E-kitap ‘D-evrim’i
.
Saint-Joseph Lisesi’nde (1870), çok keyifli ve “büyük sorular” sorduran bir sergi var: “D-Evrim? Dijital Çağda Bir Kitap Sergisi.” Küratörlüğünü Saadet Özen’in yaptığı sergide, okulun 1800’lerden kalma ve 22 bini aşkın kitaptan oluşan kütüphanesinden seçilen 400 kitap, dijital versiyonları ile buluştu.
Montesquieu’nün “Acem Mektupları”nın 1830 baskısını, Sainctyon’un “Büyük Timur’un Öyküsü Claustre”nin 1743 basımını da görebileceğiniz sergide okulun öğrenci ve öğretmenleri ile çekilmiş bir de video var. Videonun konusu; “E-kitaplar hayatımızı nasıl etkiledi?”
Önce bir itirafta bulunmak istiyorum; şu ana kadar e-kitaplarla ilgili birçok sohbete tanık oldum ya da katıldım ama hep bir süre sonra susmak zorunda hissettim. Çünkü argümanlar ya ajitasyon düzeyinde romantikti -hiçbir şey kitabın ruhun öldüremez gibi- ya da kitap denilen “şeyin” nasıl bir nesne olduğu üzerine hiç kafa yormamışların yorumlarıydı -tabletten okumak büyük kolaylık canım, birkaç seneye kimse basılı kitap okumayacak, türünden.
Kimsenin e-kitabın hayatımızda yarattığı, yaratacağı değişime dair bir fikri yoktu. Çünkü bu değişim sadece edebiyat eserlerini içermiyordu; ders kitapları gibi devasa bir bilgi birikimi var karşımızda. Ve bu birikimin e-kitap ile buluşacağı muhakkaktı. Sadece öğrencinin altında ezildiği sırt çantası, kitap fiyatları bile bunun için yeterli bir neden.
Peki bu durum eğitim sistemini nasıl etkilenecekti? Mesela öğretmen-öğrenci ilişkilerini. Ve bir kez kitap okumaya tabletten alışan biri daha sonra basılı kitaptan keyif alacak mıydı?
Saint-Joseph Lisesi eğitimini tamamen tablete geçirmiş. Okulda tüm eğitim i-Pad’ler üzerinden yürüyor. Sergi için yapılan videoda bu değişimin etkileri de şahane anlatılmış. Mesela öğretmenler “artık öğretmenler kürsülerinden inmek zorundalar” diyorlar. Çünkü tablet eğitimi, kara tahta başında bir eğitim sistemine izin vemiyor, öğretmenin öğrencilerin arasında dolaşmasını, zaman zaman yanlarında oturmasını gerekli kılıyor. Bu da yeni bir eğitim hiyerarşisi demek. Ayrıca, bir öğretmen ne kadar teknolojiye açık olsa da öğrenciler (daha genç olacakları için) her zaman yenilikleri ondan daha önce öğrenip kullanacak. Üstelik teknolojideki değişim durmayacağı için bu gelecek nesiller için de geçerli. Yani söz konusu “geçici bir geçiş dönemi” değil.
Bu durumda tıpkı videoda olduğu gibi, öğrencilerin de öğretmenlerine eğitmenlik yapacağı bir sistem var karşımızda. Yani en basit tanımıyla öğretmen yeni uygulamayı çalıştıramadığında ya da bir yere takıldığında öğrencisine soracak. Bu da yine “her şeyi bilen kutsal öğretmen” imgesini yerle bir eden bir değişim. Böylesi bir değişimin eğitim sistemi üzerinden toplumsal demokrasiye, aile yapısına olan katkısını, yapacağı değişimi ise şu an hayal bile edemiyorum. Peki basılı kitap ne olacak? Bence okuma eylemi ve içeriği değişecek. Nasıl mı? Bunu insanın süregiden evriminin bir parçası olarak gördüğümü söyleyip, bana ayrılan yerin sonuna geldiğim için, haftaya bırakıyorum.