Şairlerimi keşfederken
.
Üniversitedeyim. Harçlığı yol parasına ve kantinde bir çay-tosta yeten herhangi bir öğrenciyim. Tutkuyla okumak, okur olmak da isteyen...
Lise edebiyat kitaplarındaki hikayelerden, seçme şiirlerinden bile medet umuyorum.
Babamın kütüphanesindeki kitaplarsa çoktan hatmedilmiş hatta ikinci kez okunmuştu. Kütüphaneye gitsem, ne isteyeceğimi bilmiyorum. Günümüzdeki gibi kitap ekleri, edebiyat web siteleri hatta çok satan listeleri bile yok.
Kitapçılar bir derya ben de yüzme bilmeyen maviye tutkun bir âşık.
Bir adım atsam boğulacağım sanıyorum. Kitabevi çalışanlarıysa benden beter; birkaç yazar ve şair bellemişiz, dünyayı onların etrafında döndürüyoruz.
En büyük derdimse şiir. Bir yerlerde dizeleriyle içimdeki dinmek bilmeyen fırtınayı, tüm fotoğraflara yansıyan hüznümü anlatan şairler olduğunu biliyorum. Ama isimleri nedir, hangi şiirleri yazmışlardır, hiçbir bilgim yok. Kitap bütçemse küçücük. Onu bir şiir kitabına harcayıp yanlış karar vermekten ödüm kopuyor.
Derken çareyi buluyorum: antolojiler! Her şairin en güzel ve onu en iyi anlatan şiirlerinden oluşan seçki kitaplar.
Bunun üzerine küçük bütçemi biraz daha çoğaltıp bir antoloji parası biriktiriyorum ve doğru Beyoğlu’na. Gözümün tuttuğu bir Türk Şiirleri Antolojisi’nde karar kılıyorum.
Eve koşuşum, hızla yemek yiyişim, bir bardak çayla odama kapanışım ve sabah saatlerine kadar okuyup okuyup notlar alışım sanırım hayatımın en güzel anlarındandı. Sabah ezanı okunurken elimde tuttuğum kağıda bir hazine haritasına bakar gibi bakıyordum. Bu, şair ve şiirlerin isimlerinin maddeler halinde yeşil mürekkepli kalemle yazıldığı bir saman kağıdıydı.
Artık yolumu bulmuştum, bir haritaya sahiptim. Bundan sonrası sabır ve çalışkanlığa kalmıştı.
Ertesi gün bu listeyle aynı kitapçıya gittim ve kitaplarımın ne kadar tuttuğunu hesaplattım. Karşıma çıkan rakam benim küçük bütçelerimi kat kat aşıyordu. Ama ümitsizliğe kapılmadım çünkü bazı arkadaşlarım okul saatlerinin dışında promosyon elemanı olarak marketlerde çalışıyor ve harçlığımızın asla büyüyemeyeceği kadar para kazanıyorlardı. Ailemi ikna ederek ben de bu işlerden birine başvurdum. Üç-dört ay sonra hayalini kurduğum şiir kitaplarımın parasını biriktirmiştim. Hatta fazlasını...
En yakın arkadaşımı bile çağırmamıştım kitapçıya giderken. Yalnız olmak istiyordum. Kitapçıdan elimde poşetlerle çıkınca da önce güzel bir yemek yemiştim. Ne de olsa hak etmiştim. Dahası bugün benim bayramımdı ve artık zengin bir öğrenciydim.
Sonra kitaplarımı tek tek çıkarıp masanın üzerine koymuştum. Ne birinin kapağını açtım, ne de okudum. Hem de tek satır bile.
O gün, o kafede sadece uzun uzun masamın üzerindeki zenginliği seyretmiştim, o kadar!