Kalbiniz kaç yaşında?
Bir hastalıkla karşılaşana kadar kendimizi ölümsüz sanırız. Hatta Olympos dağının tanrı ve tanrıçaları. Bedenimizin sınırları olduğundan habersisizdir, bir gün bize “Yeter” diyeceğinden... Bu yüzden sınırsız yer, sınırsız çalışır, sınırsız hırslanırız...
Oysa sınır vardır ve bir gün onunla karşılaşacağızdır. Ama önemli olan bunun ne zaman ve nasıl olacağıdır?
Mesela kalp hastalıkları. Tüm dünyada her gün, kalp ve damar hastalıklarından ötürü 120 yolcu uçağı kadar insanın öldüğünü biliyor musunuz? Ya da Türkiye’de her gün bir yolcu uçağı kadar insan kaybedildiğini, iki buçuk dakikada bir kişinin öldüğünü...
Elbet ölüm kaçınılmaz, elbet hastalık da sağlık da biz canlılar için ama kalp ve damar hastalıklarının yüzde 80’nin basit, pratik (yeme-içme, spor gibi) müdahalelerle düzeltilebildiğini bilmekte fayda var.
Türk Kardiyoloji Derneği ile birlikte “Kalbini sev, kırmızı giy” diyen, bu sosyal sorumluluk projesi ile kalp sağlığına dikkat çeken Becel, bu amaçla yeni bir kavramla tanıştırıyor bizleri; kalp yaşı. Yani 1974 doğumlu biri nasıl, “Takvim yaşım 34 ama biyolojik yaşım 27” diyorsa artık kalp yaşından da haberdar olabilecek. Yani kalbinin genç mi yaşlı mı olduğunu?
Türkiye en riskli ülkeler arasında
Yeni bir kavram olan “kalp yaşı”nı 18 pilot ülkede, iki milyon kişiye uygulayan ekibin başındaki Dr. Mark Cobain, Türkiye’nin kalp ve damar hastalıkları konusunda bu pilot grubun en riskli ülkelerinden olduğunu söylüyor. Neden mi? Yanıt bilindik; sigara ve yanlış yağ kullanımı. 370 bin kişiye ulaşılarak gerçekleştirilen araştırma, gençlerin yüzde 40’ının sigara içtiği, beş kişiden birinin de doymuş yağ oranı yüksek beslendiğini ortaya koymuş.
Peki bir kalbin yaşını bilmenin bizlere faydası ne?
Böylece bireysel olarak da durum tespiti yapabileceğiz. Dünya Kalp Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Pekka Puska bunu şu şekilde özetliyor; “Kalp yaşı insanların dikkatini çekerek beslenme ve yaşam tarzlarını iyi yönde değiştirmeleri için motive ettiği taktirde, kalp-damar hastalıklarının önlenmesine yönelik küresel çabalar için dönüm noktası olabilir.” İşte Becel’in yeni sosyal sorumluluk hedefi de bu. 2020 yılına kadar 100 milyon kişinin kalp yaşı testinin yapılmasını sağlayıp ve bu sayede kalp sağlığna, uygun yaşam biçimi ve beslenmeye dikkat çekerek kalpleri üç yaş gençleştirmek. Bu mümkün mü? Neden olmasın...
Bir kültür şehri Londra
Güzel bir Londra gecesi. Müzeler, kitapçılar derken yorulmuşuz. William Shakespare buzdolabı magnetleri, Oscar Wilde’ın resimlerinin yer aldığı mektup kağıtları ve zarfları almışız. Sırada tabii ki, Arthur Conan Doyle’un yani Sherlock Holmes’ün yaratıcısının yazılarını yazdığı, onun yazı dünyasının yaratıldığı bir mekan... Duvarlarda Sherlock Holmes filmleriden pek çok görüntünün, fotoğrafların duvarları süslediği ünlü Sherlock Holmes Pub var... İşte oradayım. Umarım seneye, ailesi tarafından ilk kez ziyaretçilere açılacak olan Agatha Christie’nin kırsaldaki evini de ziyaret edebilirim.
Krize farklı bir bakış
Türkiye’nin değerli ekonomi yazarlarından (ve bence en beyefendi ve mütevazı gazetecilerinden de olan) Osman Ulagay, Özgür Yayınları’ndan çıkan Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği adlı yeni kitabında, tüm dünyayı derinden sarsan, ekonomik ve sosyal değerleri tekrar tartışmaya açan ekonomik krizi ele alıyor. Kimilerinin “Tamam artık dibi gördük, artık yükselişe geçeriz” dediği, kimilerinin “yeni dalgalara kendinizi hazırlayın” yorumlarını yaptığı, tabii kimilerince de teğetsel analizlerin yapıldığı bu global krize Osman Ulagay, daha geniş bir bakış açısıyla bakmamız kanaatinde. Çünkü ona göre, bu kriz daha önce de yaşanabilirdi ama çeşitli balonlarla ertelenmişti. Şimdi ise “Bireysel ahlaktan, tüketim kalıplarına yani yaşam biçimini içine alan bütüncül bir paradigma değişimi gerekli” diyor. Ulagay’ın kitabı sadece krizi ve nedenlerini analiz etmekle kalmıyor, çıkış haritasına ilişkin öneriler de sunuyor.