İstanbul açık hava müzesi
.
Benim için bir şehri yaşanılır kılan o şehirde hiç sıkılmadan, tek başıma kaç gün geçireceğime bağlıdır. Ne yazık ki, Türkiye şehirleri buna pek uygun değildi. Çünkü sergilenen eserleri hiç değişmeyen devlet müzeleri, özel çabalarla ayakta duran galerileri ve birkaç bankanın sergi salonuyla sınırlıydı her şey... Ve buralardaki sergileri görmüşseniz tek başınıza yapacağınız şeyler ancak şunlar olabilirdi: Bir kafede oturup kitap okumak, bir kafede oturup gazete okumak, bir kafede oturup bir şeyler yiyip-içmek! Ve herhalükarda bir saatin sonunda da cep telefonuna sarılmak!
Ne mutlu ki, özel müzelerin ve bankaların kültür-sanat merkezlerinin eli öpülesi, baş tacı yapılması gereken çalışmaları ile İstanbul, Avrupa şehirlerini aratmaz oldu.
Artık bu şehirde “dışarı çıkmak” artık sadece “birileriyle buluşmak”la sınırlı değil.
Hele şu sıralar... Çünkü şehrin her yeri sergi. İlki; Kibele Sanat Galerisi’ndeki “100 Koleksiyondan 100 Nuri İyem” sergisi. İş Bankası ve Nuri İyem’in ailesi tarafından uzun süren uğraşlar sonucunda seçilen ve yüzü aşkın koleksiyoner ile görüşülerek hazırlanan sergi 19 Şubat’a dek sürecek. 2 Mart’tan itibaren İzmir’e taşınacak olan sergide Nuri İyem’in Otoportre, Göç, Çığlık gibi bilinen eserlerinin yanı sıra nü’leri de yer alıyor.
Şayet fırsat bulup Tepebaşı’ndaki Pera Müzesi’ne bir türlü gidemediyseniz ve son günlerin en çok konuşulan sergisi “Frida ve Diego”yu göremediyseniz, ne yapıp edip bu haftasonu bu sergiyi gezin... Hatta hazır, Türkiye’nin en güzel butik müzelerinden olan (bence Avrupa’nın da) Pera Müzesi’nin kapısından girmişken buradaki diğer sergiyi “Çarlık Rusya’sından Sahneler”i de gezin...
Bunların yanı sıra; Modern Sanat’taki Kutluğ Ataman’ın “İçimdeki Düşman” sergisini, hala gitmemişler için “Body World”ü, Sabancı Müzesi’ndeki “Ağa Han Müzesi Hazineleri”ni, Sadberk Hanım Müzesi’nde yer alan ve Ömer Koç’un özel koleksiyonundan hazırlanan “Kamera ve Haneden” sergilerini bitmeden muhakkak görün... Bunlara ek olarak da çarşamba günü açılacak olan “Bir Usta Bir Dünya: Metin And” sergisini de şimdiden ajandanıza not edin!
Orhan Pamuk’a hediye edilen kitap müzayedede
İlgililere duyurulur, pazar günü “Büyük Pazar Mezatı” var. Gayrettepe Point Otel’de saat 14.30’da gerçekleşecek olan müzayedenin üç eseri oldukça ilginç. İlki; Melcet’üt Tabbâh. Yani “Aşçıların Sığınağı.” Osmanlı mutfağının basılı ilk yemek kitabı olan kitabın diğer özelliği de sadece yemek tarifleri vermeyip sağlıklı beslenmeden de bahsediyor olması. Müzayedenin diğer eseri; “Au Kurdistan”in ilk basımı. 1887 tarihli ve Fransız gizli servisi görevlisi olan, Kürt milliyetçiliği analizleri ile tanınan Henry Binder’in kitabı, (Sevr anlaşmasından çok önce) bölgenin etnik kimlik yapısını ele alıyor. Gelelim üçüncü kitaba... Orhan Pamuk’un eniştesi Şevket Rado tarafından Yapı Kredi Bankası’nın 25. yılı dolayısıyla 2500 adet basılan Melling’in “İstanbul” kitabı. Pamuk, çocukken kendisine hediye edilen bu kitaptan “İstanbul” kitabında uzun uzun bahseder.