Türk Dil Kurumu uyuyor mu?
Yakında, “Yeni Türkçe” diye bir dil türemesini bekliyorum. “İngilizce - Türkçe” karışımı bu uydurma dile, Arapça kelimeler de eşlik edecek!
Türkçe’yi telef ediyoruz günden güne... Yakında, “Yeni Türkçe” diye bir dil türemesini bekliyorum. “İngilizce - Türkçe” karışımı bu uydurma dile, yerli - yersiz yapıştırılmış Arapça kelimeler eşlik edecek. Her konuda ülkece dezenformasyonun -dilimizde karşılığını bulamadım-dibine vurduğumuz şu günlerden Türkçe de nasibini aldı elbette. 10 yaşındaki çocuklar “bende ifşan var beybiii” diye konuşuyor ve daha kötüsü çok da yadırganmıyor. Dilin, özellikle genç kuşağın ağzında günden güne “İngilizceleşmesi” bir yana, beni en çok geren, kırk yıllık kullanım biçimlenin, moda laflar üretmek uğruna hızla bozuluyor olması. Gayet düzgün konuşma gayretindeki yöneticilerde, TV’deki konuşmacılarda, siyasilerde, haber spikerlerinde aynı bozulmuş kullanımları sürekli duyduğumuzdan normalleştiriyoruz artık. Öyle sinsice harap eden bir durum ki bu, farkına varmadan bünyede ilerleyen bir hastalık gibi pençesine düşürüyor hepimizin dilini. Günden güne biraz daha darp ediyoruz Türkçe’yi.. İşte en sık yapılan kullanım hataları:
Dili yakalamak için...
Adına-için: Bankacıların ve çağrı merkezi çalışanlarının “müşteri memnuniyeti adına” diyerek en çok yaydığı yanlış... “memnun etmek adına”, “... korkutmak adına”. Örnek çok! Doğrusu, “İçin”. “Memnuniyetiniz için”, “korkutmak için”. “Adına” diye bir kullanım Türkçe’de yok. İngilizce’den çeviri yapmak gibi bir işgüzarlığa gerek yok.
Sebep-sayesinde - yüzünden: Ayrımı çok basit, olumlu durumlarda “sebep” ve “sayesinde”, olumsuzluk içerdiğinde “yüzünden” kullanılacak. “Hırsı ve çalışkanlığı yüzünden kazandı“ denmez.
Şans-ihtimal: Mecaz yapmak gibi özel durumlar dışında, “şans” olumlu durumlar içinde kullanılmalı. “Türkiye’nin bu savaşa girme şansı yok” diyen haber yorumcusu dolu programlar. “İhtimal”,doğrusu.
Türkçe’nin yarı yarıya İngilizce konuşulan bir dil haline gelmesinin bütün sorumluluğunu gençlere yıkmak büyük haksızlık olur. Çoğu, Türkçe karşılığını bulamadığı için yabancı dil kelimelere başvuruyor. Çünkü, gelişen dünyaya paralel gelişim döstermiyor dilimiz. Arada bir asla halkın benimsemediği bir kaç yapay üretim dışında Türk Dil Kurumu’muz maalesef işlevsiz. Yaygın tüm diller sürekli bir genişleme halindeyken, ne yazık ki biz 40 yıldır, kelime üzerine kelime koymuyoruz. Önce, gelişen dünyadaki toplumsal ve teknolojik yeniliklere Türkçe isimler bulmak, sonra da bunu yerleştirmek için çaba sarfetmek gerek. Ama tabii bu isimleri bulurken, halkın gündelik dilinden yola çıkıp, başta gençlerin, tüm halkın benimseyeceği, kelimeler üretmek gerek. Dili yakalamak için kulağı yakalamak, kulağı yakalamak için de yüreği yakalamak gerekir. TDK’nın yaptığı gibi, gençlere en çok kullandıkları kelimelerden olan “Fenomen” yerine “görüngü“yü kullanmayı teklif ederseniz, Türkçe hanesine koskoca bir sıfır yazarsınız.
Gündelik hayatımıza yeni giren kavramlara yeni isimler bulmak zorundayız. Günden güne toplumsal tarifler de değişiyor ama ne yazık ki, dil kurumumuz bu konuda da çok atıl kalıyor. Örneğin, Oxford Sözlüğü, İngilizce’ye sürekli yeni kelimeler katıyor. En son, kadın ve erkek tekil şahıslar olan “she” ve “he”ye ek olarak cinsiyetsiz bir zamir olan “ze”yi getirdi. Pek çok üniversite trans (tek kelime ile karşılığını bulamadım mesela) öğrenciler için “Zie”, “Xe” ya da “ze” kullanmaya başladı. Toplumsal olarak varlığını kabul edemediklerimize zamir bulana kadar, “ze” çoktan Türkçe’ye yerleşmiş olur.