Onların gidecek TOKİ’si yok
.
Doğa Derneği’nin “Hasankeyf Yok Olmasın” girişimi kapsamında dünyanın dört bir yanından gelen araştırmacı ve uzmanlar dünya mirası olan bu köyde buluştu. İki gün süren toplantılar sonucu Hasankeyf’le birlikte sadece bir kültür mirasının değil aynı zamanda canlı türlerinin de yok olacağının altı çizildi ve “onların gidecek TOKİ’leri yok” denildi.
Daha önce buraya gelmiş miydiniz diye soruyor rehberim. “Hayır” diyorum... “Hazırlanın o zaman, az sonra çok farklı bir coğrafya ve bitki örtüsü ile karşılaşacaksınız!”
Gerçekten de az sonra sarp kayalar beliriyor... Kanyondan geçiyoruz, yol kenarı sarı sarı açmış hardal çiçekleriyle dolu. Biraz sonra sanki uzaylılar tarafından yapılmış ve sonra da terk edilmiş gibi duran petrol kuyuları başlıyor ve hemen sonra da nazlı nazlı akan Dicle nehri... Ama bir beş-on dakika sonra soluğum gerçekten kesiliyor; Hasankeyf göründü!
Yüzyıllar önce kullanılan köprü ayakları, insanların oyarak yaptığı küçük mağaralardan oluşan “organik apartmanlar”, üstümüzde süzülen ve daha önce hiç görmediğim küçük kuşlar...
Yanılmıyorsam burada endemik türleri açısından çok zengin olan İran bitki örtüsü başlıyor. “Burada endemik var mı?” diye soruyorum. Rehberimin yanıtı “Çook” oluyor. “Zaten Hasankeyf sırf bu nedenle bile kurtarılmalı. Ama her şeyi az sonraki sunumlarda detaylarıyla öğreneceksiniz.”
MÜDAHALE EDİLMESİ ŞART
Hasankeyf’teyim çünkü Doğa Derneği’nin yürüttüğü “Hasankeyf Yok Olmasın” girişimi kapsamında dünyanın dört bir yanından uzmanlar, akademisyenler, botanikçiler, gazeteciler burada bir araya geldi. Amaç belli; “Batman’ın bu küçük ve fakir köyünde bu dünya mirasını ne yapar da eder kurtarırız.” Malum, Hasankeyf yıllardır inşası yılan hikâyesine dönen Ilısu Barajı ile birlikte sular altında kalacak.
Ancak daha sunumların başında anlıyorum ki, sular altında kalacak olan sadece gördüğünüz o tarihi köprü ayakları ya da “mağara apartmanlar” değil... Bütün bir köy yok olacak, köylüler, muhtarı, imamı... Sonra sadece burada görülen kuş türleri, bitkiler, balıklar hatta tropik kaplumbağalar bile... Çünkü Dicle Vadisi, içerdiği yaşam türleri açısından dünyanın en zengin nehir vadisi. Bu yüzden de araştırmacılar ve uzmanlar ısrarla “Aslında Hasankeyf’in değil tüm Dicle’nin koruma altına alınması gerek çünkü tüm bu hayvan ve bitki türlerinin gidecekleri bir TOKİ yok. Hasankeyf’i ve onları Türkiye enerjisinin sadece yüzde birini sağlayacak bir baraj için yok etmeyelim” diyorlar.
Hasankeyf sular altına kalırsa pek çok canlı türü yok olacak, işte bunlardan bazıları:
Küçük kerkenez (Falco naumanni)
Hasankeyf kayalıklarında yuva kuran bu kuşların yuvaları sular altında kalacak ve türü yok olacak.
Çizgili sırtlan (Hyaena hyaena)
Çizgili sırtlan Dicle Nehri kenarındaki kayalıkların alt kısımlarındaki mağara ve oyuklarda yaşadığı için nüfusu ciddi oranda azalacak.
Fırat Kaplumbağası (Rafetus euphraticus)
Doğa Derneği’nin üyeleri ve köylüler onlara Rafet diyor. Küresel ölçekte yok olma tehdidi altında olan bir tür. Boyu 1.3 metreye varan bu kaplumbağa sadece Fırat ve Dicle nehirlerinde yaşıyor. Fırat Nehri’ne inşa edilen barajlardan dolayı sayısı çok azalan Rafet Kaplumbağanın, Ilısu Barajı ile yok olacağı tahmin ediliyor.
Yeşil arıkuşu (Merops percicus)
Yeşil arıkuşlarının Iğdır Ovası’nda bir, Güneydoğu’da iki olmak üzere Türkiye’de toplam üç kolonisi var. Dicle’nin Cizre’den geçtiği nokta, bölgedeki iki koloniden birine ev sahipliği yapıyor. Bu koloni, Ilısu Barajı ile Dicle’nin doğal akışı bozulacağından olacak.
Alaca yalıçapkını (Ceryle rudis)
Dicle Nehri ve kollarındaki sığ alanlarda yaşıyor. Ilısu Barajı ile hem yuvaları hem de beslenme alanları sular altında kalacak ve Türkiye’deki nüfusunun çok büyük bir kısmı yok olacak.
Kızıl akbaba (Gyps fulvus)
Dicle Vadisi’ndeki yarlarda yuva kuran bu akbabanın en büyük kolonisi Ilısu Barajı’yla birlikte yok olacak.
Fırat kavağı (Populus euphraticus)
Dünya dağılımı Fırat ve Dicle ile sınırlı. Bu kavak türünün filizlenmesi için düzenli taşkınlarla oluşan açık çakıllı veya kumlu alanlar gerekiyor. Fırat’ta, barajlar nedeniyle nüfusunun yenilenmesi neredeyse yarı yarıya azaldı. Dicle’deki geleceğini ise Ilısu Baraj projesi tehdit ediliyor.
Çelişkiler diyarı HASANKEYF
Hasankeyf’te her şey bir çelişki. Mesela Ilısu Barajı’nın yapılması planlandığı için köy turizme açılamıyor. Ayrıca barajla birlikte köyün sular altında kalıp yok olacağı bilinse de köylünün tek çivi çakmasına da izin verilmiyor. Çünkü burası SİT Alanı. Ama ortada hâlâ bir baraj yok. İki yıl önce Başbakan’ın da katılımıyla bir temel atılmış ama her şey öyle kalmış. Yani köye ne yatırım yapılıyor ne de yok ediliyor. Turistik tesis kurulmuyor ve her yıl gelen 1 milyon turist de köye hiçbir şey bırakmadan gidiyor. Bir diğer çelişki ise baraj altında kalacağı planlanan köydeki minarelerden birinin de restore edilmesi... Ama en en büyük çelişki; Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası kriterlerinin onda dokuzunu sağlamasına rağmen Türkiye’nin hiçbir girişimde bulunmaması...