Edebiyatın dev çınarı Yaşar Kemal’in hayatından kesitler
Türkiye’de yazar dendi mi akla “aydın” kelimesi de gelir
Onlar bizler için fikri merak edilen, duruşu olan kişilerdir. Hele söz konusu Yaşar Kemal’se. Çünkü onu açlık grevlerinde arabulucu olarak da gördük, Kürt meselesi hakkında “en cesur” açıklamaları yapan kişi olarak da. Nitekim bu konudaki görüşlerinden ötürü yargılanırken de... Yaşar Kemal bu duruşunu sanat ve sanatçılar üzerine yaptığı konuşmalar ve yazılarla da gösterdi. Alpay Kabacalı’nın onun röportajlarından, konuşmalarından, yerli ve yabancı basında çıkan makalelerinden derlediği “Binbir Çiçekli Bahçe” kitabında yer alan sanatçı portrelerindeki gibi. Abidin Dino’dan Ara Güler’e, Orhan Kemal’den Zülfü Livaneli’ye kadar pek çok kişi hakkında yazdığı bu portreleri “Yaşar Kemal’in anıları”ndan kesitler diye de okuyabilirisiniz, onun sanat ve edebiyattan beklentisi olarak da...
Orhan Kemal üstüne anılar
Bir insanı anlatmak zor bir iş. Bütün yönleriyle anlatmaya uğraşmak zorun zoru. Bu adam Orhan Kemal olunca iş daha da zorlaşıyor. Bir adamı anlatırken onun bir tek yönünü alıp üstünde durmak, yazarın, sanatçının, anlatıcının işini epeyce kolaylaştırır. Benim en kolay anlatabileceğim insanlardan biri de Orhan Kemal’dir. Onu tam 23 yıldır tanıyorum. Tanımadan önce ününü duymuştum. Bu ünün yazarlık ünü olduğunu sanmayın. Orhan Kemal, benim gençlik yıllarımın Adanası’nın en ünlü futbolcusuydu. Adana karmasında santrfor oynamıştı. Beş yıldır Adana’dan ayrı, hapiste olmasına karşın ünü daha dillerdeydi...
Çağın ustası
Bir türkü 40 bin yıl su altında kalıp arınmış bir çakıl taşı gibidir. Büyük halk kitleleri türkülerini yüzyıllar ötesinden alıp işleye işleye, süreler üstünden aşıra aşıra günümüze getirmiştir. Türküyü her insan söyler, her insan söylerken de türküyü kendince bir kere daha yaratır. Zülfü Livaneli gibi çağın ustaları da insanlığın türkülerini sürdürmeleri için onlara yardımcı olacaklardır. Zülfü Livaneli büyük halk gibi, halk ustaları gibi türküyü kanıyla, yüreğiyle söyler. Bir gün yüreği dört okka ‘Zülfü Livaneli’lerle birlikte tekmil halkımız, sağlıklı bir ortamda türkülerimizi büyütecek, söyleyecek, zenginleştirecektir. Zülfü’nün güzel, yürekten, kanından gelen usta sesi halkımızın, insanlığımızın sesidir. Zülfü bir türküler yorumcusu olduğu kadar besteler yaratıcısı, ustasıdır da... Zülfü’nün bu yönü, yorumculuğundan çok daha önemlidir. O, çağımızın özgün müziğini yaratanlardan birisidir...
Küsmeyen resimler
Deniz Küstü romanını bitirdikten sonra resimlemesi için onu Abidin Dino’ya gönderdim. Bu bir seçmeydi, hem de uzun uzun düşünülerek yapılan bir seçmeydi. Eğer Abidin Dino olmasaydı Deniz Küstü’yü resimletmek aklımın köşesinden bile geçmezdi. Birtakım romanları resimlemek, dünya edebiyatının bir geleneğidir ya, çağımız genellikle bu işi unutmuşa benziyor.
Romanı Abidin Dino’ya gönderirken olacağı aşağı yukarı biliyordum. Dino bütün anlamıyla bir İstanbul sevdalısı, bir İstanbul delisidir. Arif Dino onu bir keresinde şöyle anlatmıştı. O, demişti, iki yıl bir uyurgezer gibi, gözleri ardına kadar açılmış, şaşkın, hayran, İstanbul’un taşına, her toprak parçasına, her yaprağına, denizin her damlasına, rengine, gündüzünün gecesinin en küçük ayrıntısına kadar bakarak dolaştı. Ben ona bir şeyler oldu sanmıştım, neyse ki iki yıl sonra azıcık kendine gelip resim yapmaya, bir işler tutmaya başladı da kendine geldi.
Abidin Dino bir yenilikçi ya da bir doğa sevdalısı
“Abidin Dino bir yenilikçi” dedim ama bu Abidin Dino’yu bütünüyle anlatabiliyor mu? Abidin Dino çok zengin bir kişilikti. Resme, yazıya birçok yenilikler getirmişti. Halkın tüm zenginliklerine erişebilmek için büyük bir çaba içindeydi. Abidin Dino dünyaya hayran gözle bakan bir kişiydi. Dünya onun için her şeyiyle bir tansıktı. Ovada gün altında ışıldayan taaa uzaklara giden ekinlerin kıvılcımlı ışık sellerine, koyaklarına gölge vurmuş Toroslar’ın uçuk mavi, mor, bakır rengi doruklarına, yamaçlarına, bir tapınmada gibi kıpırdanmadan bakardı. Doğa onun için yaratıcıydı. Ağabeyi ressam, şair Arif Dino’ya göre bir doğa sarhoşuydu. Ben de onun ekin tarlalarında, renk renk çiçeğe durmuş, kar yağmış gibi pamuk açmış pamuk tarlaları ortasında durup, başka bir şeyi görmeden, başka bir yere bakmadan kıpırdamadan yöresini seyrettiğini çok gördüm. Abidin Dino, paşa konaklarının dünyasından gelip halkın bütün zenginliğine ulaşmak isteyen büyük bir ustaydı. Yenilikçi sanatın başında ya da içinde her zaman Dino olmuştur.
Mehmed Uzun’un tabutu başında
Bu kadar zorluklar içinde başeserler yazmak, Mehmed gibi insanların işidir. Dili yaratmak destancıların, aşıkların işidir. Özellikle de yazarların işidir. Mehmed’ten sonra Kürtçe’nin yazarları yetişecek, Kürt dilini onun gibi yaratacaklar. Çünkü Mehmed modern Kürt romanını yaratmış büyük ustadır. Mehmed Kürt diline, roman dilinin dikenli yolunu açmıştır. Bu, bir kültüre büyük katkıdır. Yüzyıllarca dengbejlerin dillerinden düşmeyen destanlar, Kürtlerin erişilmez güzellikteki şiirleri belalara uğramış, sönmeye başlamışken, alın size çağımızın Kürtçe romanını. Bu romanlar yalnız Kürtçe’nin romanları değil Türkiye’nin romanlarıdır da. Mehmed’in romanları pek çok dünya diline de çevrilmiştir.