Üç günde Kars’ı keşfedin
.
Pek çok farklı medeniyete kucak açan bir kent Kars, tarihi ve mutlaka görülmesi gereken yerleriyle ziyaretçilerini bekliyor. İşte benim deneyimlerim ...
Kars... Memleketimizin Kafkasya’ya açılan kapısı... Arpaçay’ın, Ermenistan ile sınırımızı çizdiği, İpek Yolu’nun en önemli ve en zengin kentlerinden “Ani” ile taçlanan muhteşem tarihi ile en özel ve mutlaka görülmesi gereken şehirlerimizden biri. Kafkas Üniversitesi’nin açılmasıyla, bir öğrenci kenti olma yolunda hızla gelişen, yeniden eski görkemine ulaşmak için biraz ilgiye ihtiyaç duyan, adeta üzeri toz ile kaplanmış bir mücevher gibi, değerini içinde saklayan büyüleyici coğrafya. Tarihini anlatmaya kalksam sayfalar yetmez. Düşünün ki, köylerinde tarih öncesi dönemlerden kalma hayvan resimleri ile bezeli duvarlar, insanoğlunun yaptığı ilk alet olan baltalar ve sonradan gelen Tunç dönemine ait çanak çömlekler bulunmuş. Yazılı tarihe gelindiğinde ise başta Urartular ve ardından Persler’den Selçuklular’a kadar farklı egemenliklerin en çok da Rus ve Ermeni kültürün izi görülüyor Kars’ta.
1.Gün: Göz alıcı mimarlık
Sacred7 Tur’un ev sahipliğinde, rehberimiz Ali Canip Olgunlu ile birlikte başladık Kars’ı keşfe. Otelimiz, Cheltikov’u görünce büyülendim. Rus Cheltikov ailesinin 1800’lerin sonundan kalan konağıymış burası. Konağın görkemini anlatmak için sonradan Rus hükümetine devredildiğinde opera binası olarak kullanıldığını söylemem yeterli sanırım. İnsan, ızgara planlı caddelerde bir yanda Ermeni ve Rus döneminden kalma şahane binaları ve Selçuklu’dan kalma cami örneklerini, öte yanda ise beton üzeri seramik kilim desenli korkunç çirkinlikteki apartman örneklerini görünce şaşırıyor. Kars’ın sembol yapılarından bir zamanların 12 Havari Kilisesi, şimdinin Kümbet Camii ise gerçekten görülmeye değer. Kars Valilik binası da dış cephesindeki Kartuş süslemelerle göz alıcı bir güzellikte. İçindeki, “Peç” adı verilen, çok büyük şömine görünümlü kalorifer sistemi ise yine Ruslar’ın ileri mimari anlayışının bir mirası. Barok izler taşıyan Hekim Evi ve Defterdarlık binası da Kars’ta mücevher gibi parlıyor. Akşam usulünce kara gömerek terbiye edilmiş kaz eti eşliğinde, Kafkas gösterisi izlemenin keyfi ile günü tamamladık.
2.Gün: Çıldır Gölü
“Çocuklar gibi şendik “ diyorum ve bu keyfi bir gün mutlaka yaşamanızı diliyorum.
3.Gün: Ani Kenti
Arpaçay’ın Ermenistan ile olan sınırımızı belirlediği bu tarihi kent, İpek Yolu’nun en kıymetli ve zengin yerleşkelerinden biri olarak Ermeniler tarafından kurulmuş. Sonradan camiiye dönüştürülen, Ayasofya’nın kubbesini onaran mimar tarafından inşa edilen Meryem Ana kilisesi, Avrupa’dan bile önce Barok mimarinin ilk eseri... Anadolu’daki ilk Selçuklu camiisi olan, Malazgirt Zaferi’nin hemen ardından 1072’de Alparslan tarafından yaptırılan Menuçihr Camii de yine Ani’de yer alıyor. Ani, ortaya çıkarılmayı bekleyen daha pek çok hazinesiyle “UNESCO” adaylarımızdan biri olarak bekleme listesinde bulunuyor.
Yeme içme:
Mutlaka kaz eti ama kar altına gömülerek terbiye edilmiş olmalı. Kars’a ait evelik otu ile yapılmış çorbayı Kamer’de yiyebilirsiniz. Ayrıca Kılıçoğlu Pastanesi’ne mutlaka uğrayın, hem bu şahane mekanı görün hem de keçi sütünden Anzer dondurması yiyin.