Orhan Pamuk’un ‘tuhaf’ kafası...
.
Orhan Pamuk, geleneğine geri döndü ve yeni kitabının çıkış tarihini yine aralık ayına denk getirdi. Zira Pamuk’un romanları genellikle (Sessiz Ev, Masumiyet Müzesi hariç) nasıl karlı bir kış günü başlarsa, kitaplarını da dört yıl arayla aralık ya da ocak aylarında yayımlardı. Ancak Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasıyla birlikte yazarın tüm yazarlık ritüelleri bozulmuştu. Mesela her sabah Nişantaşı’ndaki evinden Cihangir’deki “yazıhanesi”ne giden, günde sadece yarım sayfa yazan, yazarken voltalar atan, boş buzdolabını karıştıran ve günün sonunda aklına güzel bir cümle gelmişse bunu yazmayıp ertesi güne saklayan, böylece ertesi güne şevkle başlamayı amaçlayan, bilgisayar kullanmak yerine fişekli dolmakalemle yazan, fişek değiştirirken kendini silahını değiştiren bir silahşör gibi hisseden yazar, Nobel’den sonra ağırlıklı olarak yurtdışında yaşamaya başlamış dolayısıyla tüm bu yazma ritüelleri bozulmuş ya da aksamıştı. Hal böyle olunca da, “Masumiyet Müzesi” bir yaz günü (29 Ağustos 2008) yayımlanmıştı. Gerçi iyi de olmuştu çünkü roman da güneşli bir günün unutulmaz hatırası ve unutulmaz cümlesiyle açılıyordu: “Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum.”
Böylece Orhan Pamuk, merakla beklenen (en azından benim) yeni romanı “Kafamda Bir Tuhaflık”la “kış günü kitap yayımlama” geleneğine geri dönmüş oldu ve bu romanında da diğer romanlarında olduğu gibi ana karakter yine bir erkek ve İstanbul sokakları.
Pamuk’un kahramanı bu kez bir işportacı. Adı; Mevlüt. Bazen bozacılık, bazen yoğurtçuluk, bazen pilavcılık bazen de otopark bekçiliği yapan biri. Yani İstanbul’u İstanbul yapan, bazıları yitip gitmiş bazıları yaşayan bazıları da yeni türemiş sokak mesleklerini... Mevlut’ün yaptığı işlerin bu kadar çok değişmesi doğal çünkü roman 1969-2012 yılları arasında geçiyor. Yani bu süre içinde Türkiye ve İstanbul’un nasıl değişiyorsa işportacıların yaptığı işler de değişiyor. Özetle; bu Orhan Pamuk kitabı. Yani İstanbul, aşk ve mutluluk arayışı yine başlı başına bir roman kahramanı olarak inşaa edilmiş. Ve inanıyorum ki, entelektül ya da derin düşünce ve estetik sevmeyen bağzı köşe yazarlarının aksine bu Orhan Pamuk romanı da çok okunacak ve pek çok satırın altı çizilecek.
Kimse kusura bakmasın, Türkiye’de azımsanmayacak bir insan grubu bir kitabı bekliyor.
Not: “Kafamda Bir Tuhaflık” 150 bin basıldı.