Klasikten fantastik maceraya çocuk kitapları
Bu hafta keyfime diyecek yok...
Çünkü “Neden çocuk kitapları yazmıyorsunuz?” diyenleri mutlu etmek için birbirinden renkli kitapları elime alıp eve kapandım... Kendime geldiğimde, güneş batmış, ay çıkmış, dolaptaki çikolatalı pasta bitmiş, bir kilo kadar da çilek yenmişti.
Hani iyi kitap okurunu az da olsa değiştirirmiş ya, ben bu kitaplardan sonra oldukça değiştim. Mesela artık yatağımın kanatları olduğuna eminim. Yoksa her gece nasıl o kadar yer gezebilirim. Bu yüzden karar verdim; artık her hafta en az üç çocuk kitabı okuyup bu köşeden sizlerle onları paylaşacağım...
Minik Sır / Kate Saunders
İş Bankası Kültür Yayınları
Bu kitabı sevmem için yazarı Kate Saunders’in Goethe’nin “Wilhelm Meister’s Apprenticeship”inden ilham almış olması bile yeterli. Ayrıca kahramanı Jane’in yalnızlığını ve bu sayede ortaya çıkan kaşif yönünü ve kalıplara göre insanları değerlendirmeyen kişiliği de. Okula yeni gelen tuhaf ve rüküş Staffa ile arkadaş olabilmesi gibi. Zaten maceramızı başlatan da bu. Çünkü Staffa’nın zorba annesi ve sakladığı bir de kutu var. Kutu da ne mi var? Okuyun!
Ejder Kız Serisi Licia TroisiDoğan Egmont
Kahramanımızın adı; Sofia... O da tıpkı Harry Potter ailesini kaybetmiş bir çocuk. Bir yetimhanede kalıyor ve onun da tıpkı Harry gibi keşfedeceği bir hikayesi var ve bunun işareti de alnındaki bende gizli... Ancak o Harry’den farklı olarak büyücü değil, Ejder soyundan geliyor. Sofia’nın hayatı bir antropoloji profesörünün onu evlat edinmesiyle de bir anda değişiyor. Çünkü profesör onun hakkında pek çok şey biliyor... Serinin şu ana kadar “Thuban’ın Mirası” ve “İdhunn’un Ağacı” maceraları çıktı...
Korkunç Gıcık III. Hıçkıdık Dizisi
Cressida Cowell/ Günışığı Kitaplığı/
Hıçkıdık, Viking şefinin sıradan görünüşlü ama bir o kadar da akıllı oğlunun adı. Bu dizinin üç harika kitabı var, sırayla yazıyorum, karıştırmayın; Ejderhanı Nasıl Eğitirsin, Nasıl Korsan Olursun ve Ejderhaca Nasıl Konuşursun. Serinin ilk macerası “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” beyaz perdeye aktarıldı ve Türkiye’de de 23 Nisan’da gösterime girdi. Ben bu kitapları sevdim çünkü Hıçkıdık, tasma taşımayı kabul etmeyen dahası bir sürü yaramazlık yapıp kabilenin başına işler açan bir yaratıkla arkadaş oluyor ve onu sahipleniyor. Onu eğitmeye çabalıyor ve onun dilini öğreniyor. Günümüz siyasi hayatına empati eksikliğinin, ötekileştirmenin, korkunun ve dil tartışmalarının damga vurduğunu düşünürsek Hıçkıdık’ın bize anlatacak çok şeyi var.
La Fontaine’den Masallar Desen Yayınları
“Biz bu masalları biliyoruz” demeyin... Çünkü bu kadar güzel çizilmiş, renklendirilmiş olanları bilmiyorsunuz... Farklı çizerler tarafından resimlendirilmiş kitabı elime aldığımda inanın sayfaların içine girip orada yaşamak istedim...
Genç Bond Dizisi - Gümüş Yüzgeç
Charlie Higson/ Tudem Yayınları
Gelmiş geçmiş en hoş, centilmen, yetenekli ajan 007, bir yetişkin olmadan önce nasıl biriydi? Neler yaşamıştı? İşte Genç Bond dizisi ile bu sorulara yanıt bulacaksınız. Dizinin ilk kitabının adı; “Gümüşyüzgeç.” Genç Bond’u uzak bir İskoç şatosundaki son derece tehlikeli bir sırrı aydınlatırken gördüğümüz bu kitap, ilk macera olduğu için kahramanımızın genç haliyle ilgili de bilgiler sunuyor.
Aslan Tomson, Elli Kuruş ve Uyku Orhan Kemal/ Büyülü Fener Yayınları
Kemallettin Tuğcu okuyarak büyüyenlerdenim, bu yüzden kararlarımda vicdanım, aklım kadar etkilidir. Bu duyguya Türk yazarların çocuklar için yazdıkları kitaplarda rastladım. Mesela Orhan Kemal’in çocuk kitaplarındaki gibi... Ama son yıllarda sosyal adalet, eşitlik gibi kavramlardan hızla uçaklaştık... Bu yüzden Orhan Kemal’in “Aslan Tomson”, “Uyku” ve “Elli Kuruş”unu herkes okumalı...
Eğlenceli Zeka Soruları
Ayşe Devrim Kuralay/ Çilek Kitaplar
İşte çocukların zekasını, becerilerini sınayacağı bir kitap... Bu sayede çocuklar, potansiyellerinin sınırlarını keşfedip zor soruları bile keyifle yanıtlamayı öğrenebilir... Ama en önemlisi, sorunlarla değil çözümlerle ilgilenmenin önemini kavrayabilirler.
Da Vinci’nin Maceraları Dizisi / Alfred Bekker, İlyada Yayıncılık
Pek çok kişi, Leonardo Da Vinci’yi Dan Brown’in romanı ile tanıdı ve sonra Rönesans’ın bu dahisi hakkında biraz daha bilgilenmek için tek satır bile okumadı. Bu yüzden tavsiyem bu kitapları önce siz, sonra çocuğunuz okusun. Dizinin şu ana kadar üç kitabı yayımlandı; Simyacının Sırrı, Medici Villasının Sırrı ve Floransalı Haydut. Her bir kitap Leonardo’nun yaşadığı dönemde ve yerlerde geçiyor. Elbette ki, olaylar gerçek değil... Ancak okuruna pek çok tarihi kişilik ve mekan ile ilgili bilgiler veriyor.
Batı müziği Osmanlı askeri ile başladı
Osmanlı müziği denince aklımıza Dede Efendi ve Hacı Arif Bey gelir... Ve yine sanırız ki, Batı müziği cumhuriyetle birlikte başlamıştır... Oysa pek çok Batılılaşma hareketi müzikteki arayışlar da Osmanlı döneminde başlamıştı.
İşte Koç Üniversitesi öğretim üyelerinden Evren Kutlay Baydar’ın “Osmanlı’nın Avrupalı Müzisyenleri” kitabında bu sessiz kalmış sesin tarihi anlatıyor.
Kitapta yer alan bilgilerse gerçekten çok ilginç. Kimi yer yer eski Türkçe’nin bugün kulakta uyandırdığı kibarlık ve zarafetle birleşerek insanda tebessüm uyandırırken kimi de uzun uzun düşünmenize hatta notlar almanıza neden oluyor.
Mesela Osmanlı askeri düzeni ile müzik arasındaki ilişkinin anlatıldığı şu bölüm gibi: “Osmanlı’nın Batı müziğiyle karşılaşması XIX. yüzyıldan çok önceki asırlara dayanmaktadır. XVI. yüzyılda Fransa Kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman’a yardımlarından dolayı teşekkür etmek için bir grup müzisyen yollamış, grubu dinleyen Sultan ‘ruhu okşayıcı’ nitelikleri olan bu müziğin, kendi ordularının katı disiplinini bozacağı korkusuyla, müzisyenleri alelacele ülkelerine geri göndermiştir.”
Kanuni’nin müziğin insanı duygusallaştıran yanını görüp askerlerini bundan uzak tutmak istemesi... Hem Kanuni, hem askerlik hem de müzik hakkında ne çok ipuçları içeriyor değil mi?
Ama kitabı okurken beni asıl şaşırtan ve altını çizdiren bölümse Yeniçeri Örgütü’nün ve Mehteran takımının dağıtılması ile ilgili bölüm oldu. Malum, bunun için ilk III. Selim’adım atmış, yeni orduya yeni bir “boru takımı” kurmak istemiş ve bu da onun hayatına mal olmuştu.
Onun bu hayalini ise II. Mahmut gerçekleştirip Batılı tarzda bir ordu kurmuştu. İşte o zaman roman konusu olacak kadar ilginç bir durum ortaya çıkmış. Yeni ordunun Batılı tarzdaki tören yürüyüşü, mehterin yürüyüşüne ve mehter bandosunun müziğine uymamış. Mehterhane-i Hümayun bu nedenle 1827’de kapatılmış ve yerine Batılı düzen ve kıyafetteki yeni askere ayak uydurabilecek ve yeni bandoyu yetiştirecek Mızıka-ı Hümayun kurulmuş...
Yani müzikteki yenileşmede ilk adım, “Osmanlı askeri müziğinde” olmuş!
28 Mehmet Çelebi’nin hatıratındaki opera
II. Ahmet döneminde Paris elçisi olan 28 Mehmet Çelebi’nin, hatıratına Paris’te izlediği bir opera ile ilgili yazdıkları ise bizim Batı ile ilişkimizin başlangıcını öyle güzel özetliyor ki: “Paris şehrine mahsus bir oyun varmış. Opera derlermiş. O şehre mahsus imiş. Şehrin kibarları varırlar, vali dahi ekseriya varır, Kral bile ara sıra gelir imiş. Masrafı çok bir sanat olmakla birlikte gelirini dahi düşünmüşler ve büyük bir devlet malı bağlamışlar. Sözün kısası o kadar şaşılacak şey gösterdiler ki, tabiri kabil değildir. Gök gürlemeleri ve şimşekler gösterdiler. Görülmedikçe inanılmayacak kadar acayiplikler ve gariplikler temaşa olundu.”