Holmes’la yeniden...
.
Tüm zamanların en popüler dedektifi Sherlock Holmes vizyonda. Holmes’ü yakın markaja aldım. Ayrıca Amerikan teknoloji ve yaşam dergisi Wired’ın Holmes’ı anlatan şeması da meraklıları için...
Pötikare pardösüsü, komik denecek kadar ilginç şapkası, bir uzvu haline gelen piposu, ne düşündüğüne ilişkin hiçbir tahmin yapamayacağınız poker suratı ile Sherlock Holmes gelmiş geçmiş en ünlü dedektiftir. Dahası bu ün, asla ve asla edebiyat tarihi ile de sınırlı kalmamış, bu büyük kahraman tüm gerçek meslektaşlarını hatta yaratıcısı Arthur Conan Doyle’u bile gölgede bırakmıştır. Peki onu bu kadar ünlü ve ölümsüz kılan nedir? Bunun yanıtı kişiden kişiye değişebilir. Bence, Sherlock Holmes’ün tüm ipuçları aksini gösterdiği zamanlarda bile olayların mantıklı ve bilimsel bir açıklaması olduğunu bilmesidir.
İhtimalleri atlamaz
Herkes “o şüpheli olayın” içinde bir kara büyü ya da mistik bir açıklama ararken bile o, bunun basit bir hokkabazlık numarası olabileceği ihtimalini atlamaz. Yani Sherlock Holmes, “X Files” ajanlarının aksine “gerçek orada bir yerde” yerine “gerçek burada bir yerde” der. Çünkü Holmes, 6 Ocak 1854 doğumludur ve ilk macerası “Kızıl Soruşturma” 1887’de yayımlanmıştır. Yani 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında.
Bu dönem, modernizmin yükselişe geçtiği batıl inançların, hurafelerin çöktüğü bir dönemdir. İnsan zekası bir oksa o ok, bu dönemde yayından fırlamıştır. İşte Holmes bu dönemin bir sonucu, insan zekasının güzellemesidir. Yani Holmes’ün tümdengelim metodunu kullanması boş yere değildir. Bu yüzden Guy Ritchie’nin filminin genel yaklaşımı ünlü kahramanın ruhuna çok ama çok uymuş.
Filmin konusunun gizli tarikatların mistik anlamlarından çok politik birer araç olduğunun ya da kara büyünün kitleleri kandırmak için kullanıldığının altını kalın çizgilerle çizmesi gibi...
Ancak Sherlock Holmes okurlarının zekasını bence asıl, dönemin büyük gemilerinin yapılışını gösteren tersane sahnesi, Londra Köprüsü’nün inşasına yer verilmesi, dönemin Londrası’nın kriminal hayatıyla ilgili verilen tüm o detaylar gülümsetti.
Nihilist Sherlock
Filmin beni asıl keyiflendiren kısmı pek çok kişinin “Böyle de Holmes olur mu?” eleştirisiydi. Çünkü sadık Holmes okurları ara sıra romanların içine girip Holmes’ün o beyefendi kimliğini ve titizliğini bir güzel pataklamak, “biraz dağıtsana” demek ister...
Gerçi bilen bilir, Holmes hiç de öyle bir İngiliz beyefendisi değildir. Nihilizmin kıyısındadır. İşi dışında ilgisini hiçbir şey çekmez. Watson ona politika bilgileri konusunda on üzerinden sıfır verir. Hatta bir macerada “Dünyanın güneş etrafında döndüğünü bilmek işime yaramıyorsa, neden bu bilgiyi kafamda tutayım ki!” bile der. Bu yüzden de boş boş oturduğu zamanlarda canı sıkılır, hayatını anlamlandıracak bir şey bulamaz, kokain ve morfinle kendini avutur. (Onun bu yönü “Genç Holmes” isimli bir filmde işlenmişti.) Bu nedenle, Guy Ritchie’nin bu yeni Holmes tipini, ünlü dedektifin ruhuna aykırı bulmadım hatta sevdim. Ayrıca Holmes, filmdeki gibi romanlarda da dövüşür; iyi eskrim bilir. Yani bilek gücünden ziyade tekniğe dayalı dövüşür. Tıpkı filmdeki gibi...
Şapka
Eleştiriler öncelikle Downey’in melon şapkasına yönelik. Gerçek Sherlock Holmes’ün geyik avında giyilen türdeki şapkasıyla alakası yok. Ancak bu kanı tamamen yanlış. Holmes’un meşhur olduğu 1900’lü yılların başında kendisi av şapkasıyla resmedilmiş ve daha sonra hep böyle kalmıştı. Gerçekte o dönem Londra’da beyefendiler melon şapka giyerdi. Filmdeki imaj doğru.
Pİpo
Downey filmde yanlış tür pipo içiyor. Kaz boyunlu bir pipo tercih etmeliydi. Düz bir pipo, Sherlock Holmes tarzını yansıtmıyor. Bu kanı herkeste var ama doğru değil. Kaz boyunlu pipo, Hollywood’un klasik uyarlaması. Holmes’un kitaplarında piposu aslında düz.
AlIŞkanlIklarI
Downey’in uyuşturucuya olan tutkusu biliniyor. Holmes’un da... Ancak bu filmde Holmes tamamen kokainden arınmış halde karşımıza çıkıyor. Gerçekte böyle değil. Daha önceki filmlerde işlenmesine rağmen, bu filmde Holmes’un kokain ve uyuşturucuya olan tutkusundan eser yok.
Fİzİk
Filmde, Holmes kaslı, çıplak vücutlu, yumruklarını konuşturan biri olarak tasvir ediliyor. O aslında bir filozof, savaşçı değil. Ancak filmdeki tasvir çok daha yanlış değil. Daha önce Holmes hakkında çekilen filmlerde de dedektifin boks yeteneği vurgulanmıştı. Ama bu filmde boksun Holmes’te yol açtığı zihinsel tahribatlar çok fazla işleniyor.
AkIllIlIk
Downey, Holmes’u manik depresif olarak canlandırıyor. Eğer aklı bir şeyle meşgul değilse, hastalık hemen üzerine çöküveriyor. YANLIŞ! Yazar Arthur Conan Doyle’un romanlarında böyle bir hastalığın esintisi bile yok. Bu, Holmes hayranlarının uydurması.
Sherlock Holmes kİtaplarI
Baskerville Tazısı Arthur Conan Doyle Plato Yayınevi
Beskerville Tazısı, geçmişten gelen bir lanetin modern zamanda geçen korku dolu hikâyesi. Yani dedektifimiz yine doğaüstü görünen olayların mantıklı açıklamalarını arıyor.
Dörtlerin İmzası Arthur Conan Doyle Plato Yayınevi
Baker Sokağındaki evinde, hareketsizlikten kokain çeken Holmes’ün ruh hali, on yıl önce kaybolan babasını aramasını isteyen Mary Morstan’ın onu ziyareti ile düzelir.
Ölülerin Bilgeliği Rodolfo Martinez İthaki Yayınevi
Rodolfo Martinez, Holmes’ün maceralarını devam ettirmek istemiş ve aslına sadık kalarak onu tarikatların, Mısırlı masonların ve bir büyü kitabının etrafında şekillenen entrikaların ortasına atmış...