Entarisi Ala Benziyor nasıl milli marş oldu?
.
Ya da 1 Mayıs marşı nasıl bestelendi? Müzik yazarı Murat Meriç’in “100 Şarkıda Memleket Tarihi” kitabı bu ve benzeri pek çok ilginç soruya yanıt buluyor.
Murat Meriç çok saygı duyduğum bir DJ ve yazar.
Türkçe müzik alanında muazzam bir birikimi, koleksiyonu ve çalışmaları var. Müzikle ilgili Google’da bulamayacağınız bir şey mi takıldı aklınıza, Murat’a sorun birkaç dakika içinde size geri dönecektir, emin olabilirsiniz. Onu alanında bu denli birikimli ve söz sahibi kılansa şüphesiz ki işine duyduğu tutku ve titizlikle bezediği meslek ahlakı. Yoksa bir insan her hafta ülkenin farklı şehirlerine niye DJ’lik yapmaya gitsin? Üstelik onun müzik bilgisi sadece “kulakla” sınırlı değildir. Şarkıların, sanatçıların, grupların hikayelerini araştırır sevgili Murat ve bunları yazılarında ya da kitaplarında Türkiye tarihi ve sosyolojisi içinde değerlendirir. Yani onun yaptığı kimi zaman bir şarkıdan ya da melodiden Türkiye’ye bakmaktır.
Yeni yayımlanan “100 Şarkıda Memleket Tarihi” kitabı da bunlardan. Hemen belirteyim büyük bir keyifle okunuyor. Bazen “Aaa! Evet böyle bir şarkı vardı değil mi” diyorsunuz bazen de hiç bilmediğiniz bir bilgi ya da şarkıyla karşılaşıyorsunuz. Yani bu kitabı okurkan sık sık youtube’a başvurabilirsiniz.
Ama okurda müzik açlığı yaratacak bu bölümlerden önce kitabın hemen başındaki iki vurucu bölümden bahsetmek isterim.
ENTARİSİ ALA BENZİYOR NASIL MİLLİ MARŞ OLDU?
İlki, “Enterasi Ala Benziyor” türküsünün Osmanlı’da I. Dünya Savaşı sırasında milli marş olarak söylendiğine dair. Şaka şapmıyorum ve aynen kitaptan alıntılıyorum: “Milli marş eksikliği, Cumhuriyet öncesinde kimi sıkıntılara yol açtı. Padişahların her birinin kendine mahsus marşı vardı, resmi törenlerde bunlar çalınıyordu. Geçiş döneminde, hangisinin çalınacağı bilinmediği için törenlere katılanların başına enteresan şeyler gelmişti. Bir futbol takımımızın bayrağı göndere ‘Hamsi Koydum Tavaya’ ile çektirdiğini, Kaiser Wilhelm Kanal’ın açılışına katılan donanma bandosunun marş yerine bir çocuk şarkısı çaldığını, I. Dünya Savaşı bitiminde bir grup askerin Deutschland Über Alles’e tekbirlerle karşılık verdiğini tarih yazar. Hikayelerden birini, Ethem Ruhi Üngör’ün ‘Türk Marşları’ kitabından aktarayım.
‘Reşadiye harp gemimizin kızaktan indirilişi töreninde bulunmak üzere İngiltere’ye davet edilen Türk heyeti, törenin son dakikalarında birdenbire güç bir durumla karşılaşmıştı. Nutuklardan sonra geminin burnunda şampanya şişesi patlatılmadan İngiliz denizcileri kendi milli marşlarını okuyunca bizimkiler mukabele etmeye mecbur kalmışlardı. Söyleyecek bir marş olmadığı için önce birbirlerine baktılar, sonra müstakbel çarkçıbaşı durumun önemini hissederek; -Arkadaşlar, Entarisi Ala Benziyor’u biliyor musunuz? - Biliyoruz.
- O halde hep beraber: Entarisi ala benziyor/ Sultan Reşat bana benziyor.”
TÜRKÇE EZAN PLAĞI
Murat Meriç’in kitabındaki bir diğer ilginç bilgi de Türkçe ezanla ilgili: “Ezan, 1932-1950 yılları arasında Türkçe okundu. (…) Ezanın Türkçeleştirilmesine yönelik çalışmalar daha önceden başlamıştı. O dönem İstanbul’da iş yapan büyük şirketlerden Colombia, 1929-30 yıllarında, Hafız Sadettin’e bir dizi dini plak yaptırdı. Esselat (Salât), Ezan-ı Muhammedi ve Isra-A’li İmran sureleri, ehlinin ağzından plağa kaydedildi. Plaklar arasında Türkçe Ezan da vardı. Bu plak, ezanın yaygınlaştırılması için kullanılan plaklardandı.” “Peki kimmiş bu Hafız Sadettin” diye sorarsanız söyleyeyim soyadı Kaynak’mış!
HER ŞARKI BİR SÖZ, BİR DURUŞ
İşte, Murat Meriç’in “100 Soruda Memleket tarihi” kitabı buna benzer birçok anektodla dolu. Müşerref Akay’ın hapishanelerde mahkumlara dinlettirilen şarkısı “Türkiyem”inin arka planı ya da Prenses Süreya’nın sürgüne gönderilmesi üzerine Zeki Müren’in söylediği “Süreya” şarkısının etkileri gibi.
Veya Ahmet Kaya’nın dillerden düşmeyen şarkıları, Duman Grubu’nun bir kehanette bulunur gibi bestelediği “Eyvallah”ı, Grup Yorum’un “Uyan Berkinim”i… Ama isterseniz yazıyı günün anlam ve önemine uygun olarak “1 Mayıs” marşının hikayesi ile kapatalım: “1 Mayıs, Sarper Özsan’ın 1974’te yazdığı bir marş. İlk kez, 1977 yılında yayımlanan bir Timur Selçuk plağında karşımıza çıktı. Öncesinde Ankara Sanat Tiyatrosu sahnesinde söylendi: Bertolt Brecht’in Marksim Gorki’den uyarladığı Ana adlı oyunu için yazılmıştı. Rusya’da ‘Kanlı 1 Mayıs’ olarak bilinen 1905 kutlamasının mevzu edildiği sahnede kullanılmıştı.” Ama mar o kadar seviliyor ki, hızla sahnelerden meydanlara yayılıyor. Önce 1976/ 1 Mayıs’ında ardından da 1977/ 1 Mayıs’ında söyleniyor. Yani sahnedeki “Kanlı 1 Mayıs” için bestelenen marş, tiyatro oyununu doğrular gibi “İstanbul Kanlı 1 Mayıs”ına da tanıklık ediyor.