Malakanlar ve hazin hikayeleri
.
Kars seyahatimde en çok, Kars’ın ev sahiplerinden Malakanlar’ın hazin hikayesinden etkilendim ve sizinle paylaşmak istedim...
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı“ tartışmasına, kendimce gezerken okuyan daha çok bilir cevabını veriyorum ve elimden geldiğince bunu bir motto olarak yaşamımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Ve şimdi, “okuyup gezerken, dinlemek de önemlidir” hatta bir de bu üçlüye “seyretmeyi de eklemek gerek” diyorum. Genişlettiğim tarife göre de kendimi terbiye etmeye çalışıyorum şimdi. Dinlemek... Belki de en zor olanı... Derya deniz insanlardan Ali Canip’ten Kars seyahatinde dinleye dinleye ne çok şey öğrendiğim. Ama en çok, Kars’ın ev sahiplerinden Malakanlar’ın hazin hikayesinden etkilendim ve hemen paylaşmak istedim. Bu yazı üzerine iki de film izlemenizi tavsiye ediyorum. Biri, Kars gezimizde Ali Canip’in izlettiği Vedat Akçayöz’ün “Kars’ın solan renkleri, Malakanlar” belgeseli ve diğeri de ilk izlediğimde bilgisizliğimden tam olarak kıymetini veremediğim ama Kars’ta tekrar karşıma çıkınca çok etkilendiğim, Tarık Akan ve Şerif Sezer’in oynadığı 2009 yapımı, hikayesi son Malakan Mişka’nın ekseninde dönen “Deli Deli Olma”...
İnanç biçimleri vicdani redçi
Malakanlar; 1600’lü yıllar Rusyası‘nda, 200 günlük Moloko yani süt orucunu ve Çar’ın dini iktidar olmasını reddettikleri için Ortodoks Kilisesi’nden ayrılan ve 1877’de Kars’a sürülen dini-etnik grup. İsimleri, haftada iki gün süt içileceğini savunan Rus inancına aykırı olarak bunu her gün yapabileceklerini savunmalarından dolayı, “moloko” yani “süt” kelimesinden geliyor. Molakan da “süt içen” anlamına geliyor. 1800’lü yıllarda, Rusya’dan sürülen Molokanlar’da ruhban sınıfı yok. Sadece Eski Ahit’i, “kutsal süt” olarak adlandırıp, kabul ederler. Haç ve ikon gibi nesneleri reddedip, Tanrı ile aralarına girmek isteyenlere herkese karşı gelirler. En önemlisi ise, asla ellerine silah almazlar. Bir inanç biçimi olarak “vicdani redçi” dir Malakanlar.
Kars’ın 1877 yılındaki işgali sırasında, Rus yöneticiler, Malakanlar’ı Arpaçay dolaylarına yerleştirirler. 35 köy kurdukları topraklara, kendi kültür, bilgi ve birikimlerini de getirirler. Ve işte, bugün dünyaca ünlü olan Kars gravyeri ve Malakan kaşarı da onlar sayesinde ortaya çıkar. Sütü işlemeyi de yöre halkına öğretir.
1917 Ekim Devrimi’nden sonra da Rusya’ya dönmeyip artık kendilerine yuva yaptıkları Kars’ta yaşamlarını sürdürmeyi tercih ederler. Kazım Karabekir anılarında, Malakanlar’ı “çalışkan, iyi ve Anadolu için faydalı insanlar” olarak tanımlar ama ne yazık ki Rusya ve komünizm korkusu ve Rus sefirin bölgedeki uğraşısı, şüphe tohumlarını yeşertmeye yeter ve 20 Ocak 1921’e kadar, kalma kararında olanların, askere alınması ile ilgili karar Meclis’çe onaylanır. Bu, imkansızı istemektir. Silah taşımayı günah sayan Malakanlar’ın inançları gereği bunu kabul etmeleri mümkün değildir. Kars’ı terk etmeye zorlamanın bir başka yoludur sanki bu karar. Küçük bir grup rıza gösterse de, eline silah almamak konusundaki kuvvetli inançlarından dönmeyen Malakanlar, yurtlarını yani Kars’ı böylece terkeder. Kalp burkan, yürek sızlatan hikayeleri, toprağa kattıkları değerleri, savaşa karşı direnişleri ve yalnızca güzel düşüncelerinden sebep evlerini terketmeye itilişleri, toprağın hafızasında ince bir sızı olarak her daim yer alacak.