O yazı hatırlar mısın?
.
Ağabeyim Jem on üç yaşındayken kolunu dirseğinden fena bir şekilde kırmıştı. Sol kolu sağından biraz kısa kalmıştı ama futbol oynamasına engel olmadığına inandıktan sonra bunun konusu hiç olmamıştı.
“Bülbülü Öldürmek” romanını okuyan herkes bu ilk cümleleri hatırlayacaktır. Abisi Jem ve arkadaşı Dill’in kız olduğu için yanlarına almadıkları Scout’un Bayan Maudie’nin güzel pastaları ile avunduğu ve bir anda avukat babasından “zenci dostu” diye bahsedildiği yazı da... Çocuk kahramanlarımızın istedikleri kadar şakrak kuşu vurabileceklerini ama bülbülü öldürmenin günah olduğunu öğrendikleri o anı da... Ve Atticus’un siyahi olduğu için suçlandığı tecavüz davasını ve avukat babalarının edebiyat ve sinema tarihine geçecek olan harika savunmasını... Ben de pek çok çocuk gibi Harper Lee’ye 1961 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülü‘nü getiren “Bülbülü Öldürmek” romanıyla önce sinema uyarlamasıyla tanışmıştım. Harika bir uyarlamaydı ve beni kitaptan soğutmak yerine günlerce “bu kitabı nasıl bulurum” diye düşündürmüştü. Kitabın hayalini kurduğum günlerde zihnimde Gregory Peck’in oyunculuğu ve o savunma sahnesi dolanmıştı. Hani, mağdurun yaralarından suçlunun solak olduğunu ispat ettiği ve sonra da bir bardak alıp Atticus’a fırlattığı sahne ve Atticus’un da bardağı sağ eliyle yakaladığı... Bu sahneyi her hatırlayışımda o kadar heyecanlanıyordum ki, bir yaz günü tesadüfen kitapla karşılaşınca hemen o sayfayı bulmaya çalışmış, defalarca okumuştum. Evet, adalet geciktirilebilirdi ama engelenemezdi! Bu güzel kitap Harper Lee’nin tek kitabı sanılıyordu, geçen yıl kasadan çıkan “Tespih Ağacının Gölgesinde”ye kadar... Meğer Jem’in kolunu kırdığı o yazdan öncesi de varmış ve Lee bize onu da anlatmış. İşte şimdi bu hikaye duruyor önümüzde. “Bülbülü Öldürmek”ten sevdiğim cümleler “Öyle insanlar var ki, bütün vakitlerini öbür dünyayı düşünerek geçiriyorlar. O zaman da bu dünyada yaşamayı öğrenemiyorlar.” “Bazen birinin, fena saydığı bir sıfatla çağrılmak hakaret sayılmaz. Bu bize sadece karşımızdakinin ne kadar zayıf ve zavallı olduğunu gösterir.” “Bir çeşit insan varsa niçin birbirleriyle geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin birbirlerini kırmak için bu derece gayret sarf ediyorlar?”
“Bir insanın ayakkabılarını giyip bir müddet onunla gezinmedikten sonra o adamı tanımamıza imkân yok.”