Sanatın iyileştirici gücü
.
Sanat ne içindir? Ya da iyi sanat nedir?
Bu soruya yanıt aranırken genellikle dört ölçütten hareket edilir. Teknik, tarihsel, politik ve şaşırtıcılık ölçütleridir bunlar.Felsefenin popular çocuğu Alain de Botton ve kurmuş olduğu Hayat Okulu’nun eğitmenlerinden John Amstrong’un birlikte kaleme aldıkları “Terapi Olarak Sanat” ise bu dört kavrama ek olarak bir de “iyileştirici güç” yani “şifa” ölçütünü getiriyor.
Şimdi biraz duralım ve sevdiğimiz bir tabloyu ya da çok etkilendiğimiz bir sergiyi düşünelim. Sahi o tablonun bizi o kadar etkilemesinin nedeni neydi? Mensubu olduğu akım mı? Kusursuz tekniği mi? Tarihsel boyutu mu? Daha önce bir benzerini görmemiş oluşumuz mu? Yoksa bunların ya da birkaçının bir araya gelerek içimizdeki bir yaraya, sızlayan bir anıya dokunuşu mu? Botton ve Amstrong’un bu sorulara yanıtı şöyle: “Bu kitap sanatsal değerlendirme için beşinci bir ölçüt getiriyor: Bir sanat yapıtı, şifa bulmamıza yardım ettiği ölçüde önemli kabul edilebilir. Bir eserin iyi veya kötü olması, içsel ihtiyaçlarımıza ne ölçüde cevap verdiğine, tanımlamış olduğumuz (bellek zayıflığından, farkına varmadığımız küçük detayların değerini bilemeyişimize kadar) yedi psikolojik zaaftan birine ne ölçüde derman olduğuna bağlı olabilir.
Bu beşinci ölçütü benimsemenin kanon anlayışımız açısından çeşitli sonuçları olacaktır. Bu okumada, sanat yapıtlarının iyi ya da kötü olduğunu söylediğimizde, benliğimizin derinliklerinde olanlara dair bir fikir vermiş oluruz. Sonuçta aynı eserleri diğer okumalarla da değerli bulup sevebiliriz, ancak bu sefer onları farklı nedenlerle; ruhumuza iyi geldikleri için severiz. Bir eserden yalnızca onu kavrayarak değil, kendimizi keşfederek de bir şeyler çıkarabiliriz.
Gördüklerimiz karşısında kendi içimize bakmaya hazır olmalıyız. Sanat kendi başına değil bize göre; zaaflarımızı, sözgelimi unutkanlığımızı, umutsuzluğumuzu, yücelik arayışımızı, kendimizi anlarken yaşadığımız zorlukları ya da aşk hasretimizi giderdiği ölçüde iyi ya da kötü sayılacaktır. Dolayısıyla, biz bir sanat yapıtının künhüne (bütününe) varmadan önce, sanat yapıtı bize kendi kişiliğimizi tanımamızda yardım edecek, böylece biz de zaafımızı hafifletmek ya da ortadan kaldırmak için neler yapabileceğimizi öğrenmiş olacağız.”
Elbette sanata yeni bir ölçütün hem de “fayda” amacı güden bir ölçütün getirilmesi sanat eğitimine, müze ve sergilere ilişkin yeni yorumlar gerektiriyor. Botton ve Amstrong “Terapi Olarak Sanat”ta tüm bunları geniş bir yelpazede tartışmış. Ve bence Orhan Veli’nin şu dizelerini yorumlamışlar: “Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel/ Kelimelerin kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce.”