Lâle Aytaman’ın anıları ve Tansu Çiller
Dikkatle okunması gereken bir kitap “İğneli Koltukta Dört Buçuk Yıl.”
Çünkü Türkiye’nin ilk ve tek kadın valisi Lâle Aytaman’ın anılarından oluşuyor. Yani bu kitap sadece kişisel bir tarihin değil aynı zamanda yakın siyasi tarihimizin de bir anlatımı.
Tabii bunda Aytaman’ın Türkiye’nin en önemli politikacı ailelerinden olmasının da önemi var. Babası 1975-1980 yılları arasında Kocaeli senatörlüğü yapan Dr. Abdullah Köseoğlu’ydu. Dayısı 19 Temmuz 1980’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski Başbakanlardan Nihat Erim... Eşi ise Emekli Büyükelçi Reha Aytaman...
Bu nedenle onun anılarında Türkiye’nin siyasi ve diplomatik hayatına dair yeni yorumlar da bilgiler de bulmak mümkün. Ama Aytaman, anılarında bir bürokrat titizliği ile polemiğe izin vermeyen bir üslup kullandığı için kitaptan cımbız yapmak pek mümkün değil. Öyle ki dayısının ölüm haberini aldıkları anı bile dikkatle kaleme almış.
Ancak bir bölüm var ki Aytaman’ın tüm tedbirlerine rağmen öne çıkmayı başarıyor. Bu vali olduğu sırada Türkiye’nin ilk kadın Başbakanı Tansu Çiller’le ilişkisinin daha doğrusu ilişkisizliğin anlatıldığı bölüm.
Taze incir ziyafeti
Tansu Çiller Başbakan olduktan sonra Aytaman’la sadece iki kez görüşmüş. Hem de yazları sık sık eşi Özer Çiller’in Marmaris marinadaki yatına gitmesine rağmen. Dalaman Havaalanı’na inişini son dakikaya kadar “güvenlik nedenleri” ile Muğla Valiliği’ne bildirmeyen Çiller, doğruca Marmaris’e geçermiş. Ancak aynı durum Aydın valisi için pek geçerli değilmiş. Çünkü Aytaman, Çiller’in geleceğini çoğu kez, Aydın Valisi’nin Başbakanın geleceğini haber aldıktan sonra teknesine taze incir göndermesinden anlarmış!
Aytaman, bir keresinde Tansu Çiller Dalaman’a indiği sırada havaalanındaymış, ama Başbakan bu kez de “kıyafeti müsait olmadığı” için kendisiyle görüşmeden aprona yanaşan arabasına binip gitmiş.
Ama bu anlatılanlar, iki kadının yaşadığı şu olayın yanında sönük kalıyor.
Her şey 1993’te Malezya Başbakanı Mahatir Muhammed’in Mavi Yolculuk için Dalaman’a inmesiyle başlıyor. O sıralar PKK’nın güney sahillerinde eylem yapacağına ilişkin yoğun istihbaratlar var. Aytaman, eşi Reha Bey Uzakdoğu’da görev yaparken tanıştıkları için Mahatir Muhammed’i bizzat karşılıyor ve gereken tüm tedbirleri alıyor. Dönüş yolunda ise kendisini Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin arıyor ve diyor ki; “Alman Büyükelçisi’nin aktardığına göre 28 Haziran’da PKK’nın güney sahillerine saldırı düzenleyeceğine ilişkin istihbarat var.” Aytaman, bunun üzerine Malezya Başbakanı’nın özel ziyareti nedeniyle gereken tüm tedbirleri zaten aldıklarını söylüyor ama tedbiri elden bırakmayarak telefonu kapatır kapatmaz da emniyet müdürünü arayarak MİT ve Jandarmanın da bulunduğu bir toplantı düzenlemesini istiyor.
Onlar toplantıyı yaparken ise Fethiye Kaymakamı Sait Eker’den ilginç bir telefon geliyor. Başbakan kendisini aramış ve saldırıya karşı ne yaptıklarını sormuş.
Gelen ilginç telefonlara bir süre sonra İçişleri Bakanı Müsteşarı Fahri Bey de ekleniyor. Başbakan onu da aramış. Kaymakam konudan haberdar olmadığı için hesap sormuş. Bunun üzerine Fahri Bey’in “Bizim muhatabımız valilerdir. İçişlerinde düzen böyledir” demesiyle de ortam gerilmiş. Daha sonra Fahri Bey’in görevden alınmasına neden olan bu konuşma sonrasında da Çiller ve Aytaman arasında da gergin bir telefon konuşması yaşanmış.
İşin en çarpıcı yanı ise, Aytaman’ın Tansu Çiller’in bu olası terör saldırısına karşı bu kadar hassas olmasının asıl nedenini anlattığı bölüm. Ama bu öyle bir bölüm ki buraya kadar anlatılan ve “kadın rekabeti” olarak yorumlamaya müsait olan bu gerilimi bir anda bambaşka bir meseleye dönüşüyor. Neden mi? Cümleyi aynen aktarıyorum, yorum sizin: “O güne kadar bizimle terör konusunda hiçbir temasta bulunmayan Tansu Çiller’in o günkü telaşının esas nedenini daha sonra öğrendik. Oğlu Mert, birkaç gün sonra tatil yapmak üzere Fethiye’ye doğru yola çıkacakmış.”
Lâle Aytaman bu cümlelerden hemen sonra “Bana oğlunun geleceğini açıkça söylemiş olsaydı bir anne olarak telaşına hak verirdim” diyor.
Ya siz, bir Başbakanın böylesi bir konuda ilk kez temasa geçmesinin telaşının özel bir nedeni olmasını nasıl yorumlarsınız?