Batının 1001 resmi
İlk kitap “Ölmeden Önce Seyretmeniz Gereken 1001 Film”di. Bunu “Okumanız Gereken 1001 Kitap” izledi. Şimdi ise, “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Resim” yayımlandı...
Tabii söz konusu resim sanatı olunca bu kitabı dünyanın en özel tablolarının, resimlerinin yer aldığı seçkin bir sergi ya da ayağınıza kadar gelmiş bir müze gibi düşünebilirsiniz... Ya da bir gezi kitabı olarak... Çünkü ölmeden önce görmeniz gereken bu resimler ya bir müzenin ya da tarihi bir eserin duvarında asılı. Yani bu kitap aynı zamanda bir resim tarihi turu olarak da okunabilir.
Peki bu kültürel turun güzergahında Türkiye var mı? Hemen söyleyeyim hayır. Şimdi pek çok kişi, “Dünyaca ünlü resimlerimiz mi var ki böyle bir kitaba girelim” diyebilir. Ne de olsa söz konusu perspektif ve suretin resmedilmesinin yasak olduğu İslam kültürü etkisinde ilerleyen bir resim sanatı... Yani “modern resimle tanışmamız ne ki” diyebilirsiniz...
Ama kitabın kapağını açtığınız an, bu bakış açısının yetersizliğini ve dahası bir ezberin ötesine geçemediğini de göreceksiniz. Çünkü kitap tam da adındaki gibi “ölmeden önce görmemiz gereken 1001 resmi” içeriyor, tabloyu değil.
Mesela ilk resim; Mısır Hanedanı Nebamun’un mezarında bulunan bir duvar resminin detayı olan “Havuzlu Bahçe”, ikincisi ise yine bir Mısır duvar resmi olan “Çalışan Kuyumcular.” Bir diğeri “Etrüsk Erotik Sahnesi” hemen onu Arkaik dönemin sonunda yapılan “Dalgıcın Mezarı’ndan Resim” izliyor...
Bu durumda ister istemez insan soruyor; dünyanın en güzel mozaiklerinin yer aldığı Kariye Müzesi’nden hatta Ayasofya’nın duvarlarından bir resim bu kitaba giremez miydi? Hele hele Zeugma mozaiklerinin tüm dünyada simgesi olan “Çingene Kız” bu kitaba girmeyi hiç mi hak etmiyor? Mısır duvar resimlerine yer verilirken Doğu resim sanatının en güzel örnekleri, İran, Osmanlı, Çin minyatürlerinin atlanması, numunelik de olsa bir örneğe yer verilmemesi sanat tarihine haksızlık olmuyor mu?
Ama “Suç bizde mi yoksa Batı’nın megalomanisinde mi” adını taşıyan ve hemen her fırsatta gündemimize almaktan keyif aldığımız, eh bu sayede kendimizi de rahatlattığımız, o kısır tartışmaya girmeye de hiç gerek yok. Bunun için kitabın adını “Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Batı Resmi” olarak değiştirmeniz yeterli. Zira bu eleştirinin dışında kitap gerçekten çok güzel ve değerli. Her şeyden önce Batı resminde ne olmuş ne bitmiş size bir çırpıda gösterirken her bir tabloyu yalın bilgilerle size özümsetmeyi de başarıyor.