Çıplaklık!
.
Saatin alarmı ya da yüze vuran tatlı bir ışık uyandırır bizi. Ardından giyinme telaşına kapılırız. İş toplantısı, sevgiliyle randevu, akşama gidilecek koktteyl... Ve biliriz ki, her giydiğimiz parça aslında birer silah, kalkandır.
Şık ve kaliteli bir takımla sosyal çıtayı belirler, sayısız insanı bir çırpıda eleğin üstünde bırakırız. Kırmızı ayakkabılar rakiplerin hedefini şaşırtmak için birebirdir. Söyler misiniz, boyna takılan her an dağıldı dağılacak hissi uyandıran kolye ise sevgiliye gönderilen iç gıcıklayıcı bir mesajdan başka nedir? Yahut üstünüze takıp çıktığınız o yeşil parka bal gibi de soğuktan korunmak için değil kimliğinizi ifade etmek içindir. Kabul edelim, her sabah bilinçli veya bilinçsiz aslında bedenimizi değil “çıplak” halimizi örteriz.
Oysa çıplaklık kimi zaman muazzam bir ifade biçimi, güçlü bir kimlik, etkili ve bir o kadar masum bir silah olabilir. Tıpkı Piramid Sanat’ta dün başlayan “Çıplak” sergisinde yer alan fotoğraflardaki gibi. Niko Guido’nun fotoğraflarından oluşan sergiyi gezerken (özgürlük ve protestonun örtünme üzerine yoğunlaştığı bir dönemde) insan bedeninin bizzat kendisinin ne denli güçlü bir ifadesinin olduğunu görmek bir kez daha büyüledi beni. Bir bedende hüznün ve umudun, kutsallığın ve ayıbın yansımasıydı bu. Bir kentin, koskoca bir kentin bir kadın bedeninde vücut bulup izleyiciye ulaşabilmesi... Ya da Venedik’in ölüm ve yaşam arasındaki gizemli yüzünün dillenmesi veya Tuz Gölü’nün sessiz bir çığlık olup bize ayna tutması...
Ama en önemlisi ışıktı. Işığın gücü. İnsan bedenindeki kıvrımları (normal koşullarda kas deyip, yağ deyip, meme deyip geçeceğimiz) bir notaya dönüştürüp onlardan dinlenesi şarkılar yapmasıydı. Nitekim İstanbul doğumlu olan Guido için de önemli olan bu; “Işığın insan vücuduyla dansının muhteşem bir görüntü olduğu kanısındayım. Ben bu görüntüyü estetiğin doruğunda dondurup geleceğe hediye etmeye çalışıyorum.”
(Sergiyi 26 Şubat’a kadar gezebilirsiniz. Piramid Sanat, Feridiye Cad.
No: 23 - 25 Taksim )
Keyif ajandası
Kaçıranlara Buika!
Flamenko ile cazı buluşturan, flamenkoyu farklı boyutlara taşıyarak çağdaş dünya müziğine yepyeni bir tarz getiren, deniz aşırı, şefkatli ve tutkulu bir ses... En son Jaz Festivali’ne katılan İspanyol aşk şarkılarının tutkulu sesi Buika, tekrar Türkiye’de. Ünlü sanatçı kendisine Grammy Ödülü’nü kazandıran albümü “El Ultimo Trago”nun dünya turnesi kapsamında 4 Şubat’ta Cemal Reşit Rey’de. Ben gidiyorum, beklerim!
Mario Levi ile Galata turu
Avrupa ve ABD’de çok yaygın bir kültür turu; edebiyat turları... Üniversite yıllarından beri “Ah keşke bizde de bu tür turlar düzenlense, yazar önde ben arkada, bir romanın içinde dolaşsak” derdim. Sonunda bu hayalimi gerçekleştirmek nasip oldu. Antonina Turizm’in destek vermesiyle bir baktım turlara başlamışız bile. İlk Ahmet Ümit, ikinci olarak Selim İleri yapmıştı rehberliğimizi. Şimdi ise Mario Levi bayrağı eline aldı ve bizi romanlarında bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. 6 Şubat günü, çay, simit ve kaşarla başlayan kahvaltı sonrasında Mario Levi, okurlarına Tünel ve Galata bölgesini gezdirecek. (Ayrıntılı Bilgi:
0212 292 28 74-75)
Yasaklı filmler İstanbul’da
Ülkesi İran’da 6 yıl hapis cezasına çarptırılan usta yönetmen Cafer Panahi’nin her biri ödüllü olan başyapıtları 3-10 Şubat tarihleri arasında İstanbul Modern’de gösterilecek. İran sinemasının öncülerinden kabul edilen ve 1995 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera, 1998 yılında 17.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale, 2000’de Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödüllerini kazanan Panahi’nin filmleri Berlin Film Festivali’nden önce İstanbul’da gösterime girecek.