Şampiy10
Magazin
Gündem

Üç günde üç şehir

.

ABONE OL
Vatan Haber

Adana, Gaziantep ve İskenderun...

Geçen hafta Hoşgeldin Boyacı oyunumun turnesi için Türkiye’nin kendine has şehirlerinin başında gelen Adana, Gaziantep ve İskenderun’daydım. İşte izlenimlerim.

Bu hafta, 18’nci Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nin açılış oyununu oynamak için Adana’ya gittim. 27 Mart, Dünya Tiyatro Günü düzenlenen açılış töreninde , “Sakıp Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü“ bu yıl Erdal Özyağcılar’a verildi. Ulusal Tiyatro Bildirisini de ben okudum ve törenin ardından Erdal Özyağcılar ve Gözde Çetiner ile birlikte “Hoşgeldin Boyacı“ ile festivalin açılışını yaptık. 25 yıldan beri farklı oyunlarla Adana seyircisiyle buluştum. Şunu rahatlikla söyleyebilirim ki, Adana’nın tiyatro ile yoğurulan bir seyircisi var. 25 yıl önceki oyunumu benden iyi hatırlayan seyircilerle karşılaşmak büyük mutluluktu. Devlet Tiyatroları ve Sabancı Vakfı‘nın ortak projesi olan ve çok ilgi gören bu festival, Gürcistan’dan Almanya’ya, Hollanda’dan İspanya’ya pek çok yabancı tiyatro topluluğunu ağırlıyor. Elbette, Adana’ya kadar gelmişken, bize yoğun istekte bulunan komşu kentlerde de oynamadan dönmek istemedik. Bu yüzden, çok istememe rağmen oyunları izlemek için kalamadık ve Gaziantep ile İskenderun’da sahneye çıkmak üzere, aklımız yerli ve yabancı birbirinden güzel seçkilerde kalarak Adana’dan ayrıldık. Ama çok merak ettiğim birkaç işi görmek için Nisan ayında, tekrar gitmeye niyetliyim. Size tavsiyem, festival programına bir göz atın ve bu ay Adana’ya küçük bir kültür-gurme kaçamağı yapın. En merak ettiğim ve festivalin bence en ilginç oyunları, İspanya’dan “Simsarlar” 12-13 Nisan’da, Almanya’dan insan-kukla projesi “Hotel Paradiso” 19-20 Nisan’da, İspanya’dan Guguklu Saat 22-23 Nisan’da, Makedonya-Üsküp Arnavut Tiyatrosu’ndan Macbeth ise 28-29-30 Nisan’da Adana’da tiyatro severlerle buluşacak.

Portakal kokuları azalmış

Önemli pek çok festivale ev sahipliği yapan Adana ile ilgili birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum. Adeta bir ayna gibi iki farklı yüzü var bu kentin. Bir tarafı parlak, sanat, kültür ve festivallerle bezeli. Öte yandan, adliyesi ile oldukça ünlü olmasından anlaşılacağı gibi, tehlikesi bol bir şehir. “Ordan gitme”, “şu saatten sonra o taraftan geçme” gibi bolca uyarı aldım her gezintiye çıktığımda. Nehrin kenarına kurulu devasa park alanı son derece şık olmasına rağmen bomboş. Anlatılana göre epey taciz olayı yaşandığı için, insanlar tedirgin burda yalnız gezmek, koşmak ya da çimenlere uzanıp kitap okumak konusunda. Giderseniz, Kahveciler çarşısından geleneksel kahve almayı, Şehmus’da Adana, Ramazanoğlu Küllüyesi önünden “sıkma” yemeği unutmayın. Bir de Kazancı‘lar Çarşısı‘ndaki Mine Hanım’ın şık el işi dükkanına uğrayın.

Adana ile ilgili bir başka üzüntüm, geçen yıllar içinde portakal ağaçlarının şehir merkezinde çok azalmış olması... Üstelik tam da çiçek açtıkları mevsim oradaydım ve bir zamanlar sokakları esir alan o mis gibi portakal çiçeği kokusunu çok az yakalayabildim. Şimdi büyük bir park olan, bir zamanların adeta portakal ağacı ormanı gibi olan bölgede şimdi sadece yürüyüş yolu kenarında ince birer sıra portakal ağacı bırakılmış. Adli vakaları önlemek için daha açıklık bir alan yaratılmak istendiğine dair bir halk görüşü var. Gerçekten öyleyse, bir güvenlik metodu olarak ağaçları ortadan kaldırmak açıkçası kulağa pek doğru bir yol gibi gelmiyor. Portakal bahçelerini yoğunlukla görebilmek için, Fellah mahallelerinin ilerisine gitmem gerekti.

Antep’in eşsiz lezzetleri

Gaziantep:Tiyatro turnemizin ikinci uğrak yeri. Yılda birkaç kere gittiğim,daha önce de detaylı gezi ve yeme-içme yazısı kaleme aldığım büyüleyici şehir. Elbette ilk işim Halil Usta’ya gidip, simit kebabı yiyerek bol bol muhabbet etmek oldu. Bakıcılar Çarşısı’ndan yeni bir bakır cezve ve yan dükkandaki Kasım Ağabey’den şahane Kutnuk şallar almayı ihmal etmedim. Çok sık gittiğim halde, Gaziantep’teki Suriyeli artışı beni gerçekten şaşırttı. Ne zaman adres sormaya kalksam, “No Suri” cevabını alıp, kendi ülkemde yabancılık çektiğimi farkettim. Esnaf da maalesef turizmin ve dolayısı ile gelirlerinin yüzde 70 oranında düştüğünden şikayetçi. Bir de günden güne artan adli vakalardan...

İskenderun aydınlık insanları, doğası, havası ve geniş mutfağı ile kıymetli bir taş gibi.

Ve İskenderun...

İskenderun: Turnemizin son durağı...Tam bir vaha... Palmiyeleri, turkuvaz denizi ile henüz tam olarak hakkını veremediğimiz bir güzellik. Hele sayfiyesi Arsuz, büyüleyici... Biraz destek ve biraz bölgede huzur sağlanabilse, İspanya’nın kıyı kentleri gibi yabancılar için bir arzu nesnesi haline getirilebilir. Aydınlık insanları, doğası, havası ve meze-et-balık-tatlı karesini oluşturan muhteşem geniş mutfağı ile henüz parlatamadığımız kıymetli bir taş gibi burası. Sahildeki “Petek” ve Şirinyer Balıkçısı kesinlikle tavsiyemdir.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Müslüm filmine dair...
  2. Kızkardeşlik duvarı
  3. Gelecek bize nasıl gelecek
  4. Yoksa siz “Tarihin sıfır noktası”nı hala görmediniz mi?
  5. Nafaka...
  6. Okullar açılırken veli dilekleri
  7. Geç gelen yaz geç gider
  8. Nobel Akademisi’nde kriz
  9. “Y” ile “Z” kuşağı yetersiz ve mutsuz
  10. Çocukları kandileriyle başbaşa bırakın

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.