“AKP Nakşi projesini hayata geçiriyor”
Bu sözler Zaman Gazetesi yazarlarından; laik çevre kadar İslami kesime de yakın duran şair, felsefeci Hilmi Yavuz’a ait
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün köşk yemeği davetlilerinden de olan Yavuz’un bu sözleri gazeteci İsmail Küçükkaya’nın kaleme aldığı “Cumhuriyetimize Dair” kitabında yer alıyor. Küçükkaya’nın Hilmi Yavuz, Deniz Ülke Arıboğan ve İlber Ortaylı ile gerçekleştirdiği üç uzun röportajdan oluşan bir kitap bu. Hilmi Yavuz’un bu sözleri tartışma yaratmaya aday olduğu için bu bölümü aynen aktarıyorum:
“ Soru: Nedir Nakşî proje?
Cevap: Türkiye’yi kalkındırmak, belli bir sermaye yapısı oluşturmak ve Türk insanını müreffeh kılmak. Kapitalizmle uyuşmaktır bu. Dünyevileşme! Bir anlamda liberal bir siyaseti işaret ediyor. Kapitalist dünyanın, 21’inci yüzyılın sorularıyla Nakşîlik ‘Biz bu çağa nasıl ayak uyduracağız’ diye sorgulama yapıyor. Nakşîlik bunu kendisine dert edinmiştir. Başka cemaat veya tarikatlarda bunu göremeyiz. Ayrıca bunun Kurani dayanakları da var. Mesela Carl Becker’in yaptığı 1930’larda bir çalışma var. Kuran’da geçen kavramlardan birçoğunun ekonomik ve ticari kavramlar olduğunu söylüyor. Mesela kisb. El kasibi habibullah! Allah kazananı sever. Buradaki ‘kisb’ hangi anlama geliyor? Edinmek! Evet, ama bu edinme, tamamen dünya malı edinme midir? Gurur yapmayacak bir şekilde mal mülk edinme. Kuran’ın bize buyurduğu şey: Dünyevileşin, mal mülk edinin, ama bununla asla gururlanmayın! Nakşîlik bunu savunuyor. Daha fazla zengin olun. AK Parti’yi bu bağlamda görmeden anlamak imkansızdır. Sermaye birikimine, mal ve mülk sahibi olmaya önem veriyorlar ve ne kadar çok kazanırlarsa Kuran’ın gereğini o kadar yerine getirdiklerini düşünüyorlar.”
İsmail Küçükkaya, dört sayfa sonra Hilmi Yavuz’un kültür-sanat alanındaki siyasi kutuplaşmaya yönelik fikirlerine yer vermiş. Ancak bu bölümü okurken “Dejavu” yaşıyorum sandım. Öyle ki cümle bitmeden sonrakinin ne olacağını bile biliyordum. Bir süre sonra anladım ki 31.12. 2007 tarihinde Vatan Gazetesi’nde yayımlanan ve “Meclis’te tek entelektüel yok” başlıklı röportajımı okuyorum. Hemen hemen her cümle, kelime aynı! Ama hak yemek de istemem, Küçükkaya sorularımın bazılarını değiştirip kendisine uyarlamaya üşenmemiş!
Bu nedenle Küçükkaya’ya buradan da bir katkıda bulunmayı ve Hilmi Yavuz’un Nakşîlik ve AKP arasında ilişki kurduğu bu bölüm üzerine röportaja şu soruları eklemeyi de bir görev bilirim. İnanıyorum ki, Hilmi Yavuz bir felsefeci olduğu için bu sorulara ilginç yanıtlar verecekti.
1) Bu durumda mal-mülk sahibi olmayanlar Kuran’ın gereklerini yetirene getiremeyen kişiler midir?
2) Nakşîlik’te mal-mülk edinmek önemli bir amaçsa bu elit bir tarikat olmaz mı? Bu durumda AKP’nin “halk hareketi” olduğuna yönelik görüşler yanlış mı?
3) Bir ülke ekonomisinin gelişimi gibi son derece dünyevi bir konuyu, dini referanslarla analiz ediyorsak, etmemiz gerekiyorsa bu laikliğin içinde midir, dışında mı?
4) “Allah kazananı severse” kaybetmek, fakir olmak günah mıdır?
6) Bu durumda AKP Nakşî bir örgütlenme mi oluyor?
Unutma!
Bilkent Üniversitesi’nde 3-5 Nisan arasında Evliya Çelebi Sempozyumu var. “Çağının Sıra Dışı Yazarı ve Eseri: Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname Sempozyumu” isimli etkinlikte Prof. Dr. İhsan Doğramacı, tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık, Prof. Dr. Metin And, Prof. Talât Halman ve ABD’li Evliya Çelebi uzmanı Prof. Dr. Robert Dankoff yer alıyor. Bildiri sunacak şerli ve yabancı uzmanlar ise şöyle: ABD’den Prof. Dr. Pierre MacKay, Fransa’dan Prof. Dr. Jean Louis Bacquè-Grammont, Avusturya’dan Prof. Dr. Gisela Prochazka-Eisl, Prof. Dr. Claudia Römer, Almanya’dan Prof. Dr. Claus Schönig, Bakû’den Prof. Dr. Ferah Hüseynova, Türkiye’den Prof. Dr. Feridun Emecen, Prof. Dr. Musa Duman, Dr.Yücel Dağlı, Doç. Dr. İbrahim Sezgin ve Seyit Ali Kahraman. Perşembe saat 09:30’da başlıyor.
Ah bir vaktim olsa!
Kaş Kamping’e gitsem, zeytin ağaçlarının altındaki tahta şezlonglara uzansam... Etrafta insanoğlunun üretip-tükettiklerine dair tek ses olmasa... Az sonra türlerini bilmediğim ama nefis şakıyan o küçük kuşlar gelip ağaca konsa... Okumayı bıraksam, gözlerimi kapayıp bu minicik yaratıkların dünyasına dalsam... Ekonomiden, siyasetten habersiz o daldan bu dala atlasam. İşi-gücü dert edinmesem, ekmek kırıntısıyla doysam, güneşle ısınsam. Ölümü bilmesem. Sonra gözlerimi açsam ve gökyüzünü kaplayan milyonlarca yıldızla karşılaşsam. Saatler geçtiğini anlasam. Tatlı bir uykuya dalsam!