Şampiy10
Magazin
Gündem

İçimde açan kırmızı çiçek

Mesleğe yeni başlamış hevesli bir muhabirdim. (1998, Ekim.) Bir gün “ Dağlarca’yla röportajın var. İki gün sonra seni Hayat Kahvesi’nde bekliyor olacak” dediler. Önce şaka yapıyorlar sandım, koskoca Dağlarca, Türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden biri benim gibi bir çömezle mi konuşacaktı!

ABONE OL
Vatan Haber

Mesleğe yeni başlamış hevesli bir muhabirdim. (1998, Ekim.) Bir gün “ Dağlarca’yla röportajın var. İki gün sonra seni Hayat Kahvesi’nde bekliyor olacak” dediler. Önce şaka yapıyorlar sandım, koskoca Dağlarca, Türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden biri benim gibi bir çömezle mi konuşacaktı! Hem ben onun tüm şiirlerini daha okuyamamıştım ki. Zaten kitaplarını üst üste koysak eminim boyumu aşardı. Fakat bir yandan da bir heyecan dalgası her yanımı sarmıştı. Hani bazen umduğumuz aslında korktuğumuzdur ya benim yaşadığım da buydu. Bir yandan onunla röportaj yapacağım için kıvranıyor diğer yandan da fırsatını bulsam da kaçsam diye bakınıyordum. Allah’tan korkak biri değilmişim...
Bu iki gün boyunca param ne kadarına yeterse Dağlarca kitapları aldım ya da şiir seven arkadaşlarımın evlerini bastım. Gerçi röportajın konusu yeni kitabıydı, ama yine de böylesi büyük bir şairle görüşmeyi hak etmeliydim.
Yeni kitabının adı ise; “O 1923”tü ve Cumhuriyet’in 75. yılı nedeniyle kaleme alınmıştı. Fakat kitap 75 aşk ve özlem şiirinden oluşuyordu. Marşlar ya da politik şiirlerden değil... Bu yüzden ilk sorum “Neden?” oldu; “Neden 75. yıla ilişkin kitabınızda aşk ve özlem şiirleri var?”
Bunun üzerine başladı anlatmaya... “İçimde bir boşluk vardı. Kendimi gölgeler içinde duyuyordum. Kâğıtlarıma, kalemlerime benim üretmediğim bir kıpırdanma gelmişti. Kendim bile ayırtına varamadan gördüğünüz özlem şiirlerini yazmaya başladım. Sıra adını koymaya gelmişti. Günlerce bulamadım. Beş-on gün sonra gene kitaba ad arayıp geç saatlerde yattığım bir gecenin sabahında uyandığım an, birkaç sözcük damladı içime: ‘1923 Kızı.’ Eski gülümsememi yeniden duyuyordum yüzümde, gelmişti kitabımın adı. Gelen sözcükleri başka bir çağrışıma yol açmamak için düzelttim ve yeni biçimine getirdim: O 1923.”
Burada araya girmiş “Biliyor musunuz ben 29 Ekim doğumluyum” demiştim. O da “Âşık mısın, özlem çekiyor musun?” diye sormuştu... Kem küm etmiştim. Nasıl anlatırdım, iki gün boyunca onun şiirleriyle yaramı deştiğimi. Ama koca çınar içimde tuttuğumu daha sesimin tınısından anlamış ve “Böyle bir görüşmeyi sizinle yapmamı da evrenin bir gizi olarak görmeliyiz galiba” demişti. Ardından da şöyle devam etmişti: “Cumhuriyet bizim için özlemi duyulan kızdır. Daha parmaklarına bile dokunmamışızdır. Güzelliğine vereceği nice güzelliklere ulaşamamışızdır. Özlemini neredeyse unutmak üzereyiz. Günü yöneten bize unutturmuştur onu. 1923’te 9 yaşındaydım. Onun duyurulduğu günün sevincini anlatamam. Yeryüzündeki tüm sevgiler bir dönüşüm sonucu olmasınlar. Şöyle düşünüyorum, kişi umduğunu bulamamıştır, yalnızlığa, unutulmaya ulaştırılmıştır. Kendine yalan söylenmiştir, daha da ötesi aldatılmıştır. Bu küskünlükte bir kırmızı çiçek açmıştır içinde. Bu açan çiçek sevgidir. Kim sevmişse bu yoksulluklardan ötürü bir geleceği onun yakınına getirmek istiyorum, sevmiştir. Bütün sevenler benim gerçek Cumhuriyet’i bulamamam gibi bir yalnızlık içine düşürülmüştür.”

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kuyudan çıkan insanlık...
  2. Hayat...
  3. 2017 dileklerim
  4. Bir Henry Miller kitabı
  5. Pınar Kür’den on yıl sonra yeni roman
  6. Rock ve modern şefkatin sezonu
  7. Esnek, estetik bir vücut için çare pilates
  8. Sanat ve outlet merkezi
  9. Sanatın ve modanın cenneti; Milano
  10. Vedat Türkali'nin “Güven”i

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.