Buket Uzuner’in 1 TL’lik tazminat davası
.
Geçen yıl THY ile yaptığım seyahatlerden biriydi... SKYLIFE Dergi’sinin kapağında Buket Uzuner’in Moda yazısı yer alıyordu. Ancak Moda İskelesi’ndeki içki yasaklarına hiç değinmediğini fark ettim. Şaşırmıştım. Çünkü Buket Hanım’ın da buradaki içki yasağına tepkili bir Modalı olduğunu biliyordum. “Herhalde yazının konseptine uymadı” dedim. Ancak sonra öğrendim ki, Buket Uzuner buradaki içki yasağına bir cümle ile değinmiş ancak bu cümle yazıdan çıkarılmıştı. Cümle ise şuydu: “Moda’nın iskele kafesine konan içki yasağı yüzlerce yıllık İstanbul hoşgörüsüne yakışmadı.” Bunun üzerine kendisini hemen arayıp röportaj talep ettim. Ancak kabul etmedi. Daha sonra 1 TL’lik tazminat davası açacağını öğrendim. Amacı netti; sadece sansüre dikkat çekmek. Yani siyasi bir tartışmanın aracı olmak istemiyordu. Bu yüzden dava sonuçlanana kadar bu konuda konuşmayacaktı. Şimdi davayı kazandı ve işte yorumları.
* Buket Hanım, SKYLIFE Dergisi’ne neden dava açtınız?
Seyahatlerimde özellikle tercih ettiğim THY’nin dergisi SKYLIFE beğenerek okurum. Bu nedenle benden Moda semti üzerine bir yazı istediklerinde sevinerek kabul ettim. Bu yazı, nefis fotoğraflarla, kapaktan verilen bir dosya olarak Haziran 2009’da yayınlandı. Ancak yazı yayımlandıktan sonra hem Modalılar hem de okurlar bana hep aynı soruyu sormaya başlayınca yazımdan bir paragrafın kesildiğini fark ettim. Moda’yı anlatırken semtin simgesi sayılan Moda İskelesi’nden de söz etmiş, “Adalar manzaralı bu güzel iskelenin Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen kafesinde iki yıldır uygulanan içki yasağının İstanbul’un yüzlerce yıllık hoşgörüsüne yakışmadığı” şeklindeki kişisel düşüncemi yazmıştım. Ancak bu paragraf bana hiç haber verilmeden kesilerek yayımlanmıştı ki, bunun adı dünyanın her yerinde sansürdür.
* 1 TL’lik tazminat davası açmanızın nedeni ne?
Bu sansür davasını kazanma şansım yüksekti ve bunu düşünerek ciddi bir tazminat talep edebilir ve alabilirdim. Ancak tamamen sansüre dikkat çekmek istediğim için 1TL’lik dava açtım. Hatta hukukî cehaletim yüzünden (!) avukat masrafını bile kendi cebimden ödemek durumunda kaldım.
* Dava sonuçlanana kadar bunu basına da duyurmadınız? Yazınızın sansürlendiğini de dava açtığınızı da basından gizlediniz. Neden?
Bu davanın bir AKP veya bir içki davası olarak ele alınmasını istemedim ve bu yüzden de dava sonuçlanana kadar basına haber vermedim. SKYLIFE dergisine karşı kazandığım 1TL’lik dava benim için bir düşünce ve ifade özgürlüğü konusu. Eğer iskeleye içki yasağı koyan ve THY’nin (dolayısıyla SKYLIFE) yönetiminde CHP veya MHP olsaydı da aynı davayı açardım. Çünkü sansür kötü bir şeydir, büyüğü, küçüğü olmaz ya vardır ya yoktur. Bugün sizin beğenmediğiniz için yasakladığınız bir düşünceye göz yumarsanız, yarın sizin de sesinizi kesen veya düşüncenizi bastıran birileri çıkar. Başkalarına hakaret veya tehdit etmediği sürece her düşüncenin yayınlanabildiği, konuşulabildiği bir Türkiye’miz olsun diye mücadele etmiş bir kuşağın yazarıyım ben ve yeni kuşakta da böyle yazarlar olduğuna inanmak istiyorum.
* Davanın etkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
Bir Türk yazarı Türkiye’de bir sansür davasını kazandı. Ancak Hürriyet gazetesi, Alin Taşçiyan ve bazı sanal haber siteleri dışında basın bu konuyla ilgilenmedi. Üyesi olduğum üç edebiyat derneği dâhil, sanat ve kültür editörleri konuyla ilgilenmediler. Dizilerde bir cümle kesildiğinde sansüre karşı sert kalem sallayan bıçkın köşe yazarları da sessiz... Evet, tabii ben bağımsız bir yazarım, arkamda ne kalabalık cemaatler, ne holdingler, ne de siyasi bir parti var, tam da bu nedenle sansüre karşı duruşum tamamen entelektüel namus meselesi. Yani kimseye yandaş olmak gibi bir çabam yok, olmadı da. Böyle insanlar/yazarlar yalnız kalırlar ama aynı nedenle de saygındır. Kısaca, kişisel hissiyatı ve olası çıkarları bir yana bırakarak bu sansür meselesine yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum, çünkü sonuçta düşünce özgürlüğü bu ülkede yaşayan hepimiz için gerekli. Ben hâlâ entelektüel namusa inanan biriyim ve şimdilik elimden geleni yaptım.