Vali Coş bir taş attı kimse çıkaramadı
Gavat mı kavas mı? Bir vali bir kuyuya taş attı, Başbakan bile çıkaramadı!
Bütün hafta Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un, kendini yuhalayan vatandaşlara ettiği bu kelime (!) konuşuldu. Mâlum, vali önce “Gavat” demedim, “Kavas” dediğini söyledi. Eh tabii günümüzde her şey kayıt altında olduğundan “yok, kavas değil, gavat demişim” diye düzeltti. Ben ve benim gibi küfür lûgatı pek de gelişmemiş olanlar da ortada ayıp bir lâf dolandığını farkedip, mahçup olmamak için kimseye soramayıp ‘Google‘a sormaya karar verdik. Verdik diyorum, çünkü daha olayın yaşandığı gün, “Vali”, “Coş” ve “Gavat” kelimelerini yan yana yazıp, “Google”layan 2 milyon 170 bin kişi varmış. Bu gün herhalde 10 milyonu bulmuştur bu rakam. Yani, internetin asla silinmeyecek kuytu ve köşelerinde, Vali-Coş ve Gavat kelimeleri sonsuza kadar birlikte anılacak. Eh, “Allah’ın sopası yok” dedikleri bu olsa gerek.
“VALİ ÇOŞ’U YEDİRMEM”
Gelelim, bu mel’un kelimenin anlamına! Aslında, bu satırları önce biraz utanarak, hatta “G.VAT” filan diye yazmayı düşündüm ama o sırada Başbakan’dan, Vali’yi koruması altına aldığını belirten “yedirmeyiz” açıklaması ve Vali’ye sataşıp “Gavatlar” lâfını yiyen Adana halkına da para cezası gelince, kelime bir anda meşru ve hukuki göründü gözüme. Demek, Google yanılmış. Bu kelime, “karısını satan” anlamına filan gelmiyormuş. Ayıp olmadığı gibi, protokol kullanımına bile uygunmuş meğer. Eh, icazet çıktığına göre, TDK da tüm halkımız da yeni bir kelimeye kavuşmuş oldu. Artık herkes birbirine bol bol bu kelimeyi kullansa, ayıp olmayacak demektir. Devlete, millete hayırlı uğurlu olsun.
KAVAS LAFI REKOR KIRDI
Bu olayda, asıl tıklanma rekoru kıran ise, Vali’nin ilk manevrasında kullandığı “Gavat demedim, Kavas demiş olabilirim” lâfındaki ‘kavas’ kelimesi. Açıkçası ben de bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Öğrendiğimde de dakikalarca, Vali’nin lâtifesine (!) güldüm. Kendini yuhalayan halka, “söylemiş olabilirim” dediği kavas kelimesinin anlamını, TDK’dan aynen alıntılıyor ve yorumu size bırakıyorum.
Kavas: 1. isim- Elçilik veya konsolosluklarda görev yapan hizmetli 2. Banka, patrikhane, otel vb. yerlerde hizmetli veya koruma görevlisi 3. Elçilik ve konsolosluklarda koruma görevlisi manasında kullanılmaktadır.
Acun, televizyon sektörüne ve seyirciye çok iyi gelecek
Acun Ilıcalı, TV 8’i aldı: Haftanın bombası. Açıkçası şaşırmadım. Ben, üç senedir böyle bir hareket bekliyordum Acun Ilıcalı’dan. Hatta, bir ara Star Tv’yi almayı düşündüğü bile gündeme gelmişti. Bence hem Acun Ilıcalı hem izleyiciler hem de televizyon dünyası için çok iyi oldu. Ülkemizde, kanallar hep genel bir yayın anlayışı ile hareket ediyorlar. Elbette, bir kaç büyük kanalın böyle bir stratejide olması çok doğru, ama bir yandan kimliği belirli tematik kanalların da güçlenmesi gerek. Bizde, “tematik” deyince, akla hemen belgesel ya da haber kanalları geliyor. Oysa, yurtdışında seyircinin zevkine göre kanal seçtiğini görüyoruz. Bırakın dizileri, komedi dizileri bile ayrı bir kanalde toplanabiliyor mesela. Acun Ilıcalı, sit-com, eğlence ve yarışma programlarını kapsayan, “pozitif” bir kanal olacaklarını açıkladı. 25 yıldır, ilk özel televizyonun kuruluşu itibariye televizyonculuğun içinde olan biri olarak, bu kanalın çok tutacağını düşünüyorum. Kimliğini net bir şekilde ortaya koyması, “eğlence” seven seyirciyi hedeflemesi hem doğru hem akıllıca bir strateji. Zaten, çalıştığı kanalları yarışma ve eğlence programları olarak nerdeyse tek başına yıllarca zirvede tuttuğunu düşünürsek, bunu kendi kanalında yapmasının çok da zor olmayacağı sonucuna varabiliriz. Kaldı ki çok geniş bir ekibi olduğu için, kadrolaşma sıkıntısı çekmeyeceğini de söyleyebiliriz. Programların yanına, sit-com eklemek de dizi seyircisini yakalamak açısından doğru bir hamle bence. Üstelik, “eğlence” başlığını da bozmamış oluyor. Hem seyirci için hem sektör çalışanları için yeni bir kan, iyi bir alternatif olabilir. Üstelik, rekabeti kızıştıracak olmasından dolayı hem izleyici hem sektör çalışanları memnun kalabilir. Yolu da şansı da bol olsun.
Murat Boz adeta ‘O Ses Türkiye’ için yaratılmış
Acun Ilıcalı deyince, O Ses Türkiye ve dolayısıyla Murat Boz’dan bahsetmeden geçemem. Bence, bulunmuş en iyi formatlardan “O Ses”. Keşke, bizim ülkemizde de böyle formatlar üretilse de diğer ülkelere satılsa. Acun Ilıcalı’nın bir araştırma ekibi kurması ve format üretmek için çalışması, bence yapması gereken bir hareket. Hatta, onu bu günlere taşıyan televizyonculuğa borcu... Umarım, yeni kanalında, program ve format geliştirme için de birim kurar. Gelelim Murat Boz’a... Sanki, televizyon için yaratılmış.
Sevimlilik, efendilik üslubunu bozmadan bu kadar eğlenceli olabilmek gerçekten marifet ister. Üstelik, içgüdüsel bir programcılık yeteneği var. Jüri arasındaki eğlence ve muhabbet dağıldığı zaman ustaca toparlayıp programı çizgide tutuyor. Bence büyük bir alkışı hakediyor.
Kızlı-erkekli tartışması gündemden düşmüyor
“Kızlı-erkekli” tartışması sürüyor: Geçen pazar, ekip olarak hızlı davranmış ve benim öğrenci evlerine giderek gençlerle konuşup, durumlarını paylaştığım çift sayfa bir haber yapmıştık. (Okumayanlar Vatan Pazar internet sayfasından bulabilir). Bu hafta, “kızlı-erkekli” öğrenciler, gündemden hiç düşmedi. Kızlı-erkekli eğitimi komple ortadan kaldırmak isteyen milletvekili de çıktı, suya sabuna bulaşmadan konuya değinen siyasiler de, hükümet sözcüsü Arınç gibi dediğinin arkasında durup, kırılan kolu yen içinde bırakırken yine de sözünden dönmeyip ülke gündemini sallayan politikacılar da. Bir yandan da muhtelif (!) sebeplerle polis baskınları da sürmeye devam etti. Hatta, “kızlı-erkekli” bir eve, “gürültü” şikâyetiyle ilk para cezası bile kesildi. Benim de aklıma, her yıl üniversite sınavının önceki gecesi, gençlerin geleceğine hiçe sayarak, sabaha kadar fasıllı, DJ’li, davullu zurnalı doğum günü partisi ile siteyi ayağa kaldıran komşum geldi. Tüm site ahalisi, her yıl polise şikayet edip, “yarın üniversite sınavı var, siteden sınava girecek gençler var” diye yalvarışımız ve polisin bize “yetkimiz yok, ancak uyarabiliriz, ceza kesemeyiz” deyişi geldi.
- “Kızlı-erkekli” demişken, kızlar ve erkekler arasındaki haklı ve doğru dedikodulardan bahsetmeliyim: Ateşle barut yan yana gelmez. Doğru: Yan yana gelmez çünkü ateş de barut da insanın içindedir. Patlayacak olan adam, her yerde patlar üstüne bir kaza süsü verir.
- “Samanlık seyran olur” deyimi, sözün gelişinden de anlaşılabileceği gibi öğrenci yurtlarından ilhâmla söylenmemiştir.
- Erkek öğrenciler, ev ve yurt arkadaşı olan kız öğrencilerden faydalanmak ister. Doğru: Erkek öğrenciler, kızlara evi toplatmaya yemek yaptırmaya filan teşebbüs eder. Ütü gibi işlerde özellikle faydalanmak isterler. Ama şimdiki kızlar uyanıktır, ilk seferde acır, ikincisinde yemezler.
- Kızlar ve erkekler birlikte ders çalışıyorum derse de inanmayın. Doğru: Çünkü çalışkan olan kızlar olduğu için buna birlikte ders çalışmak denemez. Genellikle kız öğrenciler, erkek öğrencileri çalıştırır.
- Erkek öğrenciler hep kız öğrencilerin peşinde koşar. Doğru: Erkek öğrenciler, ders boyunca not tutmadığı için, sınav kapıya gelince, ders notlarını alabilmek için kız arkadaşlarının peşinde koşup dururlar.
Zorlu PSM’de Jersey Boys kaçmaz
Zorlu PSM (Performans Sanatları Merkezi): Cuma gecesi, “Jersey Boys” müzikaline gittim, Zorlu PSM’de. Nihayet İstanbul, bir metropole yakışan gösteri merkezine kavuştuğu için çok sevindim. Artık büyük müzikalleri izleyebilmenin tek yolu Londra ya da New York’a gitmek değil. Cats dahil ünlü pek çok müzikal, Zorlu PSM’de izleyiciyle buluşacak. İlk müzikal “Jersey Boys”, efsane grup The 4 Seasons ve grubun muhteşem sesli solisti Franke Valli’nin hayat hikâyesini, 60’ların müziğine nostaljik bir yolculukla anlatıyor. İmkân bulursanız, kaçırmayın derim.