Size bir “Sır” vereyim mi?
Evrenin bir sırrı varsa ve sıfırdan zengin olanlar, tarihe adını dahi olarak yazdıranlar, hastayken iyileşenler de bu sırra eren kişilerse Türkiye gibi bir ülkede organ nakli ile hayata dönen biri olarak size şunu söyleyeyim; yalan söylüyorlar
Evrenin bir sırrı varsa ve sıfırdan zengin olanlar, tarihe adını dahi olarak yazdıranlar, hastayken iyileşenler de bu sırra eren kişilerse Türkiye gibi bir ülkede organ nakli ile hayata dönen biri olarak size şunu söyleyeyim; yalan söylüyorlar.
Ama mesele yalan söylemeleri de değil hatta bunun üzerinden milyon dolarları götürmeleri de... Mesele, IQ’su yerlerde sürünen bu yalanların ilgi görüyor olması. Mesela “Secret” kitabındaki şu bölüm gibi. Zira bu bölümün tek kelimesinin doğru olması bile iktisat fakültelerinin derhal kapatılması anlamına gelir. Şöyle diyor, bir kutsal metinden kopup gelmiş havası yaratan o özlü söz: “Bir insanın parasının olmamasının tek sebebi, paranın kendilerine gelmesini düşünceleriyle engelliyor olmalarıdır. Her olumsuz düşünce his ve duygu, iyi şeylerin size gelmesini engeller, para da buna dahildir.”
Açın arkadaşlar düşüncelerinizi, uzak tutun olumsuz düşünceleri kendinizden! Ne olmuş yani bir gecekonduda oturuyorsanız ve kanalizasyon taşmışsa\’85 Boş verin, tenekeye diktiğiniz kırmızı sardunyanızı seyredin siz. O çamur basmış mutfağınızda da güzel bir çay demleyin. Ne olmuş etraf battıysa, sizin temizletecek paranız yoksa, belediye de bir türlü gelmediyse\’85 Hiç önemli değil, nasılsa siz bu pozitif enerjinizle yakında zengin olacaksınız. Hatta en iyisi o evi bırakın şöyle Boğaz’da deniz manzaralı ferah bir eve taşının. Kredi kartınızla ödeyin, yakında zengin olacaksınız ya o zaman ödersiniz. Çünkü bu kutsal kitabın kutsal cümlesine göre başınıza gelen olumsuz şeyler sizin düşüncelerinizin ürünü, başkasının değil. Yani siz bir Afrikalı olsaydınız, madenlerde çalıştırılsaydınız da bu sizin kabahatinizdi. Ya da Irak’ta, Filistin’de her gün ölüm ile yaşam arasındaki o çizgide gidip gelen biri olmanızın kabahatlisi sizsiniz. Hatta töre cinayetine kurban giden bir kadın olmanızın da\’85 Çünkü siz nasıl yaşanacağını bir türlü düşleyemediniz. Ah siz var ya siz!
Hani bir akıllı bu lafları etti, bir başka akıllı yazdı, bir diğeri yayınladı peki milyonlarcası metroda, otobüste okurken hiç mi bir yanlış görmüyor. Bir Allah’ın kulunun aklına “Yok ben mazoist falan değilim, tabii ki iyi yaşamak isterim” demek gelmiyor.
İşin acı tarafı ise insanların bu metinlere sığınacak kadar çaresiz olmaları. Çünkü her ne kadar sosyologlar bu kitapları “yeni bir anlam arayışı” olarak yorumlasalar da, ne yazık ki kazın ayağı hiç bu kadar derin sularda gezinmiyor. İnsanlar artık dünyayı, sorunlarını değiştirebileceklerine inanmıyor ve böylece de karşımıza “yaşadığın şehrin altyapısını düzeltemezsin ama sardunyanı seyrederek o sorunların seni etkilemesine izin vermezsin” gibi çaresizlikten medet uman bir bakış açısı çıkıyor. Yani dış koşulları değiştiremiyorsan kendini değiştir. Bunun için sana gerekli olan sevgi ve pozitif enerjiyi de kutsal kitapların üslubunu anımsatan kitaplarda bulabilirsin. İyi de sevgi, pozitif enerji ne SSK’daki kuyrukları eritiyor ne de işsizliği, fakirliği, hastalıkları.