Hepimiz vatandaşız
“Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Türküz” tartışmalarının yaşandığı bir dönemde çıktı Birol Caymaz’ın “Türkiye’de Vatandaşlık” kitabı
Türkiye’nin farklı illerindeki yaklaşık seksen kişiyle görüşülerek hazırlanan kitap, aslında hepimizin ne olduğuna vatandaşlık kavramı üzerinden bakıyor. Çünkü Galatasaray Üniversitesi Öğretim üyesi olan Caymaz’ın kitabı devletle aramızdaki ilişkiyi, etnik kökenin bu yaklaşımdaki payını da içeriyor.
“Vatandaş dendiğinde aklınıza ne geliyor” sorusu ve buna verilen farklı yanıtlar üzerine kurulu kitap. İdeolojiler, yaş ve eğitim seviyesine göre bu soruya verilen yanıtta değişmiş. Ama çoğunlukla bir ödevler bütünü olarak algılanmış vatandaşlık. Mesela ortaokul mezunu, 42 yaşındaki ev hanımı Hayriye Hanım gibi. O vatandaşı “devletin insanı” olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyor: “Vatandaş dendiğinde aklıma ilk oy vermek ve vergimizi ödemek geliyor. Tabii bu vergilerin bize köprü, yol, su olarak geri döndüğünü söyleyemeyeceğim.”
Adıyaman doğumlu Mehmet Bey (42) ise vatandaşlığı doğrudan “sorumluluğu olan bir kimse” olarak tanımlıyor: “Devletini bilen, milletini bilen yani dürüst bir kimsedir.” Vatandaşlığı ödevlerini yapan, çalışkan ve seçkin bir öğrenci gibi algılayan bu yaklaşımın yanı sıra etnik bir kavram olarak da algılayan hiç az değil. “Kendini bildi bileli MHP’li” olarak tanımlayan Halil Bey için ise vatandaşlık “bir toprağa, bir memlekete ait olmak” demek. Diyarbakır’da büyümüş ve halen İstanbul’da yaşayan Erol’a (35) göre ise etnik kökenin vatandaşlık için belirleyici bir özelliği yok: “Ben önce kendimi insan olarak görüyorum. TC doğduğum için kendimi Türk hissediyorum. Bence Türk olmak, Arap olmak önemli değil, milliyetçilik yok benim için. Ama mesela ekonomik yeterlilik bakımından bir Avrupa ülkesi vatandaşı olsaydım (tekerlekli sandalye kullanıyor) daha rahat hissederdim.”
Vatandaşlığın bir görevler bütünü olduğu kadar haklar bütünü olduğunu ise en iyi 45 yaşındaki Arno anlatıyor. Diyor ki, “Ermeni asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Askerliğimi gururla yaptım. İstiklal Marşı çaldığında tüylerim diken diken olur. Ama çok daha geniş haklarım olsun. Otuz sene önce Almanya’ya göç eden bir Türk vatandaşı belediyede, devlet dairesinde çalışabiliyorsa ve ben 2 bin yıldır bu topraklarda ise ‘ben niye çalışmayayım’ diye sorduğum oluyor.”