Şampiy10
Magazin
Gündem

Kitabımız çıktı, aldınız mı?

Buket´in Kitaplığı

ABONE OL
Vatan Haber

İlk “Benim Adım Kırmızı” bilboard’a çıkmıştı. Yıl 1999’du. Ne kıyamet kopmuştu. “Kitabın reklamı olur mu, olmaz mı“ tartışmasına yıllarımızı vermiştik. Şimdi bakıyorum da, o zamanlar “Kitap detarjan gibi bir meta değildir, ona reklam yakışmaz” diyen yazarların kitapları da defalarca bilboarda çıkmış. O zamanlar, yazarların menajerlerle, ajanlarla, basın halkla ilişkilercilerle çalışmalarına karşı çıkanlar da değişmiş. Artık, bir kitabın çıkacağını önce tanıtım kampanyası ile öğreniyoruz. Röportaj anlaşmaları, özel fotoğraf çekimleri... Her şey yeni çıkacak olan kitabın, diğerleri arasından öne çıkıp okurun dikkatini çekebilmesi üzerine...
Ancak burada yayıncılarımızın çoğunun hâlâ işin ruhunu, zamanın reflekslerini tam anlayabildikleri kanısında değilim. Bir kitap tanıtımını standart PR’cılıkla sınırlı görüyorlar. Oysa söz konusu olan bir sanat eseri. Yani arka kapak yazısından, kapak tasarımına kadar bir kitap, her yönüyle okuru etkisi altına alacak şekilde dizayn edilmeli. Ne yazık ki, bizde işin bu yönü nedense hep atlanıyor.
ABD ve Avrupa ülkelerinde arka kapak yazısı başlı başına bir uzmanlık alanı iken, bizde bu copyright kitaplarda orjinal arka kapak yazısının çevirisi ile yapılırken, telif kitaplarda da genelde kitaptan alıntı konuyor. Kitaptaki Türkiye’nin gündemi, sosyal yapısı ile örtüşen bölümlerin öne çıkarılması, Türkiye okuruna hitap eden yanlarının altının çizilmesi ise nedense hep gölgede kalıyor. Hele yazarların edebi özelliklerine neredeyse hiç yer verilmiyor. En fazla “Türk edebiyatının seçkin kalemi“ gibi bir cümle ediliyor. İyi de kime göre seçkin? Kimin arasından yapıldı bu seçim?
Yazar biyografileri ise çoğu kez unutuluyor. Hele günümüzde internette çeşit çeşit sözlük yazılımlarının doğmasına, okurun tasvirlerde yeni sıfatlar aramasına rağmen klasik ve kuru biyografi yazımının inatla sürdürdürlüdüğünü de unutmayalım. Açıkçası, sanatsal alanlarda bu kadar muhafazakar davranılmasını, yeniliklere kapalı olunmasını anlayamıyorum. Evet, kitap bir detarjan değildir. Bunu diyen doğru demişti. Kitap gibi sanat eserlerinin, okurunun, izleyicisinin dikkatini çekebilmesi için kendine has tanıtım metodlarının bulunması gerekir. Aksi taktirde editörlerle PR’cılar arasında şu diyalog sonsuza dek sürecektir:
“Kitabımız çıktı, aldınız mı?”
“Aldım...”
“Bir şey yapacak mısınız?”,
“Neyle?”,
“Kitapla?
“Pardon ne yapmamı istersiniz?”
Tüm bunları Domingo Yayınları’ndan çıkan “Yatak” kitabının kapak tasarımı sonrasında yazmaya karar verdim. 20 yaşında yatağa giren ve “Ne gerek var ki“ diyerek bir daha da çıkmayan bir gencin hikayesini anlatan kitabın kapağı aşağıda. Sizce bu kitabın klasik bir PR çalışmasına ihtiyacı var mı? Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kuyudan çıkan insanlık...
  2. Hayat...
  3. 2017 dileklerim
  4. Bir Henry Miller kitabı
  5. Pınar Kür’den on yıl sonra yeni roman
  6. Rock ve modern şefkatin sezonu
  7. Esnek, estetik bir vücut için çare pilates
  8. Sanat ve outlet merkezi
  9. Sanatın ve modanın cenneti; Milano
  10. Vedat Türkali'nin “Güven”i

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.