Kardeşimin Hikayesi'nin sırrı
.
Polisiye bir kurgu içeren bir romanı sevebilmem için kesinlikle okura kafa tutması gerekir. Yani okurun zekasını sınamasını, ona oyunlar oynamasını, şaşırtmasını hatta tuzaklar kurup onu gafil avlamaya çalışmasını isterim. Çünkü ben iyi bir okurum ve yazar denilen kişi de -bu tür romanlar için söz konusu elbette- dişime göre olmalı. Yani daha 10'uncu sayfada "Katil şu, cinayetin sebebi bu, zaten kahramanın asıl hikayesi de bu" diyeceksem, diyorsam kitabı kapatır onun yerine televizyonu açar ve ucuz Amerikan filmlerinden -özellikle korku- birini seyretmeyi tercih ederim. Açıkçası son yıllarda bu tür salak filmlerden çooook fazla seyrettim. Öyle ki artık onlar da uykumu getirmez oldu. Bu yüzden okuyup sevdiğim romanlara (polisiye veya değil) tekrar tekrar geri dönüyorum.
Bu açıklamayı yaptım çünkü Zülfü Livaneli'nin yeni romanı "Kardeşimin Hikayesi" de polisiye kurguya sahip bir roman ve Zülfü Bey bu kez, okuru ringe çıkarmış. Elbette, daha ilk sayfada sevgili kıdemli okuruna yani bana tıpkı "Mutluluk"taki ya da "Son Ada"daki gibi tatlı tatlı ve samimi bir sesle seslense de, bu romanda beni bir köşeden diğerine atmak ve zekamı sınamak istediğini anladım. Ben kaçın kurasıyım!
Hatta duygularını adeta kilitlemiş, insanlara dokunmayan, dokunamayan, hava sıcaklığına göre kıyafetlerini tasnifleyen ve o şekilde giyinen kahramanımızla tanışır tanışmaz, "Bu işte iş var" dedim. Yanılmadım da. Birkaç sayfa sonra kahramanımızın kitaplarını "cinayet odası", "kıskançlık odası" diye odalara ayırarak yerleştirdiğini ve aslında bu şekilde duygularını ifade ettiğini görünce, asıl gizemimizin onun hikayesinde saklı olduğundan kesinlikle emin oldum.
Elbette, pek çok okur, benim gibi bunlara dikkat etmeyebilir. Onlar bir villada yaşayan güzeller güzeli Arzu'nun kendinden yaşça büyük eşinin sergisi için verdikleri partiden sonra öldürülmesine ve "katil kim" sorusuna takılıp kalabilir. Ama emin olun, sayfalar ilerledikçe göreceksiniz ki, katilin kimliği bu romanın asıl "gizemi" karşısında küçük bir detay olacak. Hatta katilin kimliğini öğrendiğinizde çok da önemsemeyeceksiniz.
Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Her insan bir hikaye ve her hikaye de aslında bir gizemdir. Hele içinde aşk varsa. Söyler misiniz, aşktan daha gizemli bir şey var mıdır, dünyada? Bittiğinde geride bize sanki bir polisiye olay bırakmaz mı? Mesela "Kimdi bu kişi" deriz ya da "hayatıma neden girdi?" ve başlarız bunun gizemini çözmeye. Artık hem dedektif hem de bu kriminal hikayenin mağduruyuzdur hatta sanığı da...
Zülfü Livaneli'nin yeni romanı "Kardeşimin Hikayesi" üzerine daha çok şey yazabilir ve anlatabilirim. Ama bu hem yazara, hem de okura saygısızlık olur. Çünkü bu romanın sadece sonu değil ara sayfaları da okura anlatılmamalı. Zira bu romanda bir bilmece var ve emin olun yazar daha romanın başında size tüm ipuçlarını veriyor... Ne bilgi saklıyor ne de kandırıyor. Her şey daha en başından bildirilmiş.