Yeraltının ve rüyaların Bilinmeyenleri
.
Bu hafta “tekinsiz” yazarımız Latife Tekin’in rüya gibi yeni kitabı ve yeraltı edebiyatının ünlü yazarlarından Palahniuk’un “Tekinsiz”i sizi farklı dünyalara götürecek.
Latife Tekin’den rüya gibi bir kitap
Alvaro Mutis’in “Son Rıhtım”ını okuduğumdan beri başka kitap okumak istemediğimi itiraf etmeliyim. Takıntılı bir okur olarak, hep o incecik kitabın içinde dolaşıp durdum. Altını çizdiğim cümleleri tekrar tekrar okudum, hatta takıntımı saplantıya dönüştürerek gecenin bir yarısı arkadaşlarımı arayıp kitabı anlattığım bile oldu. Sanki Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı”sındaki kendini kör eden nakkaşlardan olmak istiyordum, usta bir nakkaşın resmettiği güzel minyatürün üzerine gül koklamak istemeyen...
Sonra “Latife Tekin”in yeni kitabının çıkacağını öğrendim. Beklerken “Ormanda Ölüm Yokmuş”u elime aldım (daha önce okumamıştım) ve bir kez daha kendimi kör etmediğim için hayata şükrettim! Çünkü Latife Tekin bu kitabında biz fani okurlara şöyle bir cümle bahşetmişti: “Değiştim ben, bütün acılarımdan kurtuldum, hem de hiç günaha girmeden.” Veya “Her şey bir ürperiş için...”
Tekin’in bu cümleleri zihnimdeki hangi yarım kalmış şiirle birleşir bilemem, (zaman gösterecek) ama bu şiirsel anlatımı bırakıp yeni kitabı; “Rüyalar ve Uyanışlar Defteri”ne geçmekte zorlanmadığımı hemen söylemeliyim. Hem de bu kitap genelde şiirsel anlatımla bağdaşmayan denemelerden oluşsa da. Çünkü Tekin’in anlatımında denemeler, dümdüz metinler bile şiirseldi. “Dır”lı, “dir”li fiiller yerlerini ucu açık, tamamlanmayan, okuru uyku ile uyanıklık arası bir hale sokan rüyalara bırakmıştı. Latife Tekin, bir nevi istiareye yatmıştı bu kitabında. Türkiye üzerine, rüyalar bazen de kabuslar görmüş bunları kaleme almıştı... Her biri birer rüya olan bu metinleri, bir suya anlatır gibi şimdi okurlarına anlatıyordu.
Tekin’in kitabında her kesime ve kuruma eleştiri var. Ne de olsa, o soyadının aksine edebiyatımızın “tekinsiz yazarı.” Hiçbir düzenle ve sistemle bağdaşmak istemeyen, her an bir “nanik” yapıp içinde yer aldığı oyunu bile bozabilecek bir mızıkçı! Ama beni kitabında eleştirilerinden çok anlatımı çarptı. Mesela Michel del Castillo’dan yaptığı alıntı (samimiyet, dürüstlük ve cesaret üzerine konuşmadan önce Castillo’nun bu sözlerinin okumasında fayda var) ya da AB müzakerelerinin Haymana Ovası üzerinden dönen pazarlıkla anlatıldığı rüya gibi...
Ancak benim için en güzeli “Ya Direniş, Ya Ölüm” başlığını taşıyan rüyaydı. Latife Tekin’in kendisini bir yılbaşı gecesi kutlamasında gördüğü bu rüyada atılan “Kahrolsun faşist zaman! Tüccar devlet... Ya cehennem ya cennet... Çocuklara özgürlük” sloganı gülümsettiği gibi en masum ve bir o kadar da unuttuğumuz arzularımızı, hayallerimizi hatırlattı.
Yeraltı edebiyatı dizisine yeni bir roman
Yeraltı edebiyatının kült romanlarından “Dövüş Kulübü”nün yazarı Palahniuk’un yeni kitabı “Tekinsiz”, yaşamaktan, var olan hayatını, aile ilişkilerini, iş hayatını sürdürmekten yazmaya vakit bulamayanların hikâyesini anlatıyor. Onların sadece üç aylığını düzenli hayatlarının fişini çekip, bir gazetede verilen ilan üzerine bir eve gidip yazı yazmalarını, inzivaya çekilmelerini... Herkesin birbirine Leydi Çöplük, Ajan Fitneci ya da Aziz Bağırsaksız gibi takma isimler verdiği bir eve gidip hikayeler yazacakken huzurlu olması gereken yerin hızla kabusa dönüşmesini... “Yeraltı Edebiyatı” dizisi hayatla derdi olan, huzursuz ruhlar için her daim bir öneride bulunur. Nitekim yeraltı dizisinin şu anonsu bile kitapları takip etmek için yeterli: “Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkarların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanların, dili, sesi Yer altı Edebiyatı...”