Özgür ruhu, rahatlığı ve deliliği genetik!
.
Fotoğraflar: Barış ACARLI
Müjde Ar “can”dır ve onun sevgisini kazananlar “canan...” Üstelik bu kocaman kalbin kapısından girmek hiç de zor değil. Kendi gibi içi dışı bir olan herkese yer var yüreğinde. İnsanı güvende hissettiren, sarıp sarmalayan bu anne kucağı, çok kısa zamanda bağımlılık yapıyor. Bir kez Müjde Ar’ın çekim alanına girerseniz, bir daha asla ondan vazgeçemezsiniz.
Çooook uzun bir aradan sonra bu akşam Show TV’de başlayacak “Aşk Ekmek Hayaller” dizisiyle sevenleriyle buluşacak Müjde Ar. İşte ben de bu dizide Müjde Ar’la çalışma şansı yakalayan bir kaç şanslı oyuncudan biriyim. Müjde Ar, Sinan Tuzcu, Burak Hakkı, İrem Altuğ ve benim rol aldığımız dizimiz bu akşam saat 19:45’te ekranda olacak. Abdullah Oğuz, “Kerime Hanım” rolünü, Müjde Ar’ın kabul ettiğini söylediğinde içimden kelebekler havalandı. Elbetteki çok defalar bu büyük yıldızla aynı ortamda bulunmuştum, ama şimdi gelin-kaynana olarak kamera karşısına geçecek olmanın heyecanını yaşıyorum.
Çekimin ilk günlerinde, dizlerim titriyor, karnıma ağrılar giriyordu. Artık dizlerim titremiyor, ama her an bir kahkaha bombasını ortaya bırakıvermesi sayesinde gülmekten karnıma bol bol ağrı giriyor. Aslında doğuştan komedyen olduğunu söyleyebilirim. Eğer bir stand-up gösteri yaparsa emin olun ortalığı yıkar geçirir. Günlük 12 saatlik çekimler, Müjde Ar setteyse iki anı arası bir fıkra derken göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Hani insan “Ay yazmak lazım bunları insan unutuyor” der ya, işte ben de öyle yapıyorum şimdi. Anlattığı anıları, anaçlığı, muhabbeti, titizliği ve öğretmenliği ile Müjde Ar ile kamera arkasına götürüyorum sizi.
Ağzına argo yakışan kadın
Her sabah sete nemli saçları ve mis gibi şampuan kokusuyla gelir. Kapı açıldığında bir rüzgar gibi önce enerjisi girer içeri. Sonra hemen şen şakrak sesi duyulur. Her zaman pozitif olunur mu? O olur. Bir kadının ağzına argo yakışır mı? Ona yakışır. Hatta o kadar ki set ekibi, ağzından çıkan, önceden hiçbirimizin duymadığı lafları not etmeye başladı unutmamak için. Çantasından, diyabetinden ötürü kendi pek yiyemediği börek, kek, baklavaları çıkarır önce. “Kahvaltı etmemişsinizdir şimdi, aç çalışılır mı ulan” diye “canan”larını bir doyurur önce. Biz de çay demleriz bu arada. Elinde çayı, makyaj masasına geçer, başlar hazırlanmaya. Daha çok hazırlık sınıfı dersi desek daha doğru olur buna. Çünkü 40 yılın tecrübesiyle başlar saç-makyaj dersi vermeye. Ama kanı kaynadığı için, yerinde oturtabilene aşk olsun. Oturduğu yerden bir-iki cümle kurduktan sonra hooop ayağa... Geçen gün kuaförlere ders verirken bir baktık almış fırçayı eline bana fön çekmeye başladı. Bir oyuncu mu giydiriliyor, hooop kostümcü oluyor. Üşenmeyip, bir saat başka oyuncuları giydiriyor. Elinde değil, yanlışları düzeltmeden duramıyor. Ne zaman yemek yesek, daha bitiremeden tabakları toplayıp, masaları silmeye başlıyor. “Yazıcam bunları gazeteye” diyorum. “Yaz! Deli Müjde’yim ben, titizlik hastasıyım. Kimsenin toparlayıp temizlemesini bekleyemem” diyor gülerek.
Zengin bir anı arşivine sahip
Müjde Ar’ın en büyük özelliği tüm cevapları anılarla vermesi. Bu konuda o kadar zengin bir repertuvarı var ki! Kendinden çılgın bir sanatçı anne ve ondan daha çılgın bir anneanne ile büyümüş. Özgür ruhu, deliliği ve rahatlığı kesinlikle genetik. Mesela sette çok rahat. Mikrofon mu takılacak, ben 15 dakika oram buram görünmesin diye soyunma kabininde debelenirken o pat diye kaldırıyor eteğini. “Zaman kaybetmeyelim, gel tak çocuğum mikrofonu” diye ses teknisyenine uzatıyor bacağını. Bunu o kadar rahat bir tavırla yapıyor ki, o yapınca insana normal geliyor. Sonunda dayanamadım sordum, işte sizinle sohbetimizi paylaşıyorum:
‘İnsanlar çıplak birine neden bakar ki?’
Yahu ne kadar rahatsınız bedeninizle. Çamaşırım göründü filan hiç umrunuzda değil. Millet bana bakıyor diye takmıyor musunuz hiç?
E ben onlara bakmıyorum ki! (Şaşkın şaşkın baktığımı görünce) Bak sana anneannemin bir hikayesini anlatayım. Anneannem Alevi idi. Anaerkil bir düzendi bizimki. Ailenin tüm kadınları özgürlüğüne düşkündür. Üstelik bak sadece delilik değil, titizlik de ailedeki bütün kadınlarda var. Anneannem de sürekli duş yapmak istermiş. Bahçesine kendi için ilkel bir duş kurmuş. Ha babam gidip yıkanıyormuş. Ama duşun etrafı açık. Bahçenin karşısında da askeriye. Anneannem eni konu sabunlanıp yıkanırmış. Aysel -tabii ki annesi Aysel Gürel- bu duruma çok kızıyormuş. Bir gün ‘Anne, askerler sana bakıyor’ diye bağırınca anneannem hiç istifini bozmamış ve şöyle demiş, ‘Olsuuun e ben onlara bakmıyorum ki...’ (Bu hikayeyi anlatırken bir yandan da duşta şampuanlanan anneanne taklidi yapıyor ki ben gülmekten kırılıyorum buna) Benimki de o hesap, ben çıplaksam ne olmuş! Ben onlara bakmıyorum ki. (Elbette çok güldüm bu hikayeye ama bir o kadar da düşündüm üzerine. İnsan önce kendi gözüne, nefsine hakim olacak. Başkalarının özgürlüğüne karışmak yerine, kimsenin mahremine göz uzatmamayı öğrenecek. İşte yine ders çıkarıyorum kendime!)
Aysel Gürel annesine kızıyormuş ama kendi de sıkı çılgınlardandı.
Annem perde takmazdı, onun kadar olmasa da bende çok sevmem doğrusu. 65 yaşında filandı, karşı apartmandan birileri “evde çıplak dolaşan var” diye Aysel’i şikayet etmişler ve polis gelmiş kapıya. Yalnız yaşadığı için kapıyı kimseye açmazdı. ‘Kim o’ diye seslenmiş, karşı taraf ‘Polis! Evde çıplak dolaşan biri varmış’ diyince ‘bir dakika o zaman bekleyin soyunup geliyorum’ demiş. Polise kapıyı yarı çıplak açmış. Tabii polis de şaşırmış. ‘Vallahi alerjim var, ben bir şey giyince kaşınıyorum‘ demiş. Polis nasıl kaçtığını bilememiş tabii! Ama bir şey söyleyeyim mi, çıplak birine bakmaya niye meraklı olur bazı insanlar hiç anlamam ve ben kimseye bakmam.
‘Annem ismimi gazeteden seçmiş’
Hep merak ettiğim bir şey, Müjde ismini kim koydu size?
Annem.
Nasıl yani, gerçek isminiz Suat değil mi?
Şimdi şekerim, Suat babaannemin adıymış. Annem ben küçücükken babamdan ayrılınca ona kızgınlığından ismimi değiştirmeye karar vermiş. O sırada da gazetede bir reklam ilanı görmüş. “Müjde hanımlar...” diye bir şey. Hoşuna gitmiş, bana da Müjde ismini koymuş. Ben kendimi hep Müjde bildim. Sonra okula gittim bana Suat dediler. Tabii ben “Suaaaat” diye seslenenlere dönüp bakmıyordum bile. O yüzden hep iki isimli gittim.
Peki “Ar”?
Lisedeyken tiyatrolarda oynuyordum. Okuldan ceza almıyayım diye annem buldu onu da. Kendi hayatta hep ahlak, namus filan gibi kavramlara takıntılı olduğu için “Ar” soyadını istedi. Öyle de kaldı.
Yaramaz erkek çocuğu gibisiniz. Hiç öyle seksapeli yüksek bir tavrınız yok; ama, her zaman en çekici kadın oldunuz. Nasıl oluyor bu? Ya da bu çelişkiden mi bu karizma...
Seksi mi buldun kız beni! (o kadar tatlı konuşuyor ki insanın bu kadını durup durup öpesi geliyor) Ben seksi hareketler yapan kadınların komik göründüğünü düşünüyorum. Benim için seksilik dişilik ve kışkırtıcılık demek. Bu ancak kendiliğinden olur. Bazı kadınlar vardır dümdüz durur, ama dişilik akar üzerinden.
Siz kendinizi güzel ve çekici buluyor musunuz? (Ve benim bir türlü soramadığım soruyu bizim ekipten Nagehan soruyor)
E bu bir gerçek. Ben çok güzelim. Ve elbette çekici olduğumu biliyorum.
Sette herkese annelik yapıyor
Evet hem de çok çekici. Tüm ekibin sevgilisi olması üç gün sürdü. Bir anda herkes çekimine kapıldı ve uydusu olup hep birlikte mutlu mesut dönmeye başladık etrafında. O da bunun farkında ve kocaman bir anne sevgisiyle kucaklıyor etrafındakileri. Doğuştan güzel ve çekici olduğu gibi gene doğuştan anaç. Hepimize annelik yapıyor çalışırken. Yanında koca bir ilaç torbası. Nöbetçi eczane gibi! Karnımız ağrıyor yanındayız, burnumuz akıyor yanındayız. Benim kan şekerim düşmeye başlayınca farkedip hemen ceviz atıyor ağzıma. Saçımı düzeltiyor çekimde, hep güzel görünmemi istiyor. Evden çay getiriyor ben seviyorum diye. Bildiğiniz annelik yapıyor yani. Setimiz çocuk kaynadığı için zaten ondan mutlusu yok. Hele üç aylık bebek oyuncumuzu kucağından indirmiyor. Ziyaretimize gelen Ada dilinden düşmüyor. Eşinin ikiz erkek torunları elbette onun da torunları. Onlara alışveriş yaptıkça içinde kalan kız çocuk hevesine karşı koyamayıp, elbiseler alıp çevresindeki kız çocuklara hediye ediyor. Ah Ada’yı doğurduğumda keşke yakınında olsaymışım diye geçiriyorum içimden.
O bir aşk kadını. İki aylıktan beri büyüttüğü Söz, en büyük aşklarından. Şimdilerde Kanada’da olan Söz’ün geri dönüş vakti geldiğinden, odasını toparlamak için yanına gitme telaşında. Kardeşi ve gözbebeği Söz’ün annesi Mehtap ve artık aramızda olmayan Aysel Gürel’in sevgisi gülümsemesine takılmış bir nişan gibi, daha da güzelleştiriyor onu. Sevdiği kadar sevilen bir kadın olmanın ışığını taşıyor gözlerinde. Her zaman kendine hayran olmuş bir erkekle evli ne de olsa. Ben ve tüm ekibimiz gibi hayranlarını saymıyorum bile. Sevmek ve sevilmek. Doya doya. Sınırsızca. İşte Müjde Ar’ın karizmasının sırrı bu olsa gerek...