Ölmeden önce okumanız gereken bir kitap
Jiyan... Acı ve kadın...
Jiyan... Diyarbakır’a gittiğimde öğrenmiştim bu kelimeyi. Acı ve kadın kelimelerinden oluşan bir kelimeydi, anlamı ise yaşam, hayattı... Ve tam da bu yüzden, ikinci bir isim olarak kendime bu ismi seçmiştim...
Malum, bazı kültürlerde (Türk boyları da dahil) kişiye ismi doğar doğmaz verilmez... Kişi, ismi bir olay, zafer ya da dram sonunda kendisi yazar. Yani ismini hikâyesi belirler... Benimki de o hesap! Jiyan!
Ama bence bu kelimenin en güzel yanı bize “hayat”ın düşsel bir gerçek, bir mucize olduğunu anlatması... Hem de her gün sıradanlaştırmamıza, ölümsüzmüş gibi yaşamamıza rağmen.
Sınırsız sanırız hayatı. Ertesi gün uyanacak olmamızdan eminizdir. Ama içten içe hep bir ses vardır; gerçeği sessizce fısıldar. Ve biz bu gerçekle konuşmak yerine ondan kaçarız. Büyük binalar diker, stres yüklü iş hayatına sığınırız. Ama tam da bu yüzden aslında hayatı kaçırıyor olmayalım! Kulaklarımızın klakson seslerine gömüldüğü, hayallerin ötelenip unutulduğu, her türlü statü ve alışkanlıklara teslim olunan bir hayata, sırf bu gerçek karşısında bizi uyuşturduğu için katlanmak... Oysa, bu “acı gerçek”tir ve bir gün hepimizin kapısını çalar. Kimi bir doğum gününde anlar, kimi bir yakının ölümüyle, kimi de hastalıkla... En zoru ve kalıcısı sonuncudur. Ölüm meleği nazik değildir. Fiziksel olarak da ruhen de canınızı yakmaktan çekinmez. O zamana dek tatmadığınız bir yalnızlıkla sarıp sarmalar. Ama hastalığı atlatır ve iyi bir öğrenci olursanız sizi “yaşam” bekler...
Tabii bu herkes için böyle olmayabilir. İşte Dr. Elisabeth Kübler-Ross’un “Ölüm ve Ölmek Üzeri”ne kitabı bu tür hikâyeler ve deneyimlerle dolu. Üstelik sadece hastaların değil, yakınlarının ve onlarla ilgilenen sağlık personelinin de... Bu da bence çok önemli. Çünkü bir hastalık sadece hastada değil, yakınlarında da travma etkisi yaratır. Kimi bunu aşar, kimi saplanıp kalır. Mesela bu kitapta görüyoruz ki, hemen hepsi suçluluk duygusuna kapılmış ve bunu aşamadığı için de asıl sorundan “hasta”dan uzaklaşmış. Sonrası da aşılamayacak derin bir uçurum olmuş. Bu yüzden Kübler-Ross’un kitabı neresinden bakarsanız bakın, hayata dair çok şey söyleyen, kendinizi keşfedeceğiniz ve dikkatli okuduğunuzda hayatın renklerini ve ışıklarını da keşfedeceğiniz özel bir kitap.
Hayal kurmak...
Hatırlamak istemediği kadar kötü geçmişi olan Güneş’in geçmişini unutma hikayesi... Beyninde tümör tespit edilen Güneş’in çok az ömrü kalmıştır. Eski eşi Berrak, ona yardım edebilmek için ilginç bir yöntem seçer: Hayal kurmasını sağlamak. Bunun için de ‘Dream Walker’ isimli yeni bulunmuş bir tedavi yöntemiyle, Güneş’in bilinç altına girer.
Sürprizli bir kitap
“Dönme Dolap” sürpriz bir kitap. Sürpriz çünkü hem sinema eleştirmeni kimliği ile tanınan Atilla Dorsay’ın şiirlerinden oluşuyor, hem de bu şiirlerlerden bazıları Türk Sineması’nın Sultanı Türkan Şoray’a yazılmış... Şiirlerini “mahcubiyetle, tevazuyla, hatta korkudan titreyerek” okur önüne çıkardığını söyleyen Türkan Şoray için yazdığı şiirlerden biri şu:
SULTAN’IN GÖZLERİ
Sultan’ın gözlerinde gemiler süzülüyor
Dalgın bir ay duruyor laciverdin dibinde
Aşkın binbir anlamını sanki ele veriyor
Zaman artık orda mı, yoksa eğer nerede? (....)
Selim İleri’den İstanbul’u Dinlemek...
Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” ile başlayan edebiyat turlarının yeni durağı Selim İleri. Eserlerinde bireyin iç zenginliğini, yalnızlığı ve aşkı ele alan; “Yarın Yapayalnız”, “Gramafon Hâlâ Çalıyor”, “Pastırma Yazı”, “İstanbul Lale ile Sümbül” kitapları ile Türkiye okurunun kalbinde taht kurmuş olan Selim İleri ile Boğaziçi’nden başlayıp Beyoğlu’na uzanılacak... Antonina Turizm’in düzenlediği, benim danışmanlığımda, Everest Yayınları’nın destek verdiği turda, okurlar Selim İleri’nin romanlarındaki mekanları yakından tanıma fırsatı bulacak. Ve gün Selim İleri’nin en sevdiği mekanlardan Yakup Meyhanesi’nde sonlandırılacak. Selim İleri’nin bir kahramanı olmak ve birlikte romanlarında dolaşmak isterseniz, ajandanızda 3 Ekim Pazar gününe bir ayraç koyun...
Tur programı:
14.00 Taksim AKM önü buluşma
14.30 Yıldız Sarayı Tiyatrosu’nda buluşma
15.45 Yıldız Sarayı’ndan hareket
16.10 Kabataş’ta tekne ile buluşma ve Boğaz’da kısa bir gezinti
17.30 Arnavutköy’de otobüslerle buluşma
18.00 Beyoğlu buluşması ve anlatımı
19.30 Arzu edenlerle Yakup’ta buluşma.
Tel: (0212) 292 28 74