TEOG, MEOG ve bizim büyük çaresizliğimiz
.
Unutmayın, eğitim yoksa ekonomik refah da yok! Kısaca bu kafayla gidersek, Türkiye’ye gelecekte ekmek yok!
Daha kaç başarısız sınav, kaç kayıp nesil gerekli acaba el yordamı, deneme ve hep yanılma tarzını kenara bırakıp, eğitimi dünya çapında takip eden, araştıran, Türkiye’deki öğrencileri, velileri yakından tanıyıp, sorunları bizzat yaşan insanlara danışıp, ince eleyip sık dokuyarak, ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak, ülke gerçeklerinin yanına şapkayı koyarak, ayakları yere basan bir sınav sistemi getirilsin. Yeter vallahi yeter! Bu gençlere de ailelere de yazık ama her şeyden önemlisi eğitimi yerlerde sürünen ülkemizin umutsuz geleceğine yazık! Eğitim başarı sıralamasında dünya sonuncusuyuz ve bu bataktan iki ay içinde uydurulmuş bir sistemle çıkış arıyoruz! Saplandığımız çamurdan hızlıca debelenerek çıkmaya çalışmanın bizi daha da batıracağını görmüyoruz. Sanıyoruz ki o kadar kolay! Durumun ciddiyetinin dahi farkına varamadık demek ki henüz. Unutmayın, eğitim yoksa ekonomik refah da yok! Kısaca bu kafayla gidersek, Türkiye’ye gelecekte ekmek yok!
Yeni sisteme dair açıklar
- Hangi okulların “nitelikli” olduğu hala bilinmiyor. Sınava bir ay kala açıklanacakmış, Haziran’ın ilk haftası da isteyen öğrenciler için merkezi sınav yapılacakmış. Belirsizlikler havuzunda kör döğüşü. Belli başlı 10-20 okul değil ki bütün mesele! Bir mahalleden diğerine eğitimin kalitesi değişiyor memlekette. Okullar arası kalite farkında OECD araştırmalarına göre rekor kırmış durumdayız. Her okulun birbirine yakın standartta eğitimi olan ülkelerden alınan tohum bu çorak toprakta tutar mı? Çocukları maddi çaresizliğine terk etmekte karar kılındı. “Coğrafya kaderdir” anladık da artık mahallemiz de mi kaderimiz, anlamadık!
- Altı aylık ikamet gerekliliği balonu patladı. Hatta şakaydı gerçek oldu gazetelerin emlak eklerinde “Nitelikli okul yanı daire”, “Fen lisesi karşısı kelepir” ilanları başladı...
- Hem üniversite hem liseye giriş sınavında hemen her gün yapılan değişikliklerden anlıyoruz ki henüz tam olarak kimse naptığını bilmiyor ve en kötüsü belirlenmiş sorunlara yönelik hedefe yürünmüyor. Bir aşağı tükürülüyor bir yukarı, bir sakal oluyor bir bıyık ama bir türlü akla yakın bir formül ortaya konamıyor. Parmak hesabıyla milyonlarca genç insanın geleceğine rota çiziliyor.
- Bu senelik idareten getiren merkezi sınav sonrası seneye il müdürlükleri sınav ve yerleştirmeyi yapacak? Bu sene özel okullar cesaret edip merkezden kopamadı ama seneye kendi sınavlarını kendileri de yapabilirler. Bu durumda İstanbul’da okumak isteyen çocuklar sınava nasıl girecek? Her il müdürlüğü ayrı sınav yaparsa sorular arası adalet nasıl sağlanacak. Çoban çocuklara ne olacak, İstanbul’daki okullara sesleri nasıl ulaşacak, bursları nasıl alacaklar, yoksa fıtratlarında çobanlık var da hep çoban mı kalacaklar?
- Liseye geçiş sınavı çocukların isteğine bağlı olacakmış bundan böyle. Kaç tane çocuk 13-14 yaşında sınava gönüllü olur? Daha ergenliğin kapısına yeni gelmiş çocuk sokakta top oynamak varken geleceği için hesap yapacak kadar olgunlaşır mı? Kariyerini planlamaya başlayıp daha orta mektepte ”CEO olmak istiyorum iyisi mi endüstri mühendisi olmak için şu topu kenara bırakıp bir fen lisesi sınavına gireyim” diyecek kaç çocuk çıkacak köylerden? Oysa Nobelli Bilim İnsanı Aziz Sancar çıkmıştı Mardin’in Savur ilçesinden. Doğru düzgün, çocukların zihinsel yetilerini ve kavrama becerilerini ölçebilen bir sınav zorunlu olduğunda, ne parlak zihinler tesadüfen keşfedilebilir oysa. Memleketin geleceği, iki dudak arasında! Reva mı bu halka?