Kahvaltı ‘CAN’dır...
.
Bahar iyice kendini hissettirince, bir baktım “Vatan Pazar”ın editörleri, kahvaltı üzerine nefis sayfalar hazırlamaya başladılar. Ben geri kalır mıyım, hemen soframı hazırladım ve mükellef bir kahvaltının olmazsa olmazlarını sayfama taşıdım. Pazar günleri, hava da güzelse, kendini dışarı atıp, arkadaşlarla birlikte kahvaltı etmenin keyfi bir başkadır. Ama benim için gene de evde kahvaltı etmenin yeri ayrıdır. Hafta içi, tek başıma olduğum zamanlarda bile nerdeyse iki saate yakın kahvaltı masasından kalkmayan biri olduğumu söylemem sanırım yeterli olacaktır. Bizim gibiler için kahvaltı “can”dır.
İşin garibi, ben 20’li yaşlarımda asla sabah kahvaltısı etmeyen biriydim. Şimdi ise, sabah erkenden çekime bile gidecek olsam, uykumdan feragat ederek yine de adam akıllı kahvaltımı yapmadan güne başlayamıyorum. Daha da acayip olan ise, hamileliğime kadar ağzıma çay koymamış biriyken, bugün gece yatarken sabah içeceğim çayın hayaliyle uyuyor olmam. Ve ille de demleme çay istiyorum. Hayatta hiçbir şeyi aceleye getirmeyi sevmediğimden midir nedir, çok mecbur kalmadıkça poşet çaya râzı gelemiyorum. Zaten hayata dair her şeyi “demlemeyi” seviyorum. En başta da kendimi... Sofrada uzun uzun demlenmek, bir parkta oturup demlenmek, demlenirken hayatı demlemek gerek. Okuduğu kitabın sonuna yaklaştığında bir an önce bitirmek ister ya çoğu insan, ben tam tersine ara veririm meselâ... “Kitabın sonunu demliyorum” derim, arkadaşlarıma... Velhasıl, aheste kürek çekmeyi seviyorum yaşamın sularında. Kim bilir belki de İzmirli olmamdır acelecilikten ısrarla kaçmamın sebebi.
İstanbul için en iyi kahvaltı mekânları
- Tatlı Huzur: Kalamış’ta, küçük çok sıcak ve zevkli, ev hissi veren nefis bir kafe... Müdavimleri arasında oyuncular çoğunlukta. Hafta sonu kahvaltıları çok ünlü. Küçük bir mekân olduğu için gitmeden muhakkak rezervasyon yaptırın. Tel: 0216.3492779
- Cafe Cadde: Bağdat Caddesi’nin efsanesi... Çok zengin ve mükemmel bir kahvaltı sunuyor. Kahvaltıdan öteye geçip, keyfinizi öğle yemeğine doğru uzatabileceğiniz kadar geniş bir yiyecek ve tatlı servisi var.
Tel: 0216.3027624
- Big-Chef Anadolu Hisarı/Göksu: Eğer, Boğaz’ın muhteşem manzarasında kahvaltı etmek istiyorsanız, rakipsiz. Köy kahvaltısından pastırmalı-yumurtalı tosta kadar çeşit çeşit kahvaltılık alternatifler var. Tel: 0216.3089328
- Sırçacı: Yeniköy’ün bu yeni mekânını Saffet Emre ısrarla tavsiye etti bana. Sabah 09.00’dan 16.00’ya uzayan kahvaltıya, hafta sonları caz müziğinin eşlik ediyor olması. Denemeye değer.
Tel: 0212.2995016
Ege’de kahvaltı başkadır
İzmir’den sözü açmışken hemen belirtmeliyim ki Ege’de kahvaltının anlamı bambaşkadır. Bizim oralarda, kırlık-bahçelik yerlere gidip, çoluk-çocuk kahvaltı etmek, dışarda akşam yemeği yemekten daha çok tercih edilen bir buluşma biçimidir. Tabii, İzmir’in coğrafi avantajı da buna imkân sağlar. Foça ya da Çeşme yolu üzerinde, hâlâ doğallığını koruyabilen pek çok bağ-bahçe-köy var. Temiz hava, taze yumurta, börekler saçta, ağaç altında, çocuklar parkta... Kaymak ve karadut reçeli mutlaka olmalı bir Ege kahvaltısında. İzmirli köklerime yakışır bir biçimde “gevrek” yani simit, benim kahvaltı soframın da olmazsa olmazıdır. Yazları, Bodrum’da komşularıma hazırladığım bayram kahvaltılarım, övünmek gibi olmasın ama efsanedir. Bir Egeli olarak, benim için sabah kahvaltısının hası; gevrek, Bergama tulumu, domates ve tabii ki demleme çay ile yapılandır. Gerisi teferruattır. Elbette, bayram ve akşam kahvaltıları daha zengin hazırlanmalı. Şimdi, “kahvaltının akşamı mı olur” demeyin! Annelerimiz akşam için yemek yapamadığı zamanlar kahvaltılık hazırlardı evde. Havalı olsun diye de adına “zengin kahvaltısı” derdi büyüklerimiz. İzmirli erkekler de çok sever akşam kahvaltılarını, o yüzden kadınların yemek yapma stresi daha azdır bizim memlekette.
‘Zengin kahvaltısı’nın olmazsa olmazları...
“Can çeker” diye, yeme içme üzerine paylaşımlarda bulunmaktan kaçınırım, ama bu defa bir istisna yaparak, bayram sabahları ya da yemeksiz akşamlar için hazırlanan “zengin kahvaltısı”nın olmazsa olmazlarını sıralıyorum:
- Gevrek... İzmir dışında “simit” olarak bilinir. Efsanedir... Sonsuza kadar... Sabah-öğle-akşam-fakir-zangin farketmez. Bana göre tüm sofraların baş tacı...
- Yazın güneşte yapılmış reçeller. Renk, renk, küçük, küçük kaplara konulur. Sofra, neşe bulur.
- Peynir çeşitleri... Ama ille de Bergama tulumu ve beyaz peynir...
- Tatlı lor... Üzerine bal, vişne ya da karadut reçeli ile 10 numara 5 yıldız olur...
- Tuzlu lor... Üzerine bol pul biber, biraz zeytinyağı ilave edilir ve bir çatalla uzun uzun iyice ezilir sonra gevreğe süre süre yenir...
- Domates- salatalık- biber
- Zeytin
- Sucuklu yumurta. Sucuk çabuk pişer, fazla kurutmadan hemen üzerine yumutaları kırmak gerekir...
- Salçalı sosis... Tamamen dana eti olanları tercih edilmeli. Salçayı sulandırır, içine baharatları atar, sosislerin karnını yararak haşlanmaya bırakırsın. Suyu, bir bütün ekmeği yedirir, dikkatli olmak gerekir...
- Krep-Akıtma: Krep ya da annemin deyişiyle “akıtma” çocukların sevgilisi... Eğer kilo almak istemiyorsanız, un yerine yulaf kepeği koyarak yapın.
- Akşamdan kalma Barbunya: Eğer bir gün önceden kalma pilakiniz varsa, mutlaka kahvaltıya çıkarın. Tulum peynir, çay ve gevrek yanına katarsanız, kahvaltıya ne kadar yakıştığına inanamazsınız.
- Çay: Eğer mis kokulu bir demli çayınız yoksa, yukardaki saydığım hazırlıkların hepsi boşa gitmiş demektir.
Çay, yediğiniz her lokmanın tadına tat katandır. Ben, bu satırları size kahvaltı soframda yazıyorum ve hepinize “afiyet olsun” diyorum...