Çizgi dünyasının yükselişi
Her devirde aşkı anlatan en anlamlı yapıtlardan biri olan “Shakespeare”in eserlerine bir de çizgi dünyasından bakın... Ölümsüz eserlerin çizgiyle buluşması bile onları yeniden okumak için yeterli bir neden...
Bir ihtimal daha var o da Shakespeare mi dersin?
“Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin.” Shakespeare’nin ünlü “To be or not to be”sini Can Yücel, “Olmak ya da olmamak” klasik çevirisinin dışına çıkıp bu şekilde Türkçeleştirmişti. Bu nedenle ne zaman, çeviriyle ilgili bir tartışma söz konusu olsa ve “Önemli olan bir cümleyi, metni bire bir çevirmek değil, onun Türkçe karşılığını, uyarlamasını bulmaktır” denmek istense hep bu çeviri örnek gösterilir.
NTV Yayınları’ndan çıkan çizgi roman “Macbeth”i ve Everest Yayınevi’nin yayımladığı Manga Shakespeare’leri görünce de aklıma Can Yücel’in bu çevirisi geldi... Çünkü bu çizgi romanlar da aslında birer çeviriydi. Ama bu kez bir dilden dile değil türden türe çeviri söz konusu. Yani dünyanın en ünlü tiyatro oyunlarının çizgi romana uyarlanmış halleri...
Peki, bir anda dikkatleri üzerlerine çeken bu çeviriler nasıldı? Klasik metinler korunarak sadece resimlenmiş miydi yoksa çizgi roman türüne göre bir uyarlama mı söz konusuydu? Can Yücel’inki dildeki çevirisi neyse Manga Shakespeare’ler de öyle... Bundan kasıt kahramanlarının birer manga klasiği olan iri gözlere sahip olması değil. Hele “Romeo ve Juliet...” Tam bir uyarlama... Bir kere günümüzün modern Japonya’sında, Tokyo’da geçiyor. Birbirine düşman aileler de kan davalı iki Yakuza ailesi... Romeo bir rock idolü, Juliet ise bir Shibuya kızı... Bizim Bağdat Caddesi kızlarımız gibi... “Hamlet”te ise orijinaline daha bağlı kalınmış. Annesini baştan çıkaran ve aynı zamanda babasının da katili olan amcasının maskesini düşürme derdinde olan Hamlet yine bir Danimarka prensi. Ancak bu kez yıl 2017 ve küresel iklim değişikliği ile dünya perişan olmuş durumda... Buradan sonrası ise bildiğimiz hikayenin Japon çizgileri ile buluşmuş keyifli hali... NTV Yayınları’ndan çıkan “Macbeth”in çizgileri ise Amerikan tarzı... Ancak hikaye biraz hızlı akıyor, daha önce “Macbeth”i okumayanların asıl temaları yakalaması biraz zor. ma yine de Shakespeare’in en ünlü klasiklerinden birinin çizgiyle buluşmuş olması bile başlı başına okumak için yeterli bir neden.
Geçmişinizden sıkılmadınız mı?
İsviçreli yazar Stamm’ın romanı, aslında hepimizin başına gelen, gelebilecek bir meseleyi ele alıyor. “Bir gün aniden ölümcül bir hastalık kapımızı çalarsa ne yaparız” sorusunun yanıtını... Her şeyi sorgulamaya başlamamızı, eski defterleri karıştırmaya, kapanmamış hesapları bitirmeye çalışmamızı... Zamanı durdurabilmek için anılara sığınmamızı, onlara fazlasıyla değer vermemizi ve sonra gerçekle karşılaştığımızda geçmişin aslında bir kurgu olduğunu görmemizi. Ve elimizde kalanın her zamanki gibi sadece ve sadece bir “şimdiki zaman” olduğunu fark etmemizi... Stamm’ın kitabı çarpıcı bir konuya sahip, geçmişte dolananların bugününü fark etmeleri için iyi bir okuma olabilir.
Son 50 yılda yaşadığımız değişim
Komünizmin kimine göre bitmesi kimine göre uykuya yatmasını “Tarihin sonu mu” sorusuyla karşılayan Fukuyama “Büyük Çözülme” de, sanayi ekonomisinden bilgi toplumuna geçtiğimiz içinde bulunduğumuz dönemi artan boşanmalardan, suç oranlarından uyuşturucu bağımlılığından ve yükselen toplumsal karmaşadan hareketle ele alıyor ve buna rağmen gidişatın “Neden iyiye doğru gittiği gibi bir izlenim verdiği”ni yorumluyor. Son elli yılda yaşadığımız değişimi anlamak ve değiştirmek isteyenler için...