli beslenme daha da önemli... Oruç süresince vücudumuz yaklaşık 17-18 saat susuz kalıyor. Yeterli sıvı ihtiyacını mutlaka karşılamamız gerekiyor. Susama hissetmeseniz bile iftar ve sahur arasında sık sık su için.

Hızlı yemek yemeyin

Hızlı yemek yemek insülin salınımını yükseltiyor. Ardından yorgunluk, uyku hali ve çarpıntı gibi rahatsızlıklara yol açıyor. Bu nedenle iftarı, hafif yiyeceklerle ve azar azar yiyerek açmakta fayda var. Esas yemeğe yaklaşık 1.5 saat sonra geçilmeli.

Esas yemekte neler olmalı?

* İftar ile sahur arası ise iftar açılışı, iftar yemeği, gece yatmadan önce bir ara öğün ve sahur yemeği olmak üzere dört öğün olarak planlanmalı.

* Esas yemekte yenilecek yemekler; mevsime uygun bir salata, 1-2 dilim ekmek, bir kâse çorba, ufak bir kâse yoğurt veya bir bardak ayran olarak seçilmeli. Bu seçim, vücudunuzun sıvı, vitamin, mineral ihtiyacını ve lif gereksinimini sağlayacak.

* Yemekler fazla baharatlı olmamalı. Gereğinden fazla pide, ekmek veya hamur işi tüketilmemeli.

* Özellikle kızartmalardan, hamur işlerinden, aşırı şeker ve yağ içeren besinlerden uzak durulmalı. Bu tür besinlerden uzak durmakla, gece oluşabilecek hazımsızlıklar ve mide yanmalarının önüne geçmiş olacaksınız.

* Tatlı olarak da sütlaç, muhallebi ve güllaç gibi sütlü tatlılar tercih edilmeli. Sıcak havalarda ramazan tatlısı olarak kalsiyum ve protein açısından zengin, kalorisi diğer tatlılara göre düşük olan dondurma da iyi bir alternatif.

İftar sonrası yürüyün

İftar sonrasında kısa yürüyüşler de unutulmamalı. Yedikleriniz daha kolay hazmetmenize yardımcı olur. Fazla kalorileri yakmanın en güzel yollarından biri. Hem de rahat uyumanızı sağlar.

“Sahura mutlaka kalkmalısınız”

Ramazanda çoğu kişinin yaptığı bir yanlış var: Sahura kalkmamak. İftarla sahur arasını mümkün olduğunca uzatmak gerekiyor.

Sahurda süt ürünlerini baş tacı edin

Sahur oruca hazırlık; bu yüzden uzun süreli tokluk sağlayan, kan şekerini daha yavaş yükselten et, süt, peynir, yoğurt ve yumurta gibi besinler sofranızda muhakkak olmalı. Mevsime uygun meyve ve sebzeler de sofradan eksik edilmemeli.

Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu’ndan örnek Ramazan mönüsü

İftar

1-2 Hurma

Bir parça beyaz peynir

1-2 zeytin

Bir ufak kase çorba (tarhana, mercimek, ezogelin, domates, şehriye, sebze vs.)

Bir ince dilim ekmek

Bol su

20 dakika sonra

Ana yemek

Etli sebze yemeği veya etli sebze dolmaları ilk tercih olmalı

Sade et yemekleri (İlk tercih yoksa): Haşlama et veya et sote gibi..

Mevsim sebzesinden yapılmış elma sirkesi ve zeytinyağlı salata

Ufak bir kase yoğurt veya cacık

Ekmek veya makarna/pilav (burada Kastamonu yöresine has siyez bulgurunu özellikle ekmek yerine öneririm. Hem uzun süreli tokluk hem de bol lif nedeni ile çok uygun bir karbonhidrat kaynağı)

2,5 saat sonra

Ara öğün

Bir porsiyon güllaç (yarım yağlı sütle hazırlanmış meyva ile zenginleştirilmiş)

veya

Bir top dondurma ile tüketilen yarım elma tatlısı

veya

İki kayısı ve bir şeftali artı 3-4 ceviz.

Sahur

* Bir kase çorba (tarhana, mercimek, ezogelin, domates, şehriye, sebze vs.)

* Sebzeli peynirli omlet

* Menemen ya da kıymalı gözleme ya da kıymalı tepsi böreği

* Söğüş salata

* Zeytinyağlı sebze yemeği (ör: zeytinyağlı patlıcan ya da zeytinyağlı enginar)

* 2-3 dilim kızarmış ekmek (kızarmış ekmek midede su tutucu özelliğinden dolayı sahurda böyle tüketilmesini öneririm)

* Arzu edilirse şekersiz hazırlanmış meyva komposto.

* Yumurta tüketilmediyse yerine bir kase yoğurt çok uygun olur.

* İftar ile sahur arası suya alternatif açık limonlu çay veya kefir de uygundur.

Yazının devamı...

İftar için light tariflerim var

Malum Ramazan ayındayız... Her gün akşama ne pişirsem diye düşünüyoruz. Ben de bu hafta iftara uygun hem sağlıklı hem de lezzetli tariflerime yer verdim. Tatlıdan uzak duramayanlara tavsiyem light baklava, vejeteryanlara ise körili nohut.

Ramazan ayındayız. ‘Akşama ne pişirsem, iftarda ne ikram etsem ‘diye daha çok düşünüyoruz. Bu hafta da size kendi mutfağımdan iftara da çok iyi giden bazı light tariflerimi veriyorum. Bir mönü defterim var. Misafir geleceği zaman mönülerden birini seçip olduğu gibi uyguluyorum. Böylece misafir ağırlamak çok daha pratik hale geliyor. İşte bu mönülerimden üç tanesi…

BALIK SEVENLERE…

Köri soslu somon

Malzemeler

- 4 küçük dilim somon

- 4 limonun suyu

- 2 yk zeytinyağı

- 1 yemek kaşığı köri

Hazırlanışı

- Köri-limon suyu ve zeytinyağını ısıya dayanıklı bir kapta karıştırın.

- İçine somonları yerleştirin. Biraz da su ekleyebilirsiniz.

- Buzdolabında 3-4 saat bekletin.

- 150 derece fırında ağır ağır pişirin. Yaklaşık 30 dakika yetiyor.

- Yanında semizotu ile servis edin.

- Bu tabak Omega -3 bombardımanı. Kalp-damar sağlığı için çok yararlı olan Omega -3 yağ asitleri hem somonda bol , hem de içeren semizotunda. Semizotu b en fazla Omega-3 içeren bitki. Bizde yabani ot gibi biter her yerde, kimse kıymetini bilmez. Ülkemizde çok bol, kıymetini bilelim, bol bol yiyelim.

LİGHT BAKLAVA

Malzemeler

- 6 adet ince baklava yufkası

- 1 kase ceviz ( çekilmiş) veya Antep fıstığı( çekilmiş)

- 2 yemek kaşığı toz tatlandırıcı

- Tereyağı(eritilmiş)

Hazırlanışı

- Fırına süreceğiniz kabı tereyağıyla iyice yağlayın

- İçine 1. yufkanızı yayın. Üzerine fırçayla tereyağı sürün.

- 2. Yufkayı yayıp yine tereyağı süürn. Ancak bukez ceviz veya antep fıstığından da nolca serpin.

- 3-4-5 . yufkalarala da aynı işelmi tekrarlaın. En üste yayacağınız yufkanın üztü boş kalsın.

- Tepsinizi önceden 170 derce ısıtılmış fırına sürün.

VEJETARYENLERE….

Körili nohut

Malzemeler

- 500 gram haşlanmış nohut

- 250 gram küp domates ( 2 kutu hazır domates )

- 2 adet kırmızı soğan

- 2 yemek kaşığı zeytinyağı

- 1 yemek kaşığı köri

- 1 tatlı kaşığı zerdeçal tozu

- 1 tatlı kaşığı acı biber salçası

Hazırlanışı

- Soğanı minik kıyın. Zeytinyağında çevirin.

- İçine domatesleri de ekleyin. Çok az su koyarak pişirin.

- İçine haşlanmış nohutu, baharatı, salçayı da ekleyip karıştırın. n Kısık ateşte iyice suyunu çeksin.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.