İkinci beynimi kullandım iyileştim
.
Bağırsaklarımız ikinci beynimiz konusu şimdi herkesin üzerinde konuştuğu bir durum.
Son zamanlarda kadını erkeği, genci yaş almışı herkesin dilinde aynı konu: Bağırsaklarımız ikinci beynimiz. Sağlıklı beslenme şekilleri, zayıflama reçeteleri sanırım hepimizin ortak konusu. Durum böyle olunca haliyle tüm dünya bu meseleye odaklanıyor ve her gün yeni bir kuram ortaya atılıyor. Üzerinden biraz zaman geçince eskisi çürütülüyor, zararlı denilenler serbest, en çok tavsiye edilenler yasaklı ilan ediliyorlar. Biz de “ortada sıçan” durumunda şu sağlık ve ideal kilo topunu yakalamak için can havliyle koşturuyoruz. Ben kendi adıma “can boğazdan gelir”ciyim. Dedelerden kalma sağlık tavsiyelerinde öteye geçmem, zeytinyağlı sebze, tencere yemekleri ve otların şifasına inanmaktan vazgeçmem. Belki inanmayacaksınız ama asla ve asla tartılmam. Eski pantolonlar benim ideal kilo ölçümdür. “Ay doğumdan önceki kotuma girdim” ya da “yahu emzirirkenki elbisemden başkası olmuyor” gibi ölçütlerim vardır. Kolay kilo almam ama kolay da veremem. Rejim yapmam ama blüzlerin düğmeleri açılmaya başlayınca biraz dikkat ederim. Daha doğrusu “dim”! Ta ki şu “ikinci beyin, bağırsak” olgusu ve hatta sendromuyla karşılaşana kadar. Çünkü benim için mesele artık estetik kaygıdan öte sağlık sorununa dönüştü. Öğlene kadar yatsam da yorgun kalkmalar, vücudumda bana “illallah” dedirten ağrılar, en sağlıklı sebzeyi bile yedikten sonra karnımda başlayan sancılar... İşte bu ve benzeri şikayetlerle tuttum Zorlu Center içinde açılan sağlıklı yaşam kliniği Memorial Wellness’ın yolunu ve Doç. Dr. Gökhan Özışık’a kendimi emanet ettim. Önce, bir kısım Lüksemburg ve İngiltere’ye kadar uzanan çok detaylı tahliller yapıldı. Sonunda bana bir yol haritası çıkarıldı. Tedavi edici beslenme üzerine ülkemizdeki en yetkin diyetisyen Yeşim Temel Özcan kontrolünde, başladım bağırsaklarımı onarmak için diyet yapmaya.
İlk 45 gün hemen her şey yasak. Tüm tahıllar, süt ve süt ürünleri de...
Bir ay oldu. İlk etap olan bağırsakları onarım aşamasını tamamlamak için 10 günüm kaldı. Sonra yavaş yavaş, şu an yasakli besinleri vücuduma alıştırarak yeniden yemeye başlayıp bir yandan da ağır metallerden arındırma dönemi olan 2’nci aşamaya geçecekmişim. Gerçekten öncelikli olarak zayıflamak için çıkmadım bu yola, hayat kalitemi artırmak istedim. Ama ciddi anlamda da bir yandan kilo kaybettim. Peki çok mu zevkli bu diyeti yapmak? Yalan yok, hiç keyifli değil çünkü sevdiğim her şey yasak. Aç kalıyor muyum? Hayır, dilediğim kadar yiyorum ama doğruya doğru, yoksunluk hissim var. Değdi mi? Henüz yolun yarısındayım, 1 ay sonra size daha iyi bir cevap verebilirim ama şu anda kendimi çok daha zinde hissediyorum ve en şahane tarafı uzun zamandır kas ağrılarım yok. Yemek sonrası şişkinlik, gaz, sancı olmaması da cabası.
Listenin başında yumurta
Kuşkusuz her diyet kişiye özel olmalı ve tam olarak tedavi olmak için bu konuda uzman bir doktora danışmalısınız. Şu an tedavi için kullandığım Glutamine oranını paylaşmıyorum çünkü bana göre ayarlanmış dozlar onlar. Ama, en sağlıklı bağırsağı olanların bile arada uygulamasında fayda bulunan, özellikle biraz hamuru veya zararlı yemekleri fazla kaçırdıktan sonra bağırsağın 48 saat içinde kendini onarmasına yardımcı olan diyetimin genel prensibini paylaşmak istiyorum. Bir deneyin. İyi geldiğini hissederseniz benimle aynı sorunlara sahip olabilirsiniz. Bir fark görmezseniz de biraz kilo vermiş olursunuz, ne dersiniz?
“İkinci beyin, bağırsak” beslenme prensibini, tolerans - intolerans rejimiyle karıştırmayın. İşte genel hatlarıyla yasaklı ve faydalı besinler:
Yasaklar: Kulağa başta korkutucu gelecek ama 45 gün boyu hemen her şey yasak. Tüm tahıllar (GDO’larıyla oynandığı için bağırsaklarımızın asıl katili kabul edildiğinden çavdar, kepek ya da organik denilenler farketmez tümü hatta kinoa bile yasak), süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt, ayran, laktozsuz süt dahil çok çok acı verici ama yasak), baklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye ve aklınıza gelebilecek tüm kurubaklagiller yasak)
Yenilebilecekler: Yumurta, yumurta, yumurta... (gıdaklayana kadar), et-tavuk-balık ürünlerinin tümü, zeytin (her derde deva kötü gün dostumuz), taze sebzeler, domates, otlar, badem - ceviz - fındık, fındığı öğüterek elde edebileceğiniz toz yani un hali ile yapılan çeşitli tarifler, zeytinyağı, badem ya da Hindistan cevizi sütü. Az bir şey meyve de ben verdim gitti.